It's our paradise.

104 20 10
                                    

"ZAYN - pillowtalk"
bu bölüm bu şarkı gibi hissettirdi.
Okurken dinleyin istedim ♡.

Kapıyı açtım ve bana bakan kızıl saçlıya hafifçe gülümsedim.

"Gel, sessiz ol. Uyuyorlar."

Haylazca kıvırdı dudaklarını. Gülümsemesi o kadar sinsiceydi ki, amacının ne olduğunu detaylıca hissettiriyordu.

Elini tuttum ve odama yönlendirdim onu. Ona en ufak bir temasımda sanki eksik bir parçam tamamlanıyormuş gibi hissediyordum, tıpkı bir yapboz gibi. Tamamlanmam için gereken bir parçayı bulmuştum sanki.

Odaya girdiğimizde arkasından kapıyı kapattım. Her şeyi inceliyordu. Benden bir şeyler aradığı belliydi. Çalışma masasının üzerindeki yıldızlı kar küresine dokundu. Çercevelenmiş çocukluk fotoğraflarımın olduğu tablolardan birini eline aldı ve bana döndü. Bir fotoğrafa bir de bende gezdirdi gözlerini. Kıkırdadı.

"Hiç değişmemişsin."

Utandım.

"Bu bende kalıyor, bayım."

Kıkırdayarak tabloyu hemen çantasına attı.

"Neden öyle seslendin?"

Bayım demesini biraz tuhaf bulmuştum.

"Belki daha çok çekici bulursun diye."

Elimle gözlerimi ovalayarak bıkmışcasına kıkırdadım. Ciddileştiğimde omzundaki çantasını çıkardım ve masanın bir köşesine koydum. Tekrar yüzümü ona döndüğümde elini omzuna koydum ve onu geriye, yatağa doğru yönlendirdim. Hoseok oturduğunda ben de kucağındaki yerimi aldım.

"Kızıl, sence seni çekici bulmam için gerekli olan birkaç hitap şekli mi?"

Elini belime götürdü. Yüzüme öyle inceliyor gibi bakıyordu ki birazcık çekiniyordum. Elleri belimden yukarıya çıktı. Saçlarımı kavradı, yavaşça oynamaya başladı. Bakışları dudaklarım ve gözlerim arasında geziyordu.

"Yoongi, nereden çıktın sen?"

Cümlesini bitirdiği gibi yüzümü direkt kendisininkine yaklaştırdı ve dudaklarımla buluştu. Kollarımı boynuna bağladım. Bir eli kalçama gitmişken, diğer eli hâlâ saçlarımdaydı. Kalçamı sıkmasıyla boğuk bir inleme çıktı dudaklarımın arasından. Sanki bundan eğlenmişcesine kıkırdadı.

"Sessiz ol, uyuduklarını söylemiştin."

Elimi kırmızı tutamlarından geçirdim.

"Biliyor musun? Aslında evde bile yoklar."

Cümlem bittiğinde ciddileşen yüzüyle bakışınca sesli bir şekilde gülmeden duramadım.

"Öyle mi? O zaman bu gece daha önce hiç duymadığım kadar sesini duyacağım desene."

Pekâlâ, bunu duymak birazcık ürkütmüştü.

Diğer eli de belime indikten sonra beni tekrar öpmeye başladı. Elleriyle tişörtümü kavradı ve hızlıca çıkartıp yere fırlattı. Bu hareketi beni biraz utandırmıştı. Parmak uçları köprücük kemiğimde, göğüsümde, kısacası üst vücudumun her yerinde geziyordu. Bakışları tekrar beni bulduğunda kendi tişörtünü de çıkarttı. Boynumu öpmeye başladı. Bu hareketleri beni öyle tahrik ediyordu ki zevkten inlememek için zor duruyordum. Bu sefer ben ellerimi saçlarında gezdirdim. Birkaç tutamını fark etmeden çekiştiriyordum. Hoseok'un dudakları boynumun aşağılarında gezmeye başladığında istemsizce kucağında hareketlendim, aslında pek istemsizce değildi ama aldırmayın. Hareketlerim onun da tahrik olmasına sebep olmuş gibiydi ki hafif, sessiz inlemeleri bunu kanıtlıyordu.

Ellerini şortumdan içeri geçirdi. Sanki sınanıyordum. Öyle yavaş hareket ediyordu ki ve ben öyle sabırsızdım ki...
Dudaklarımızı ayırdım, vücudumu kaldırdım ve şortumu çıkardım. O detaylıca beni süzerken eğildim ve pantolonunun düğmesini ve fermuarını açtım. Önümde tamamen savunmasız bir şekilde dururken o kadar güzeldi ki.

"Yoongi, hatırlıyor musun? Üstte olabilmen için geçebileceğin tek konumun kucağım olduğunu söylemiştim."

Cümlesiyle gözlerine baktım. Tekrar ayağa kalktım ve iki bacağımı da etrafına doladım. Kalçamı penisine sürterken hafif inilteleri beni resmen delirtiyordu. Nefes verişlerinin arasında dudaklarından ismimin çıkıyor olması ise beni hızlandırmaya yetiyordu. Bir anda elleriyle kalçamı kavradı.
Boxerımı da çıkarttığında deli gibi utandığımı fark ettim. İkimiz de çırılçıplaktık. Uzun süredir arzuladığım bu çocuğun önünde hiç olmadığım kadar kendimdim.

Beni belimden tutup yatağa yatırdığında ensesinde gezdirdim ellerimi.

"Bacaklarını arala."

Nefeslerim heyecanımdam hızlanmaya başladı. Dediğini yaptım. Eğildi. Boynumda, göğüsümde, karnımda, köprücük kemiğimde... vücudum onun öpücükleriyle doluydu.

Eliyle beni rahatlatmaya çalıştığında aldığım zevk beni daha da arsızlaştırıyordu. Gecenin bir vakti, odamda, kendimden çok sevdiğim bu çocukla resmen bir bütün oluyorduk.

Elini yavaşça ittim ve Hoseok'u sırtından tutup kendime bastırdım. İçimde olmasını istiyordum ve o bunu anlamıştı. Kıkırdadı.

"Bundan emin misin?"

Elimi saçlarında gezdirdim.

"Hiç olmadığım kadar."

Bacaklarımı kavradı. Yavaşça üzerimde hareket ederken acıya alışmamı bekledi. Bense ilk defa bir acıdan bu derece zevk alıyordum. Odadaki tek ses, onun vücudunun vücuduma çarpışı ve inlemelerimizdi. Hareketlerini hızlandırdı, o ne kadar hızlanıyorsa ben de o kadar gürültülü oluyordum. Sırtında parmaklarımı gezdiriyor, istemsizce tırnaklarımı batırıyordum. İnlemelerinin keskinleşmesi acıttığını belli ediyordu. Kafamı kaldırdım ve alt dudağını emmeye başladım. Hareketlerini durdurmadan, öpücüklerime karşılık veriyordu. Bir elini saçlarımda gezdirdi. Daha sonrasında kalçalarımı kavradı. Altta olacağımı bugüne kadar aklımdan bile geçirmezdim ama bu çocuğun bu denli bana sahip olması dünyanın en güzel hissiymiş gibi geliyordu. Elimi göğüsünde gezdirdim. Nefes alış verişleri dinlediğim en güzel ritimdi sanki.

Hoseok ve ben, sadece romantik anlamda değil, artık tamamen birbirimizindik.

***

SMUT YAZAMIYORUM IMDAT
Bu bolumu nasi bitiricem bilemedim
cus hosok yani cidden naptin cocuga
smut.yazmak.cok.zor.
uc gun su bolume ugtastim yemin ederim
neyse arkadaslar sizi cok seviyorum heartstopper izledim cok mutluyum hadi bb
(yazim yanlislari yapmis olabilirim tekrar okuyup duzeltmeye cok usendim)

ve sonra seninle tanıştım - sopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin