BÖLÜM 2

45 7 0
                                    

Kahvemden bir yudum aldım ve haberi okumaya devam ettim.

"...Galanın göz kamaştıran yıldızı Pelin Çiftçi, 'Bu muhteşem kıyafet için S&M Modaevi ile yetenekli, güzel ve genç tasarımcısı arkadaşım Melek Sönmez'e çok teşekkür ediyorum' dedi. Filmin diğer başrol oyuncusu..."

Gözlerime inanamıyordum. Tamam, Pelin ile çok iyi vakit geçirmiştik ve arkadaşlığımız güzel başlamıştı ama beni kendisine bu kadar yakın bulduğunu hiç tahmin etmemiştim. Gözlerim mi dolmuştu?

Selma Hanım'ın yüzü gözümün önüne geldiğinde bütün duygusallığım yok oldu. Acaba tepkisi nasıl olacaktı? Modaevinin ismi yanında benim ismim yer alıyordu haberde. Sorun olur muydu? Peki neden bu kadar korkuyordum?

Mutfaktan cep telefonumun sesini duymamla ayağa fırladım. Selma Hanım mı arıyordu? Yok canım, zaten 1 saat sonra iş başı yapacaktım. Telefonu elime aldığımda arayanın Pelin olduğunu gördüm.

"Günaydın, Ortadoğu ve Balkanların en yetenekli en güzel tasarımcısı! Ay Meleek elbiseye herkes bayıldı! Ne kadar teşekkür etsem az."

"Günaydın canım, asıl ben teşekkür ederim. Gazetede haberi gördüm ve çok şaşırdım. Yani ismimi görünce... Ben hiç... Yani beklemiyordum..."

"Melek sen ne diyosun allah aşkına? Ne kadar yetenekli olduğunun farkında degil misin? Herkes görüyor, bir sen görmüyorsun. Bu kadar mütevazı olmana gerek yok. Bak Kontes Selma bile farkında yeteneğinin."

"Kontes Selma mı? Nasıl buluyorsun böy-"

"Canım benim acelem var kapatmam lazım. Bu gece için programın olmasın, dışarı çıkıyoruz. Biraz dans edelim, eğlenelim. Birkaç arkadaşım daha geliyor. Öptüm! " dedi ve kapattı Pelin.

Emr-i vakide bir numaraydı. Peki ya başka programım olsaydı? Umursamazdı. 3 hafta içinde o kadar tanınmıştım kendisini. Hoş, son birkaç aydır kendimi işe verdiğim için 2-3 haftada bir buluşurdum arkadaşlarımla.

Saate baktığımda işe geç kalmak üzere olduğumu farkettim ve hazırlanmaya başladım. Dolabımdan krem rengi bol kazağımla siyah dar pantolonumu aldım. Üstümü değiştirdikten sonra aynanın karşısına geçtim ve dirseklerime kadar inen saçlarımı at kuyruğu yaptım. Hafif bir makyajdan sonra çantamı hazırladım ve deri ceketimle siyah bootie'lerimi giyi anahtarları kapıp evden hızlıca çıktım.
Mart ayının ikinci yarısı baharın gelmek üzere olduğunun habercisiydi.

Modaevine geldiğimde herkesin bakışları üzerimdeydi. Benimle aynı okuldan mezun olan Bahar beni görünce hemen yanıma geldi ve sıkı sıkı sarıldı.

"Kızım ben sana demiştim sen yolunu bulacaksın diye. Bak tek bir elbisenin ortaya çıkması yetti, dedikodulara göre ismin moda camiasında dolanıyormuş. Valla tebrik ederim. Yalnız etrafındaki çakallara dikkat et." dedi Sinem'e bakarak.

Sinem 26 yaşında, modaevinde benden kıdemli bir tasarımcıydı. Simsiyah saçları, bembeyaz teni ve eksik etmediği kırmızı rujuyla tam bir afetti. Ama bakışlarıyla insanı delik deşik ederdi. Zeka seviyesi düşük sohbetleri ve aşırı sivri dili yüzünden gelmek istediği noktaya bir türlü gelmemişti. O nokta da ultra zengin, inanılmaz yakışıklı bir erkek kapaklamaktan başka bir şey değildi.

Sinem ile yıldızımın barışık olduğu söyleyenemezdi. O bakışlarını üzerimde hissetmemek ve kendisiyle saçma sapan muhabbetlere girmemek için oldum olası uzak dururdum ondan.

Bahar'ın sözleri üzerine ben de Sinem'in olduğu tarafa çevirdim gözlerimi. Gerçekten de gözlerini bana dikmiş beni izliyordu. Bu kızın derdi herşey olabilirdi umrumda değildi, ama ben olmamalıydım. Çünkü biri damarıma basarsa melek kanatlarım puf diye yok oluverirdi ve kimsenin beklemediği tırnaklarımı çıkarmaktan çekinmezdim.

HERŞEY YOLUNDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin