Jimin'den~
Kocaman bir hiçlik vardı içimde. Eve varacak kadar uzaklaşmıştım uçurumdan ancak kalbim manzaranın hasretiyle yanıp tutuşuyordu.
Eve girersem eğer beni bekleyen şeyleri çok iyi biliyorken aklımın ve kalbimin o uçurumda kalması acımasızdı.
Bu acımasızlığa baş kaldırırcasına cehenneme adımladım. Ne hikmetse eve erken dönen babam tekli koltukta oturmuş gazetesini okurken salona girdiğim gibi gözlerimizi buluşturmuştu.
"Jimin"
Yanında sadece annem vardı ve kardeşlerimin olmayışı mutlu etmişti beni. Olası bir kavgaya şahit olmaları isteyeceğim bir şey değildi kesinlikle. Dedikleriyse endişemi desteklemişti.
"Zarfı açmadan kabul etmişsin. Bana sormadan etmeden. Başsız mısın? Baban yok mu senin?"
"Var mı?"
Babam olsaydı kalbimi uçurumda bırakıp gelmezdim.
"Terbiyesiz!"
Babam olsaydı, tokat yemezdim.
"Eğitseydin"Babam olsaydı eğer bir tokat daha atmak yerine gözlerime bakardı.
Bir ebeveynin canından olana el kaldırmasını ölene dek anlamayacaktım. Belki de bir sonraki yaşamlarımda bile. Ancak onlar bir sonraki yaşamlarında bile vazgeçmeyecekti bundan.
Sanki karşısında duran ben, oğlu değil de yabancının tekiydim. O derecede yoksundu bakışları sevgiden.
Ahmaktım. Hâlâ sevgi mi umuyordum? Ahmaktım. Bana verilecek sevgi toprağa gömüleli çok olmuş, bense hâlâ bekleyiş içindeyim.
Kim beni niye sevsin?
"Hayatım sakin ol. Bir soralım ilk önce neredeydi. Bir hafta sonra görücüsü gelecekse eğer ona uygun davranmalı ilk. Değil mi oğlum?"
Keşke öz annemin bana 'oğlum' demesini duysaydım. O vakit karar verirdim bu kelimenin gerçekten iğrenç olup olmadığına.
Gözlerinde nefret, dudaklarında çiçekler vardı. Gözlerinde nefret varken dudaklarından çiçek açamazdı. Gözlerde nefret varsa eğer dudaklardan zehir dökülmeli.
"Oğlun değilim ben"
Bir tokat daha.
Her tokatta kalbim biraz daha silikleşiyordu. Gözlerime baksa görürdü babam. Ancak kördü. Belki de ben özgeydim.
"Annenle nasıl konuşursun böyle?!" diyerek yüzüme haykırdığında hissetmiştim yetim kalacağımı.
Yüreğimi delip geçse de "Benim annem öldü" dedim hiç korkmadan. Bir tokat daha yiyeceğimi bilerek.
"Edepsiz!"
"Öğretseydin!"
Ses tonum ilk kez yükselmişti böylesine. Tüm dünya duymuş olmalıydı haykırışımı. Bir tek babam sağırdı tınımdaki öfkeye değil de acıya.
O bir tek meftun olduğu kadını dinlerdi. Aklını kaybetmesi için bir bakışı yeterdi güzel olanın. Mavi gözleri yetiyordu babamı kandırmaya. Büyülüyordu onu sanki.
Sarı saçlı kadına hakaret etmişim gibi boğazıma yapıştığında kalbim titremişti yemin ederim ki. Canım acıdığından değil, babamı da kaybetmek üzere olduğumdan.
Dudaklarındaki hafif kıvrım, gözlerindeki yalancı endişeyle "Hayatım dur! Elinde kalır, Tanrı korusun!" diyen kadın beni onun ellerinden aldığında acıyan boğazım yüzünden öksürmeye başlamıştım. Ancak buna da müsaade edilmedi. Nefes almama bile izin yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pretty Privilege Jikook
FanfictionPark Jimin'i sadece Kral Jeon Jeongguk güzel bulmuştu... {Jikook} {Kingdom} {Omegaverse}