Sabah uyanınca başımın çok fazla ağrıdığını fark ettim. Okula gitmek için hazırlandım. Okula vardığımda Ariana'nın gelmediğini fark ettim. Hava soğuktu. O yüzden sınıfa çıktım. Brendon gelmişti. Beni görünce sırıttı. Yanına oturdum.
"Günaydın" dedi sırıtmaya devam ederek.
"Günaydın." dedim zar-zor gülümseyerek. Belki de bu çoçuğa şans vermeliydim. Zil çalınca Brendon'nın yüzü asıldı.
"İlk ders ne?"
"Kimya" diye yanıtladım
Burnunu kırıştırdı "Nefret ederim"
"Ben seviyorum bu dersi senin aksine"
"İlk defa kimya seven bir kız görüyorum." Evet kimya dersini severdim. Çok da iyiydim.
Hoca dersi anlatırken araya sınavı sıkıştırdı. "Gelecek ders sınav olucaksınız.İyi çalışın"
"Aman. Zaten bir bu eksikti. Zayıf alıcam" Söylenmeye başladı.
Teneffüs olunca Arianaya mesaj attım. Endişelenmeye başlamışdım. 3-cü ders mesaj atınca rahatladım. Biraz halsizmiş. Bir kaç gün gelmiyecekmiş. Brendon gelip yanıma oturdu.
"Bana kimya çalıştırır mısın?" Direkt konuya girdi. Hayır diyecektim ki, "Tamam çalıştırırsın. Zaten komşuyuz" dedi. İzin vermediki bir hayır diyeyim.🤍
Okul çıktım eve doğru yürümeye başladım. Komşu olmamıza ve aynı yolu gitmeyimize rağmen Brendon ortalıkta yoktu. Hem zaten garip bir çoçuktu. Eve gelip içeri girdim. Sanırım yine evde yalnızdım. Umursamadan iodama çıkıp üzerimi değiştirdim.
Biraz zaman geçtikten sonra zil çaldı. Kapıya doğru yöneldim. Küçük bir şaşkınlık geçirdim. Brendon tatlı bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Saçları hafif dağılmıştı. Üzerinde siyah bir sweatshirt ve kahverengi bir pantolon vardı. Çoçuğu baştan aşağıya süzdüm.
"Ne o? İçeri davet etmiyecek misin?" dedi.
"Gel, buyur" deyip içeri davet ettim.
Evi dikkatlice incelemeye başladı.
"Gel" deyip elimle merdivenleri işaret ettim. "Evet... Sadece 90 dakikan var."
"Tamam da... Odan fazla siyahmış. Biraz iç karartıcı." Gözlerimi devirdim. Anlatmaya başladım. 90 dakikanın sonunda sandalyede uyuduğunu fark ettim. Dürtmeye çalıştım. Ayağa kalkmak isteyince takılıp üzerine düştüm. Bu sakarlıkla ne yapacaktım ben?? Sert düşmüştüm sanırım. Gözlerini açtı ve sırıtarak" Bu kadar hızlı olmanı beklemiyordum " diyerek bir kahkaha attı.
" Kes sesini! Sadece seni uyandırmak istedim ama sakarlığım bugün üzerimde " diyerek ayağa kalkmaya çalıştım. Elleri ile ayağımdan tutp beni havaya kaldırdı." İndir beni gerizekalı! "diye bağırmaya başladım. Suratına yumruk atamıyordum. Son çare kurtuluşum için bacak arasına bir tekme attım. O acıyla beni yere düşürdü.
" Ya ne yapıyorsun güzelim " dedi kıvranarak.
" Güzelim? Ne güzelimi be? Başlarım güzeline... Beni kucağına alan sensin!" diye çıkıştım ona.
"Ya ne bileyim, şaka amaçlı yaptım. "
"Offf! Neyse... Hadi görüşürüz."
"Görüşürüz güzelim" deyip kapıdan kaçtı.
"Hala güzelim diyor"🤍
Havanın karardığını fark ettim. Hazırlanıp çıktım. Tesise doğru yol aldım. Yolda uzun-uzun düşünme fırsatım oldu. İnsanları anlamak çok zor, hatta imkansızdır. Hergün onlara kırmızı gül ver, ama bir gün siyah gül verirsen 'neden bana siyah gül verdin' derler. Ailemde benden her zaman kırmızı gül beklerler. Aslında bir kaç kez intahar etmeye kalkışmıştım. Ama başarısız olmuşdum.
🤍
Tesise vardığımda Lowell ile göz-göze geldim. "Hoş geldin Nora!" dedi gülümseyerek. Birlikte içeri girdik. Kapıyı açınca Darian " Buyrun geçin" dedi sakin bir ses tonuyla.
"Bu gün üç kişi görev için çıkacak. Leo, Kylie ve Nora üçünüz..." Yutkundum. Acaba başımıza neler gelicekti. Derin bir nefes aldıktan sonra devam etti. "Bu gece göreviniz Polia taşını getirmek. Bilmeyenler için deyerli ve ayrıca içinde bin-bir şifa vardır. Şimdi burada gördüğünüz şirkete sızıp, taşın saklandığı kontrol odasını bulup getirmelisiniz." dedi büyük ekrandan haritayı açarak. Sanırım bu gece bizim için macera dolu bir gece olucaktı...🤍
" Evet hanımlar! Hazır mıyız bu macera dolu göreve?" diye kahkaha attı. Kylie ona hayran bir şekilde bakarken ben sadece gözlerimi devirdim. "Sululuk yapma Leo" dedim.
"Ortamı yumuşatmak için espri yaptım. Neyse... Ne yapıyoruz? Bence direkt dalalım" dedi
"O iş o kadar kolay değil" sinirle çıkıştım.
"Ne o prenses? Korktun mu?"
"Ukalaya bak" dedi Kylie.
"Ne -" Leo'nun sözünü kestim.
"Siz artık susucak mısınız? Başımın etini yediniz!" dedim sinirle. Derin nefesler alıp verdikten sonra devam ettim. " Şimdi sen Leo gözcülük yap. Kylie sen ile ben şirkete sızıp odayı bulacağız. Kylie taşı alırken bende onu korumak için tam arkasında olucam. "
" Niye zor kısım bana düşdü" diye dudaklarını büzdü Kylie. "Neyse yaa... Alırım ben tamam."
Şirketten içeri girdik. Akşam olduğu için fazla adam yoktu. Şirketin şemasından taşın olduğu kontrol odasını bulduk. Kylie tam birkaç adım atar-atmaz alarm çalışmaya başladı.
"Kahretsin! Alarmı çalışdırdık." Kylie koşarak taşı cam fanusdan çıkarıp aldı. Çıkışa koşmaya başladık.
"Kızlar iyi mi-" Leo'ya 2 iriyarı adam saldırıyordu. Biri gelip Kylie'yi yakalamışdı. Taş yere düşmüştü Kızın yüzü kan içindeydi. Ve ağlıyordu. Hemen taşı alıp çantama koydum. Suratıma sert bir yumruk yediğimde adeta ayılmışdım. Adam gelip yakama yapışınca afalladım. Sakin kalmaya çalışıyordum. Yumruk atmak için çabaladım. Sonunda yumruğu burnuna geçirdim. Daha sonra da gözüne yumruk atmayı başardım. Ellerinden zar-zor kurtuldum. Ve bir silah sesi duyuldu...2-ci bölümle karşınızdayım. Acaba yaralanan kim olucak.??
Gelecek bölüme kadar bayss💗💗🌟