lutfen sonuna kadar okuyun dun aksam aklima geldi ve acilen yazmaliyim dedim butun gece ders calismak yerine bunu yazdim😭
Sene 2000
Tek çocuğu olduğu ailesinden kalan oldukça minik,ağaçların arasındaki bir evde yaşıyordu Jisung. Insanlıktan uzak bir yerde olmasına rağmen yinede sabah erken saatlerde şehire inip işe gidiyor ve günbatımı olurken geri eve geliyordu.
Evinin hemen önündeki çiçeklerin arasında bir çoğunluğu kapsayan mor menekşeler vardı. Annesinin ona çocukken şömine başında anlattığı anıların birinde bu menekşelerin asla solmadığı,ne azaldığı nede çoğaldığını söylemişti. Jisung annesi gibi mor menekşeleri çok sevdiği için o çiçekleri asla kesmedi,zarar vermedi.
...
Jisung birgün yine eve doğru yürüyordu. Ilıman havada olsa bile yorulduğu için hafif terlemiş ve nefes nefese kalmıştı. Bakışlarını kendisinden az çok yakın olan evine çevirdiğinde ise saçı gibi mor olan menekşelerin arasında oturan ve batmakta olan güneşi izleyen bir oğlan gözüne ilişti. Tanımadığı bir yakını olduğunu düşündü ilk başta. Kaşlarını hafif çatıp bu yüzü hafızasındaki herhangi biriyle eşleştirmeye çalışıyordu .Hayatında hiç böyle birisiyle karşılaşmamıştı.
Adımlarını yavaşlatıp evinin önündeki çocuğun olduğu yöne doğru yürümeye başladı temkinli temkinli. Bu tanımadığı mor saçlı çocuk onu fark edince adımları daha da yavaşladı. Mor saçlı çocuk ona hafif bir gülümseme sundu. Onun gülümsemesini görünce nedensizce içine su serpilmiş gibi oldu Jisung. Bu çocuk ona çok farklı ve huzurlu bir hava veriyordu.
Jisung kalan birkaç adımlık mesafeyide kapatınca sırtını hafif ona doğru eğdi. Yüzünde uysal bir yüz ifadesi sesinde çekingenlik taşıyordu.
"Kimsiniz?.. Birşeye mi ihtiyacınız var?"
Mor saçlı çocuk yüzündeki hafif gülümsemesini silmeden başını hayır anlamında iki yana salladı. Sessiz birine benziyordu.
"Anladım.. Beni yanlış anlamayın ama neden buradasınız?"
Konuşmadı genç çocuk. Bakışlarını yine güneşe çevirdi. Jisung insanlara kolay kolay güvenememesine ve dikkatli olmasına rağmen bu mor saçlı çocuğa bakınca ona güvenebileceğini hissetti.
Çiçekleri ezmemeye dikkat ederek onun yanına,menekşelerin arasına oturdu. Bunu yapmayı aklından geçirmemişti aslında,bir anlığına bedenini başkası kontrol etmiş gibiydi.
Önce güneşe baktı sonra çocuğa. Ona göz gezdirdi.
Hafif rüzgarla hareketlenen önündeki kahkülleri,lacivert bol pantolonu,soluk teni gibi beyaz bir tişörtü ve çorapları vardı. Teni gerçekten normal bir insana göre solgun bir renge sahipti,tüm kanı çekilmiş vampir gibiydi. Bu düşünceyi aklından geçiren Jisung'un tüyleri ürperdi.
Bu çocuğa biraz daha baktıktan sonra bileğinde yazı gibi birşey gözüne çarptı. Bakmak için izin almadan bileğini nazikçe tuttu ve daha net görebilmek için tersine çevirip kendisine yaklaştırdı.
"Lee Minho"
Hafif silik bir dövmeydi bu. Karşısındaki çocuğun isminin bu olduğunu anladı.
Jisung bu dövmeye gereğinden fazla bakınca Minho kafasını eğip yüzünü onun görüş alanına soktu ve dikkatini dağıtmayı başardı.
Ikisi gözgöze gelince Jisung Minho'nun bileğini bıraktı ve mahçup birşekilde güldü.
"Özür dilerim dalmışımda."
Jisung bakışlarını Minho'dan uzak tutmaya çalışıyordu. Onun bu hali Minho'nun gülümsemesinin genişlemesine sebep oldu.
Jisung Minho'nun bileğini tuttuğunda fazladan birşey daha fark etmişti. Bu çocuğun teni buz gibi soğuktu. O an dikkati Minho'nun dövmesinde olduğundan teninin soğukluğu hakkında konuşmamıştı.
Birsüre sessizlik hakim oldu ortama.
"Bu arada tenin çok soğuk, dışarıda fazlamı durdun? Gerçi hava soğuk değil ama."
Minho yine cevap vermeyince Jisung aniden gelen cesaretle onun iki elini birleştirip kendi sıcacık avuç içleriyle onun ellerini sarmalayarak birazda olsa ısıtmaya çalıştı. Birkaç dakika önce tanıştığı bir çocuğa bunu yaptığına inanamıyordu.
Minho'nun gözleri parladı. Ellerini onun elleriyle birlikte pembe dudaklarına doğru yaklaştırdı. Jisung'un eline hafifçe soğuk dudaklarını bastırdı. Jisung'un kahverengi gözleri büyüdü ve dudakları şaşkınlıkla aralandı. Bir şapşal gibi gözüküyordu. Minho bu uzun öpücüğün ardından ellerini indirdi ve onun yüzüne baktı.
Jisung dudaklarını kapattı ardından yutkundu. Yine gözgöze geldiklerinde Jisung'un aklı karıştı.
Nefesi daraldı. Aniden ellerini bırakıp ayağa kalktı. Duraksadıktan sonra hızlıca kapıyı açıp eve girdi. Minho ise sadece onu izledi. O gidince Güneş'i ve ardından gelen Ay'ı izlemeye devam etti,sabah olana kadarda hiç gitmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mor Menekşe 'Minsung
FanfictionJisung Minho'yu her günbatımı ve akşam vakitleri bahçesindeki hiç solmayan menekşelerin arasında otururken görüyordu. ~°💐