Bölüm 6: Sorgulayış

25 6 1
                                    

Teknolojinin hayatımıza girmesiyle beraber birçok alışkanlıklar fazlasıya azalmıştı ve bunlardan biri ise spordu: İnsanları eve hapseden bu teknoloji, spor alışkanlığının da düşmanı sayılabilirdi. Hareket etmemenin ne kadar kötü bir şey olduğunu bir sürü bilim insanı gerekli açıklamalar ile uyarıyor olmasına rağmen insanlar duymamazlıktan geliyordu. İnsanların zaman geçtikçe hareket etme süreleri kısalıyordu ve bu fark oldukça fazlaydı. İnsanlar sahilde, denizin kenarında yürüyüş yapmanın eğlencesini çabuk unutmuştu.

 Ormanda eşi, arkadaşları veya tek başına koşuya çıkmanın zevkini ve ormanın havasının verdiği huzuru ne çabuk unutulmuştu. Ben çocukken ailem benimle beraber parka çıkar ve ben arkadaşlarım ile oynarken ailem ve arkadaşlarımın ailesi yürüyüş yaparlardı. Kendi aralarında koşu yarışı yaptıkları zamanlar bile olmuştu ve bu durum onlar için vazgeçilemez bir zevkti.

 Ailem şimdi yaşayıp insanların bu durumunu görse çok üzülürdü. Her ne kadar tam olarak unutulmamış bir alışkanlık olsa da insanların bir çoğu artık spora eskisi kadar önem vermiyordu. Çocuklar bile artık sokağa çıkmaz olmuştu. Benim zamanımda sokaklar çocuklar ile dolup taşarken şimdi ise bomboştu. Ebeveynler kendilerine yaptıkları gibi çocuklarını da küçük yaştan teknoloji bağımlılığına alıştırıyordu. Aynı zamanda bu ve bunun gibi kötü durumlar hiç düzelecek gibi durmuyor aksine daha da beter olacak gibi duruyordu. 

Bir süre daha böyle devam ederse insanlık için çok geç kalınmış olacaktı. Şimdiki konumuzdan örnek verecek olursak: şuan spor yapmaya devam ediliyor olsa da ileride devam edeceğinin garantisi verilemiyordu. İnsanlık yavaş yavaş kendini eve kapatmaya başlamıştı. Artık soyutlanma çağına gidiliyor, insanlar yavaş yavaş yalnızlığa alışıyordu. Spor yapmak insanı güçlü ve enerjik tutarken kullanılan telefonlar insanları spordan ve sporun faydalarından uzak tutup uyuşuk bir birey haline getiriyor olsa da insanlar uyuşuk bir birey olmayı tercih ediyorlardı.

Bu konu hakkında diyecek fazla bir sözüm yoktu. Aslına bakılacak olursa anlatmak istediğim her şey gayet açıktı ve bilinen, görülen şeylerdi. Fakat insanlar gözlerini gerçeklere yumup sanal alemi tercih ediyorlardı. Sporun getirdiği huzuru, enerjiyi, yaşam standardını reddediyorlardı. 

Bunları yazarken her ne kadar bu tuzağa düşmüyor olsam da spor yapmadığımın farkına varmıştım.  Enerjisi yüksek olmayan biri olsam da gücümün yettiği kadar dışarıda yürüyüş yapmam gerektiğini düşünmüştüm. Bir kağıda her gün spor yapmak için hatırlatıcı bir not yazıp gözümün önüne koymuştum. Yazdıklarımı bitirdikten sonra mutfakta bir şeyler atıştırıp balkona çıkmıştım. 

Oturmak yerine ayakta öylece dikilmiş bir anda hayatı sorgulamaya başlamıştım. O an kendimde değilmişim gibi hissetmiştim, dış dünyadan kopmuş zihin dünyama girmiştim. Neden yaşadığımı sorgulamak derin bir çukura düşmüş gibi hissettirmişti ve o an Tanrı'yı bile sorgulamaya başlamıştım. Fark etmiştim ki sorguladıkça her şeyden biraz daha uzaklaşıp soğuyordum. 

