Giriş:
Her ne kadar giriş kısımlarını yazmayı beceremesem de başlamadan önce ufak bir not eklemek istiyorum. Herkesin gözü önünde teknoloji gün geçtikçe ilerlemeye devam ediyor. Peki sizce bu durum ne kadar faydalı? İnsan kendi doğasını gün geçtikçe terk ediyor,sosyal ilişkiler çürüyor, insanlar toplumdan uzaklaşıyor,kitaplar,gazeteler,dergiler eskisi kadar değer görmüyor. Tabii ki teknolojinin faydaları yok denemez fakat zararları da bir o kadar fazla. Ben ise bu kısa hikayemde teknolojinin topluma etkisini ve Selimin bu konudaki direnişini ele aldım. Umarım severseniz ve umarım ki faydası olur iyi okumalar dilerim...
Başlangıç:
Uzun uğraşlar sonucu yataktan kalmayı başarmıştım. Sürekli diğer günlere ertelediğim sorumluluklar birikmiş ve taşmıştı. Yapmam gereken onca iş arasında evde okunacak gazete kalmamasından dolayı üzerime ceketimi alıp gazete almaya gitmiştim. Evin yakınlarında bir sürü bakkal olmasına rağmen artık gazete satmıyorlardı. Kimsenin alıp okumadığından dolayı raflardan kaldırmışlardı. Caddenin sonunda bulunan market henüz satmaya devam ediyor olsa da orada bulunan bir çalışan yakın zamanda satmayı bırakacaklarını söylemişti.
Teknolojinin iyice gelişiminden sonra insanlar kağıt kalemin yüzüne bakmaz olmuştu. İnsanlar parklarda,toplu taşımalarda,sahillerde eskisi gibi okumuyorlardı. Artık kimse kitapların,dergilerin,gazetelerin yüzlerine bakmıyordu. Bu durum gittikçe beni üzüyor olsa da elimden hiçbir şey gelmiyordu. Eski bir mahallede yaşamama rağmen ben hariç herkes adeta teknoloji bağımlısı olmuştu. Bu durum ilerledikçe üzüntüm daha çok artıyordu. İnsan doğasından sıyrılıp gidiyor,farklı bir yaratık oluyordu. Her ne kadar faydaları olsa da insanlar zararı bulunan kısımlarını kullanıyor fakat söze gelindiğinde faydalı kısımlarını ele alıyorlardı. İnsanların arasında kendimi yaşlı hissediyordum.
Metroya bindiğimde kitap okuduğum sırada bazen çevremi gözlemliyor herkesin telefonla ilgilendiğini görünce moralim bozuluyordu. Artık böyle boş boş izlemek yerine elimden bir şeyler gelmesini istiyordum. Gazetemi alıp eve döndükten sonra salona bırakıp üzerime doğru düzgün bir şeyler giydikten sonra tekrardan evden ayrılıp istifa etmek suretiyle çalıştığım ofisin yolunu tutmuştum. Birkaç gün evvel iş yerinden tatil yapmak için aldığım için beni gördüklerinde şaşırmışlardı. İnsanlar fazlasıyla meraklı olduğundan meraklarını gidermek için başıma toplanmışlardı. Ne var ki hiçbirinin yüzünü dahi görmeyi sevmiyordum.
"Hayırdır Selim?Hangi rüzgar attı seni?"
"İstifamı vermeye geldim."
Cevap verdiğim an herkes şaşkınlıkla bana bakmaya başlamıştı. Ofisin çaycısı oturduğu yerden kalkıp insanları ittirerek yanıma gelmişti.
"Delirdin mi be adam? Bu devirde istifa etmek nedir? Ya bir daha iş bulamazsan ne yapacaksın?"
"Merak etme Vedat Efendi. Ben bulurum bir yolunu,bu kadar dert etmeyin."
"Boşuna uğraşmayın delirmiş bu. Ne yaptığından haberi yok."
Tekrardan ön yargılar başlamıştı bile. Şimdi ise henüz hiçbir şey bilmeden hakkımda deli diye atıp tutmaya başlamışlardı. Yine de onların ne düşündükleri umurumda değildi. Üç kuruş maaş için köpek olduğumuz yetmiyormuş gibi birde insanların boş sözlerini dinlemek istemiyordum. Patronun odasına doğru yöneldiğim sırada arkamdan hep bir ağızdan seslenmişlerdi.
"Henüz gelmedi."
Saatime baktığımda epey geç olmuştu ve hâlâ gelmemesi düşündürmüştü. Köşedeki boş bir sandalyeye oturup duvarı izlediğim sırada Vedat Bey çay getirip yanımdan gitmişti. Bir yandan çayımı içiyor diğer yandan da neler yapsam insanlara katkım olur diye düşünüyordum. Tam zihnimin derinliklerine daldığım sırada aklıma bir sürü fikir gelmeye başlamıştı: En başından kitap yazmaya başlamak istiyordum,aynı zamanda dergi çıkarmak ve gazetede yazmak gibi çok hoşuma giden fikirlerim olsa da az kişinin okuyacağını bilmek umutsuz olmama ve hevesimin kaçmasına sebep oluyordu.
Hem dergi yazmak için bir arkadaşa veya bu işlerden anlayan birine ihtiyacım vardı fakat görüştüğüm kimse yoktu. Çevremde kimse kalmamış ailemde uzun süre önce vefat etmişti. Annem şuan yaşıyor olsaydı yazmama yardımcı olabilirdi fakat maalesef değildi. Aramız da son zamanlarında pek iyi sayılmazdı. Genel olarak aile içinde bitmeyen bir huzursuzluk vardı. Fakat artık hiçbir şeyin önemi yoktu. Geçmişi silip atmıştım ve yeni bir yaşama başlamıştım. En azından ben böyle düşünüyordum. Patronun yanıma gelmesinin ardından gerçek yaşama geri dönmüştüm.
"Hoş geldin Selim. İzinlisin sanıyordum. Bir sorun mu var?"
"Sorun değil efendim,istifa etmeye geldim.
"Ne? Delirdin mi evladım sen? Bir anda nereden çıktı istifa fikri.
"Öyle olması gerekiyor efendim. Lütfen anlayışla karşılayınız."
Karşılamamıştı. Odasının kapısını açıp içeri girmemi rica etmişti. Bu işin uzamasını istemiyordum fakat mecburdum. Bir an önce çıkıp gitmek istiyordum. Ağır adımlarla yerine geçip oturduktan sonra eliyle karşısındaki koltuğu işaret etmişti. Oturduktan sonra ne diyeceğini merakla beklemeye başlamıştım. Derin bir nefes aldıktan sonra çekmecesinden boş bir kağıt çıkartıp kalem ile beraber önüme uzatmıştı.
"Son kez soruyorum Selim,emin misin?"
"Eminim efendim,son derece eminim."
İstifamı yazıp altına imzamı attıktan sonra el sıkışıp odasından ayrılmıştım. Herkes kapının önüne dizilmiş beni bekliyordu. Hiçbirini umursamamış sorularına yanıt vermemiştim ve önlerinden geçip gitmiştim. Onlar ise istifamı kesin olarak verdiğimi tahmin etmiş olacaklardı ki arkamdan şaşkın şaşkın bakmışlardı. Bu devirde parasız kalmanın zor olduğunu biliyordum fakat istemediğim bir işte çalışmak gün geçtikçe bana daha çok işkence gibi geliyordu. Ne istersem onu yapmak istiyordum.
İşimi bıraktığım an anlamıştım yeni bir hayat başladığını. Her ne kadar içimde bir boşluk hissi olsa da geçeceğinden emindim. Bir süre evden çıkmayı düşünmediğimden ofisten çıktıktan sonra dergi satan bir markete girmiş ilgimi çeken ne kadar dergi varsa almıştım daha sonra ise bir kitapçıya gitmiş okumak istediğim tüm romanları almıştım. En son aldığım maaşın yarısından çoğu bitmişti bile. Evde beni idare edecek kadar yemek vardı. Zaten fazla yemek yiyen bir insan değildim. En son gazete almak için her zaman gittiğim bakkala gitmiştim. Ödemeyi yapacağım sırada evden çıkmayacağım aklıma gelmişti.
Durumu oradaki çalışana anlatmış her gün gazete getirmesini rica ettiğimde beni kırmamış ve kabul etmişti. Eve gittiğimde ilk işim odama girmek olmuştu. Üzerimi bile değiştirmeden aldıklarımı yerleştirmeye başlamıştım. Ne var ki aldıklarım raflara bir türlü sığmamıştı. Uzun süren düzenleme sonucu aldıklarımın çoğunluğu yerlerde üst üste kalmıştı. Fakat bunun bir önemi yoktu,dağınık olmak umurumda değildi. Salona gidip eski daktilomun çalışıp çalışmadığını kontrol etmiştim ki çalışıyordu. Odama götürüp masanın ortasına yerleştirmiştim ve rafın en üstünde bulunan bir tomar kağıdı daktilonun yanına koymuştum. Mutfağa gidip kahve pişirdikten sonra odama geri dönmüş ve daktilomun başına geçmiştim. Başlama vakti gelmişti,benimde bu topluma bir katkım olması gerekiyordu.
*******İKİNİCİ BÖLÜM YAYINDA!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sosyal Çürüme
Short StoryÖyle bir zamana geldik ki insanlar artık bırakın kitabı,kağıdı,kalemi insanların bile yüzüne bakmaz oldu. Teknoloji ilerleme gösterdikçe durum daha da vahim hale geliyor. İnsanlık şekil değiştirmekle birlikte kendi doğasını terk ediyor. Selim ise in...