Bölüm 4:Anlaşma

30 5 0
                                    

Kaç saattir uyuduğumu bilmiyordum,hava çoktan kararmıştı. Saate bakmadan ağır adımlarla kapıya yönelmiştim. Kemal Efendi gelmişti. Yarım açık gözlerimle ona bakıyordum,o ise pek enerjikti.

"Dergici ile konuştum Selim ağabey! Sana iyi haberlerim var."

"Nedir o iyi haberler?"
"Yarın akşam dergici arkadaşım sizinle tanışmak için buraya geliyor. Merak etmeyin ben getireceğim kaybolmaz."

Muhteşem bir haberdi. Yarına kadar yazdıklarıma çeki düzen vermem gerekiyordu. Beğeneceğinden emin olmasam da içimde bir umut vardı. Kemal Efendi acelesi olduğundan dolayı haberi verdikten sonra gitmesi gerekmişti. Odama geçip yazdıklarımı en baştan okumaya başlamıştım,birkaç yazım hatası dışında herhangi bir sorun yoktu. Yeni bir şey yazasım gelmediğinden yarın akşama kadar kendime izin vermiştim. Aldığım kitaplar arasından bir roman seçmiştim ve salona geçip biraz okuduktan sonra saatin çok geç olmamasına rağmen uykum gelmişti,kitabı masaya bıraktıktan sonra koltukta yarını düşünürken uyuya kalmıştım.

Sabah erkenden uyandığımda içimde dışarı çıkmak için fazlasıyla istek uyanmıştı,evin duvarları üzerime geliyormuş gibi hissediyordum. Havanın sıcak olması dışarı çıkma isteğimi daha da arttırıyordu. Üzerimi değiştirmeden önce aynanın karşısına geçip bir süre kendimi incelemiştim. Uzun bir süredir dışarıya adım atmadığından çökmüş gibi gözüküyordum. Saçlarım ve sakallarım iyice uzamıştı. Her ne kadar kötü gözüküyor olsam da umursamamıştım. Dolabımda hangi kıyafetleri unutmuştum; bazı şeyleri çok çabuk unutuyordum. Pek fazla kıyafetim yoktu, dolapta eski bir kahve rengi pantolon bulmuştum ve oldukça hoşuma gitmişti. Üzerime de siyah bir tişört geçirmiştim. Tam evden çıktığım sırada Kemal Efendi ile karşılaşmıştık. Günlük gazetemi getirmişti.


"Günaydın Selim ağabey!"
"Günaydın Kemal Efendi. Gazete için teşekkür ederim."
"Rica ederim,rica ederim de nereye böyle ağabey? Sen dışarıya çıkmayacaktın."
"Evde daraldım artık Kemal Efendi,biraz sahile inip dolaşacağım."
"İyi gezmeler ağabey,akşam görüşmek üzere."


Verdiği gazeteyi salonun girişine bıraktıktan sonra evden çıkmıştım. Binadan çıktığım an güneş tüm ışınlarını yüzüme vurmuştu. Sahil evime yakın olduğundan yürüyerek gitmiştim. İş saati olduğundan pek fazla insan yoktu ortalıkta,insan sesi yerine sadece denizin sesini duymak içimi ferahlatmıştı. Bir süre sahilde öylece yürüdükten sonra denize yakın bir banka oturmuş dalgaları izlemeye başlamıştım. Belirsiz bir huzursuzluk kaplamıştı içimi.  

Aklımdan o kadar fazla düşünce geçiyordu ki takip edemiyor düşünce akışının hızında boğulmamaya çalışıyordum. Kendi iç dünyama dalıp gittiğim sırada yanıma bir kedi gelmişti, yanıma oturmuş benim yaptığım gibi denizi izliyordu. Yalnızlık hissim kediyi görünce bir anda sona ermişti. Ne zaman dışarıda kendimi mutsuz veya yalnız hissediyor olsam yanıma kedi veya köpek gelir beni mutlu etmeyi başarırdı. Bir zamandan sonra bunun bir tesadüf değil Tanrının bana bir hediyesi olarak düşünmeye başlamıştım. 

 Zaman hızlıca akıp gidiyordu. Hava kararmaya yaklaştığında yavaşça oturduğum yerden kalkmıştım. Kalktığımda bedenimin ağırlaştığını fark etmiş, yaşlandığımı hissetmeye başlamıştım; uzun zamandır yaşlı bir ruha sahiptim veya bu ruh düşüncelerim ve hislerim yüzünden zamanla yaşlanmıştı. Emin değildim. Hiçbir şey için enerjim olmuyordu, yataktan her zaman zar zor kalkıyordum, gülmek beni her yoruyordu, kitap okumayı ne kadar sevsem de okumakta her zaman zorlanıyordum, sokakta oyun oynamaz sürekli oturur mutsuz bir şekilde etrafı izlerdim. Fakat her ne kadar dışarıdan mutsuz olarak gözüküyor olsam da ruhuma huzur vermeyi her zaman başarabilmişimdir.

 Benim için her zaman önemli olan dışarıya yansıttığım mutluluk veya mutsuzluk değil içime işlediğim huzurdu. İnsanlar yüzümün aldığı şekilden ötürü mutsuz olduğumu düşünseler de aslında yanlış görüyorlardı. Mutluluğu sadece tebessüm etmekten ibaret olduğunu düşünüyorlardı. Her konuda olduğu gibi bu konuda da insanlarla aynı fikirde değildim. Ağır adımlarla eve kadar yürümüş içeri girdiğimde ise kendimi salondaki koltuğa bırakmıştım. Fazlasıyla yorgun hissediyordum. Bir süre dinlendikten sonra Kemal Efendinin arkadaşı geleceğinden odama geçip yazdığım yazıları özenle düzenlemiş salona götürmüştüm. 

Daha sonra lazım olur diye yanına birkaç sayfa kağıt ve kalem getirmiştim. Uykumun gelmemesi için kendime kahve pişirmiştim ve ruhumu dinlendirmek adına kahvemle beraber balkondaki yerime geçmiştim. Dışarıda hiç kimse kalmamıştı. Sokak lambalarından sadece birkaç tanesi yanıyordu. Sessizliğin vermiş olduğu huzur ile birlikte arkama yaslanmış düşüncelere dalmıştım. Çok geçmeden kapı çalmıştı. Yarım kalan kahvemi alıp mutfaktaki masanın üzerine bıraktıktan sonra kapıyı açmıştım; Kemal Efendi ve arkadaşı gelmişti:

"Hoş geldiniz."
Salona geçip oturdukları sırada mutfağa geçip kahvemi döktükten sonra yanlarına gitmiştim. Tekrardan selamlaştıktan sonra Kemal Efendinin arkadaşı kendinden kısaca bahsetmişti:
"Adım Yahya. Arkadaşım Kemal sizden çok bahsetmişti. Geçenlerde yazdığınızı öğrendiğinde hemen benimle görüşmek istedi ve yazdığınız konudan, okuduğunuz dergi ve kitaplardan  bahsetti. Ben de hem sizinle tanışmak için hem de yazdıklarınızı okumak ve fikirlerinizi dinlemek için geldim."
"Tekrardan hoş geldiniz. Sizinle tanışmayı bende çok istedim, özellikle dergide çalışmanız isteğimi daha çok arttırdı. Bu arada adım Selim."
"Memnun oldum Selim Bey"


Masanın üzerinde duran kağıtlarımı ona uzatmıştım. Yazdıklarımı teker teker okuduğu sırada içimi heyecan kaplamıştı, ne diyeceğini fazlasıyla merak ediyordum. Çok uzun olmadığından okuyup bitirmesi fazla zaman almamıştı. Aynı zamanda hızlı okuduğunu zannediyordum, okurken gözleri çok hızlı hareket ediyordu.

Okumayı bitirdikten sonra teşekkür edip masaya geri koymuştu. Kısa süren bir sessizliğin ardından Yahya Bey yorum yapmaya başlamıştı:

"Fikirlerini gerçekten çok beğendim, özellikle günümüz insanı üzerinden verdiğin örnekler çok güzel. Fakat şimdiden söylemeliyim ki insanlar yazdığın bu yazıları çok okuyup, seveceklerini sanmıyorum."
"Neden?"
"Çünkü her ne kadar anlattığın bu durumlar açıkça gözle görünüyor olsa da insanların bir çoğu bu durumu kabullenmiyor hatta teknoloji bağımlılığının olmadığını,teknoloji olmadan olmayacağını şiddetle savunuyorlar. Sende çok iyi bilirsin ki insanlar kusurlarını kabul etmezler ve gizlemek için fazlasıyla çabalarlar."
Haklıydı. İster istemez üzülmüştüm. Kafamı önüme almış düşünmeye başlamıştım. Daha sonra aklıma bir fikir gelmişti:
"Eğer benim yazılarımı dergide yazmayı kabul ederseniz satmanıza elimden geldiğince yardımcı olurum."
"Nasıl olacakmış o Selim Bey?"

"Siz bana istediğiniz kadar dergiyi vereceksiniz, bende onları alıp sahilde satacağım. Paranın hepsini siz alabilirsiniz benim için hiç önemi yok. Ben yazdıklarıma devam ederken sizde kısım kısım bunları derginizde yayınlarsınız."
"Fena fikir sayılmaz aslında. Nerede daha çok alıcı olacağını çok iyi bilirim. Haberleşerek bu işi yapabiliriz. Yarın çalıştığım yere bir uğrayın. Evinize Çok uzak değil merak etmeyin." 

Masada bulunan kağıtlardan birine çalıştığı yere nasıl gidileceğinin tarifini yazdıktan sonra gitmek üzere ayağa kalkmıştı. Son bir kez daha el sıkıştıktan sonra gitmişleri. Bu kısa toplantı umudumun artmasına sebep olmuştu. Mutfağa geçip bir kahve daha pişirip odama geçmiştim. Yeni bir sayfayı daktiloya koyduktan sonra yazmaya başlamıştım. Sırada dördüncü madde yer alıyordu:

                                                                   BEŞİNCİ BÖLÜM YAYINDA!

                                                                               *******

Sosyal ÇürümeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin