Silah sesi... Silah sesi kulağımda çınlıyordu. Noluyordu bana? Yavaşlıyordum. Canım yanıyordu...
Artık gitmişlerdi. Leo Kylie'ye kalkması için yardım ediyordu."Çok kötü yaralanmışsınız" dedim endişeyle. "Hadi, bir an önce tesise gidelim aksi takdirde kan kaybından öleceğiz."
"Nora! Kolun-" dedi heyecanla Leo.
"Sakin ol. İyiyim." dedikten sonra yola koyulduk.Tesise varınca önce taşı masaya koydum. Her kes merakla bana bakıyordu.
"Noldu? Hortlak mı gördünüz?"
"S-sen yaralısın..." dedi şok içinde Darian.
"Hadi be! Ben bilmiyordum" diye çıkıştım ona. Başımın döndüğünü fark ettim. Tam dengemi kaybetmek üzereydim ki, birinin beni tuttuğunu faerk ettim. Başımı o yöne doğru çevirince Darian ile göz-göze geldim.
"Seni revire götürelim yoksa kan kaybından burada bayılıcaksın." dedi ve beni kucağına aldı. İtiraz edecek halim yoktu. Çok yorgundum. Ve yavaş-yavaş uyku beni ele geçirdi.🤍
Hayatta kalmak ölmekden daha zordu. Hayat bana karşıydı, ben de hayata karşıydım. Hayat bana oyun oynadı. Her zamanki gibi o kazandı ve ben kaybettim.
Gözlerimi yavaş-yavaş araladım. Kolumda bir serum vardı. Ve yatağın tam önünde sandalyede Darian ve diğerleri beni izliyordu.
" Uyanıyor. "
"Kendine geliyor." Sesleri duyuyordum. Ama kime ait olduklarını ayırt edemiyordum.Darian yavaşca sandalyeden kalktı. Ağır adımlarla yanıma geldi.
"Daha iyi misin?" dedi şevkatli bir ses tonuyla. Konuşmak istedim ama olmadı. Sanırım kendime biraz zaman vermeliydim. Başımı olumlu şekilde salladım. Dudağının kenarı kıvrıldı. "İyi olmana sevindim." Sonra arkasını döndü ve " Millet hadi dağılalım. Nora'yı gördüğünüze göre fazla kalabalık yapmayalım. Hepimiz için yorucuydu bu gece" dedi.Birazdan odada sadece ben ve Darian kalmıştı. Bütün gücümle dudaklarımı araladım ve konuşmaya çalıştım.
"Sen neden gitmedin?" dedim.
"Çetenin lideri ben olduğum için senin yanında olmalıyım." Hiç bir şey demedim.
Biraz sonra uykumun geldiğini fark ettim. Ve uykuya daldım.
"Uyu bakalım Kelebeğim..."
🤍2 hafta sonra:
Sabah kalkınca kolumun ne kadar ağrıdığını fark ettim. Yavaş-yavaş üzerimi giydim. Bu koskoca evde sanki tek yaşıyordum. Geç olmadan evden çıktım. Okula doğru gittim.Bu sefer erken gelmiştim. Ariana yüzünde büyük bir sırıtmayla bana yaklaştı.
" Sonunda erken gele bildin." Cevap vermedim.
"İyi misin? Kolun nasıl oldu?" diye sordu merakla.
"Evet... Bu arada teşükkür ederim. Geldin ve benim yanımda oldun. "
"Her zaman... En yakın arkadaşımsın sen benim. " dedi ve sımsıkı sarıldı. Karşılık verdim. Ama ilk ayrılan ben oldum. "En iyisi sınıfa çıkalım. "Sınıfa girince Brendon başını kaldırdı ve bizi görünce sırıttı.
"Selam kızlar." dedi sırıtmaya devam ederek.
"Selam!" dedi neşeyle Ariana.Neredeyse sınıfın çoğu gelmişdi. Bense kolumun azda olsa sızısıyla kıvranıyordum.
"Sanırım bu gün biraz sinirliyiz." Cevap vermedim. "Bir sorun mu var?" Cevap vermedim.Zil çaldı. Ders bitince sınıftan çıktım.
Arianaya sadece tuvalete gideceyimi söylemiştim. Tuvalete girip yüzümü bol-bol su çarptım. Acısı artmaya başlamışdı kolumun. İçeri birinin girdiğini fark ettim. Arkamı döndüğümde bunun Brendon olduğunu gördüm.
"Sen iyi değilsin." dedi sert bir sesle.
"Ben iyiyim!" diye çıkıştım ona.
"Düş öneme!" diye bağırdı.Sonunda beni revire getirmeye ikna etti. Revire gelince kolumdakı yaranın sargısı değiştirildi. Biraz geçtikten sonra Brendon geldi. Yüzü korkmuş ve sinirli gibiydi.
"O yaralar... O yaraların sebebi ne?"diye sordu. Afallamıştım.
"Ne? Nerden öyren-"
"Söyle!"
"Söyleyemem!" Derin nefes aldım.
Sakince "Sana bunu söyleyemem. Sen beni neden bu kadar merak ediyorsun? Neden beni bu kadar umursuyorsun?" dedim.
"Sen benim kim olduğumu hatırlamadın galiba Kelebeğim?"
Ben bu gün art-arda şok yaşıyorum."Küçükken... Evinizin yanında bir park vardı. Neredeyse hergün ora gelirdin. Sen sadece o bankta otururdun. Her gün parka gelir bankta otururdun. Ama her zaman elinde bir kelebek vardı." Derin bir nefes aldı.
"Normalde bir kelebeğin ömrü 1 gündür. Ama bu çok farklı bir kelebekti. Sen bir kaç gün gelmedin parka. Seni günlerce bekledim. Sonunda geldin... Ama elinde kelebeğin yoktu. O gün senin yanına oturur-oturmaz hıçkırarak ağlamağa başladın. Ve bana sımsıkı sarıldın. O günden sonra seni her zaman izliyorum. Hayatındaki her adımdan haberim var. Sen bu hayatta en çok değer verdiğim insanlardan birisin Kelebeğim... " Her cümlesinde daha çok şaşırıyordum. Ama doğruydu... Dedikleri doğruydu.
O kelebeği çok iyi hatırlıyordum. 5 yaşımdan 6 yaşıma kadar benleydi. Adeta duygusal bağ kurmuştum o minik kelebekle. Her yere birlikte giderdik. Ama bir gün...
Babam eve içkili gelmişti. Evde oturmuş kardeşimle oyun oynuyordum. Kelebeğim kucağımdaydı. Kardeşim dikkatle kelebeği inceliyordu. Bense bunu komik bulup gülüyordum. Annem ise yemek hazırlıyordu. Kapı açıldı. Babam bize öfkeyle parlıyordu resmen. Önce mutfağa gitti. Ama daha sonra annemin çığlıkları evi doldurdu. Gidip bakmaya çok korkuyordum. Ve kardeşim ağlamağa başlamışdı. Onu beşiyin içine koydum. Onu güvendeğe aldıktan sonra kelebeğimi elime aldım. Çok korkuyordum... İlk defa o gün o kadar korkmuştum. Mutfaktan ağır adımlarlar çıktı. Bana doğru ilerledi. Geri-geri adımlarla arkaya ilerledim. Ama ayağım takıldı ve sendeledim. O sırada elimden kelebeğim aldı. Ve aldıöı gibi yere atarak ezdi... O an benim hayallerimin, umutlarımın yıkıldığı andı. Ve bu anı hiç unutmadım.🤍
Brendon'un yardımı sayesinde eve geldim. Kapının önüne vardığımızda "İçeri kadar da eşlik edeyim. Sonra giderim." İtiraz etmedim. Koluma girdi. Yavaş-yavaş yukarı çıkartdı. Ve beni yatağa yatırdı.
"İyice dinlenmen lazım. Ben Ariana'ı arayacağım. Bir kaç gün senle kalsın. Bir şeye ihtiyacın olsa ara tamam mı? 7/24 beni araya bilirsin. " Başımı olumlu anlamda salladım.
"Görüşürüz, Kelebeğim..."
"Görüşürüz" dedim zar-zor. Brendon odadan çıktı ve kapının kapanma sesini duydum.
Çok yorgundum... Çok canım yanıyordu. Yavaş-yavaş uykuya daldım...Ve yeni bölümle karşınızdayım.
Acaba Nora ve Brendon arasındaki buzlar eriyecek mi???
Gelecek bölümde görüşürüz...