Ama içeride kendisine doğrudan bakan rastgele bir şövalye bulamadı, kral Arthur'un ta kendisi duruyordu. Yanında Gwaine ve Leon vardı.
***
Merlin ağlamak, çığlık atmak istiyordu. Bir anda olup biten her şey başına yıkıldı. Annesini ararken gözlerinden yaşlar akıyordu.
"Merlin," diye annesinin sesinin arkasından geldiğini duydu. Arkasını döndü ve işte oradaydı. Hiçbir zarar verilmemişti.
Ancak aylardır annesini ilk kez görmesine rağmen mutlu hissedemiyordu. Merlin duvarları yüksek tutmak için o kadar çabaladı ki, eğer duvarlar yıkılırsa her şey yerle bir olurdu. Hissetmemeye çalıştığı her şey.
Tekrar arkasına döndüğünde Gwaine'in kendisine yaklaştığını gördü.
Onu korkutmamak için dikkatli bir şekilde, "Merlin," dedi.
Nefes alamıyordu, ne pahasına olursa olsun duvarlarını yüksek tutması gerekiyordu. Büyüsünün parmak uçlarında karıncalandığını, damarlarında dolaştığını, kafasının içinde yükseldiğini hissedebiliyordu.
Acıtıyordu. Beyninde ateş yanıyor, kafasını şişiriyor, her an kafası patlayacakmış gibi hissetmesine neden oluyordu. Büyüsünün ne yaptığını bilmiyordu.
Nefes almaya çalıştıkça nefesi hızlandı ama ne kadar çabalarsa çabalasın hava bir şekilde ciğerlerine ulaşmıyordu.
"Merlin, oğlum, sakin olmalısın," diyen bir kadın sesi duyduğunu sandı. Annesi miydi? Emin değildi. Her şey bulanıktı.
Onları ayakta tut. Onları ayakta tut. Onları ayakta tut. Zihninde bir ses fısıldadı Elleriyle kafasını tutup kapatmaya çalıştı.
Aklını mı kaçırıyordu?
Merlin bacakları titrediğinden ve göğsü havasızlıktan ağrıdığından ayakları üzerinde durmakta zorlanıyordu.
Etrafında onunla konuşmaya çalışan sesler duydu. Ama sanki suyun altındaymış gibi hissediyordu. Bir an Arthur'u duyduğunu sandı ama bu mümkün olamazdı. Arthur onu göndermişti.
Aniden birisi koluna dokundu ve Merlin'in başı korkuyla yukarı kalktı.
Gözleri Arthur'un gözleriyle buluştu. Mavi altınla buluştu. Merlin'in büyüsü kontrolden çıkmış gibiydi, onu serbest bırakması gerekiyordu ama yapamadı. Kontrolü kaybedemezdi. Duygularını dışarı çıkaramazdı, bu çok acı verirdi.
"L-Lütfen..." Merlin boğulurcasına dedi. "Durdur."
"Ona ne oluyor?" diye bir erkek sesi duydu, artık biraz daha netti. Leon muydu?
"Genç bir çocukken bunu sık sık yapardı," Merlin annesinin sesini yeniden tanıdı. "Büyüsünü, duygularını bastırıyor," sesi üzgün geliyordu.
"Bu ne anlama geliyor?" dedi başka bir erkek sesi. Muhtemelen Gwaine'di.
"O- O... Kendine zarar vermeyi seçiyor. Hepsini içinde tutarak. Sanki büyüsü onu içeriden yakıyor, bir çıkış yolu bulmaya çalışıyor. Duyguları onu her bunalttığında bunu yapardı ama bunu en son yaptığından bu yana yıllar geçti..." dedi Hunith, Merlin'i rahatlatmak için ilerlemeye çalışarak. Ancak eli oğluna uzandığı anda, hemen geri çekildi.
"Hayır, hayır, hayır..." Merlin mırıldandı, yüzünden daha fazla acı ve hayal kırıklığı gözyaşları aktı.
"Ne yapabiliriz?" Arthur sonunda konuştu, gözleri bir kez daha gerçeklikten uzaklaşmaya başlayan Merlin'i endişeyle izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Crown Of A Thousand Stars / Merthur
Fanfiction*Çeviridir *Tamamlandı *** "Arthur..." diye hıçkırdı. "Lütfen bunu yapma." Aniden Arthur'un gözlerindeki öfke yok oldu ve yerini yumuşak, acı dolu bir bakış aldı. "Keşke farklı olabilseydi, gerçekten de farklı olmasını istiyorum." uzaklaştı ve kapı...