Soğuk olmayan aynı zaman da sıcak olmayan düz bakışlarla onu inceledim. Siyah saçları dağınıktı. Sadece bana karşı bir kere gördüğüm ciddi surat ifadesinin yerine o alıştığım gülümsemesi vardı. Kollarını bacaklarına dolamıştı yüzü bana dönük bir şekilde oturuyordu. sırtını yasladığı duvarın beyazlığına zıt bir şekilde siyah eşofman takımıyla duruyordu.
Cevap vermediğimi fark edince yüzünü buruşturarak ''Aynı zamanda daha çok konuşuyorsun.'' dedi. ''Tekrar ediyorum o halde cevabı almadan da gitmeyeceğim.''
Neyi tekrar ediyordu? Soru sormamıştı ki neyin cevabını alacaktı bu akıllı acaba? Elini öne uzatarak gülümsedi. ''Ben Berkay Sancak.'' dediğin de onu ilk başta ciddiye almamıştım. Şaka yaptığını düşünürken yüzüne baktığımda gülümsese de benimle tanışmak konusunda ciddi olduğunu fark ettim. Ona ''Ciddi misin?'' bakışları atarak elini sıkmadan ''Asel Sare Soykan.'' dedim. Bakışlarını değişmesiyle kaşlarım çatıldı. Hangi duygunun olduğunu anlamadığım bakışlarla gözlerime bakınca ne olduğunu çözmeye çalışarak onu tekrar süzdüm. Hızla elini indirdiğinde bakışlarım ellerine kaydı. İndirdiği elinde bakışlarım dolaştığında kolunda ki bileklik gözüme takıldı. Bu normal bir bileklik değildi. Abimle sözleştiğimiz bilekliklerin eşiydi.
3 yıl önce
Asel'in kombini:

Poyraz'ın Kombini:

Pastamda ki mumları üflememi söyleyen annemle babamı dinlemeden gözlerim tekrardan etrafta dolaştı. Tam mumları üfleyeceğim sırada alışkın olduğum bir biçimde abim iki adamın kollarında baygın bir şekilde geldi. Bu gün yapmaz diye umut etmiştim ama yine kavga etmişti.
''Abi...'' diye fısıldamakla yetindim. Annem baktığım yere döndü. ''Güzelim yine kavga etmiş işte moralini bozma. Eziğin birinin abin olması senin suçun değil.'' Her zaman yaptığı gibi abimi ezikleyince ona ölümcül akışlar atarak mumları üfledim. Herkes alkışladığında sahneden inerek misafirlerle ilgilenmemi söyleyen babamı dinleyerek bir iki misafirle sohbet ettikten kuzenime sende işareti yaparak annemlerin ilerlediği yöne yöneldim. Abimin bağırdığını duyunca bir iki adım gerileyerek dinlemeye başladım.
''Söz vermiştiniz! Bu gün bu kadar dövüştürmeyecektiniz! Asel'e sözüm vardı bu gün doğum gününde yanın da olacaktım.'' Annem alay ederek kıkırdadı. ''Bizim sözümüze güvenemeyeceğini ne zaman öğreneceksin?'' sonra abimin çenesinden tutarak annem kendisiyle göz göze geldi '' Sare'nin senin gibi bir abisi yok o senin gibi değil'.' diyerek fısıldadı. Sonra arkada ki adama bir bakış attı. Bu bakışı biliyordum...
Bakışı anladığım anda odaya girerek adamı tek elimi kaldırarak durdurdum. Annemler beni görünce gözlerinin kocaman açılmasına engel olamamışlardı. Artık anlamıştım.
Abim dayak yemiyordu, ailem dediğim insanlar dövdürüyordu...
Abimin her gün bayılmış bir halde gelmesinin sebebi ailem dediğim insanlardı...
Abimin kolundan tutup çekerek odadan çıkardım. Yan odayı es geçerek dışarı çıkarken abim adımı söyleyerek sakinleşmemi söylüyordu. Anlayamıyorum! Benim ve abimin arasında fark arıyorum ama yok!!! Hatta ve hatta abim benden daha iyiyken abime yaptıklarına bir anlam veremezken belki de binlerce kez sorsam da hala yanlış anladığımı söyleyen abime karşı olan sinirim artık taşmak üzereydi.
Bahçeye geldiğimizde abimin karşısına geçerek onu ittirmeye başladım: '' Artık anlatmak zorundasınız! Neler oluyor bu aile de, benim bilmediğim neler dönüyor, annemgil sana ne yapıyor, yapmak zorunda bırakıyor?!?! Anlat artık şunu!!!'' Abim yavaşça ellerimi tuttu. Biraz yüzümü inceledikten sonra yavaşça gülümsedi. ''Asel yakında bunları öğreneceksin az kalmış gibi görünüyor ne kadar istemesem de az kaldı.'' Abimden ellerimi kurtararak: ''Az kalmış bahanesiyle mi oyalayacaksın şimdi de?'' Artık bağırmasam da sesim sitemli çıkmıştı. ''Keşke geciktirsem.'' Elini cebine atarak çıkardığı dört bilekliği gösterdi. ''Neyse doğum günü prensesini üzmeyelim.'' Boş olan eliyle elimden tutarak beni etrafımda döndürdü. Elinde ki bilekliklerin ikisini bana uzatırken diğer ikisinden birini koluna taktı. Kendisine aldıkları ve bana verdikleri aynıydı.

''Şimdi güzelim bu bilekliklerden birini koluna takacaksın.'' diyerek kırmızı bilekliği koluma taktı. ''Birisini de şu hayatta en güvendiğin ve herkesin güvenmesini düşündüğün kişiye vereceksin.'' Tekrardan burukça gülümsediğinde neden böyle bir şey yaptığını çözmeye çalışıyordum. ''Neden böyle bir şey yapıyoruz?'' Kabul düşünceli ve hoş bir düşünceydi ama nedensiz
''Boş ver şimdi.''
''Neden?'' diye direttiğimde pes ederek zorla gülümsemeye çalıştı.
''Yakın zamanda beni görebileceğini sanmıyorum.''
''Biraz daha açık olsan çok makbule geçecek abi.''
Oflayarak ellerini saçlarının arasına geçirdi. ''Ne sorguladın Asel hadi gidelim.'' Sonra bir anda durarak bana döndü. ''Söz ver bana Asel. Bu bilekliği aldığın kişiye güveneceksin. Bu bilekliği sonuna kadar taşıyacaksın ve birine vereceksin.'' diyerek serçe parmağını uzattı. Serçe parmağımı onunkine yaklaştırarak ''Sende söz ver beni hiç bir zaman bırakmayacaksın.'' Yutkunduğun da beni bırakmayı düşündüğünü sanmıştım ki parmağımı sıkarak. ''Keyfi olarak asla bırakmayacağım.''
O gün bu cümleyi anlamamıştım fakat şimdi anlıyordum; Abimi benden ölüm yani keyfi olmayan bir şey almıştı.
Tekrar karşımda duran Berkay'a baktığımda tekrar gözlerimi bileğinde ki bilekliğe baktım. ''Öğrendiğine göre gidebilirsin.'' Berkay yavaşça ayaklandı. Tekrar yüzümü inceledikten sonra gülümsedi. Çok güzel gülümsüyordu dikkatimi çekmişti. Yurda doğru ilerlerken ben arkasından mal gibi kalmıştım.
Yanıyorum BACILAR GARDAŞLAR
Bu Berkay neler karıştırıo ayol! Neyse bundan sonra her bölüm sonuna bölüm sözü ekleyecem. Nerden geldi aklıma sorgulamayın.
''Bir bileklik dikkatim çekmen için yetti gülüşün mü yetmeyecek?''
Aşıklar gibi oldu bu cümle. Aman aman Allah'a yakın bana uzak dursun aşk. Birde bununla uğraşamam.
Kendinize iyi bakın BACILAR GARDAŞLAR aman diyim Berkay gibi bir işler karıştırmadan rahat durun :))))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bileklik
Teen FictionBasketbol camiasanın önemli isimlerinden olan Poyraz Soykan'ın cinayeti ile Poyraz Soykan'ın kız kardeşi Asel Sare Soykan bu olayın peşine düşer. Bu kitapta güçsüz bir kız yok.