Kendime geldiğimde anlık olarak nerede olduğumu unutmuş ve şaşırmıştım. Balkona ne zaman geldiğimi bile unutmuş gerçeklikten uzaklaşıp bir anda geri gelmiştim. Bu durum zihnimi oldukça yoran bir durumdu. Pek fazla enerjim yoktu ve bu tür sorgulamalar, kalan enerjimin bile bitmesine yol açabiliyordu. Ne var ki bu konular düşünülmesi gereken en önemli konulardan birkaçı idi. Fakat yaş itibari ile neredeyse sona yaklaşmıştım ve bu konuları düşünmek için fazlasıyla geç kalmıştım,

 en azından ben böyle hissediyordum. İnsan genç yaşlarda hayatı, hayatın amacını, Tanrı'yı ve bunun gibi konuları araştırıp ve düşünüp kendi doğrusunu muhakkak bulmalıydı. Genç yaşımdayken hayatımın ve yaratılışımın amacını insanlara iyilik yapmaya ve yardımcı olmaya bağlıyordum fakat her ne kadar elimden geldiğince bu amacı gerçekleştirmek için uğraşsam da bir zamandan sonra bu durumdan usanmıştım. Onca iyilikler yapmama rağmen, onca yardımlarda bulunmama rağmen zaman içinde bu durumdan rahatsız olmuş ve soğumuştum. İnsanlar ne kadar iyilik yaparsam bana o kadar kötü davranmıştı ve beni sadece kendi çıkarları doğrultusunda  kullanmışlardı. Şimdi ise tekrardan insanlık ve toplum için iyilik yapma peşindeydim. Aklımda olan tek soru ise insanların iyiliği ne kadar hak ettiği idi.

 Verdiğim yeni karar ile bir süre yazmaya ara verip derginin çıkmasını bekleyecek ne kadar okunduğunu inceleyecektim. Aklımda son bir madde fikri vardı, eğer yazdıklarımın insanlar için bir kıymeti olmazsa son bir madde yazıp her şeyi bırakacaktım. Beklerken ise gezip dolaşacak, kitaplar okuyacaktım. En azından kısa bir süre dahi olsa kendime zaman ayırmış olacaktım. Kendime ayıracağım zamanı düşünürken yüzümde bir tebessüm oluşmuştu, bir an içimde bir huzur duygusu belirmişti. 

Daha fazla düşünmek yerine biraz dışarı çıkmayı tercih etmiştim. İnsanları incelemek ve gözlemlemek istiyordum, fakat nereye gideceğimi henüz düşünmemiştim. Hazırlandığım sırada düşüneceğimden odama gitmiştim, siyah bir pantolon ve siyah bir gömlek giymiştim ve
aynanın karşısına geçip kendime baktığımda sakallarımın daha çok uzadığını fark etmiştim Ne var ki kesmek için zaman ayırmak istemiyordum. Ayakkabılarımı giydikten sonra dışarı çıkmıştım.

 Yolda öylece yürürken nereye gideceğimi düşündüğüm sırada aklıma alışveriş merkezi gelmişti. Yakınlarda yeni bir alışveriş merkezi açıldığını duymuştum. İnsanlara sora sora zor da olsa bulmayı başarabilmiştim. İçeri girdiğim an tüm duygularım bir anda değişmişti, kalbim çok hızlı atmaya başlamıştı ve ruhum daralıyordu. Çok fazla insanın bulunduğu ortamlara bir türlü kendimi alıştırmayı becerememiştim. Bir süre kapının önünde öylece dikildikten sonra gerginliğimi bir kenara bırakıp gezinmeye başlamıştım.

 Bir süre içeride dolaşıp insanları inceledikten sonra yorulmuş ve bir köşeye geçip oturmuştum. İnsanlar gözümün önünde zaman gibi akıp gidiyorlardı. Herkes sürekli bir yerlere koşturuyordu. İnsanların bu kadar acele etmesini izlemek bile beni yoruyor, başımı döndürüyordu. Oturduğum yerden kalkıp dolaşmaya devam ettiğim sırada karşıma kitap satan bir mağaza çıkmıştı. İçeri girdiğimde pek fazla insan olmadığı için rahatlıkta gezip kitapları inceliyordum. Tarih kitaplarının olduğu bölüme girdiğimde bir çocuk görmüştüm, yaşının küçük olmasına rağmen kitapları büyük bir dikkatle ve zevkle inceliyordu. Onu gördüğümde şaşırmıştım. İçten içe gidip onunla konuşmak istesem de rahatsız etmek istemediğim için bu düşüncemden vazgeçip yanında kitapları incelemeye başladığım sırada benim yerime o benimle konuşmaya çalışmıştı.                                                                                                                                                                                                                        

                                                                                 ******

                                                      YEDİNCİ BÖLÜM YAYINDA!

Sosyal ÇürümeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin