TADIM TUZUM YOK

56 8 4
                                    

  Bazı zamanlar vardır hani ne yediğiniz yemek , ne yaptığınız iş ne de sevdiğiniz şeyler tat vermez ya , işte o günlerden birinin gecesindeydim. Gece baskın yapıp savcılığa ulaşmasını sağladıklarım şimdilik içerideydi ama bunun uzun sürmeyeceğini adım gibi biliyordum. Aslında ne yaparsam yapayım hiç bir şeyi değiştiremediğimi düşünüp kendimle savaştığım o günlerden biriydi işte. Üstelik Tekin'in Arden ile olan konuşması ve ardından hızla kafeden ayrılıp ona gitmesi de koymadı desem yalan olur. Bu tadı tuzu olmayan günlerde hayatımın suya çizgi çekmek kadar anlamsız olduğunu düşünmüyor değildim. Neden bu kadar çabalıyordum ki , beni sevmeyen bir adam, asla takdir edilemeyeceğim bir karanlık hayat ve liste uzayıp gidiyordu.

  Düşüncelerim kafamda dönüp durarak oraya buraya çarparken hissettiğim ince sızı ile şakaklarımı ovdum ve mutfağa yöneldim. Bu gece bir duble içki en azından rahat uyumam adına gerekli bir şeydi. Dolabı açtım ve geçenlerde alıp sadece bir kadeh içtiğim rakıyı çıkardım. Rakı kadehinin yanına şişeyi koyup buzluktan buzları çıkararak kendime sek bir bardak hazırladım. Zira buz eriyince zaten sulanacaktı bu yüzden asla sulu ya da sodalı rakı içmezdim. Kadehi de alıp üzerimi bile değiştirmeden pikabıma yöneldim ve her rakı içtiğimde istisnasız çaldığım plağı yerleştirip çalmaya başladığında kendimi koltuğa attım.

"Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın
Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın

Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın

Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın

Aah, öylesine yıktın ki bütün inançlarımı

Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı...."


 Canım yanıyordu ama en çok da göğsümün sol yanında atan organın canı yanıyordu. Ne vardı sanki onu unutmak için başka bedenlerde teselli bulacak kadar gevşek olsaydım. Ama yok illaki o olacaktı başkasına alamayacak kadar sadık kalbime küfrettim. Büyük üstadın sesine karışan zil sesi ile elimdeki kadehi sehpaya bırakıp derin bir iç çekerek kapıya yöneldim. Zil ardı ardına çalarken sol yanımda yerini perçinleştirmiş adamın geldiğini bilmenin sıkıntısı ile kapıyı açtım ve yüzüne kısa bir bakış atıp içeri geçtim. Yavaş adımlarla içeri girerken söylense de istifimi bozmadan koltukta kalktığım yere geri oturdum.

" Ulan kapıya konan ben , trip yiyen ben, it herifin birinin arkasını toplayan ben morali bozuk olan sen . Bu nasıl iş bana bir anlatsana ya!"

 Başımı koltuğun arkasına atıp derin bir iç çektim. Bahtsız adamın tekiydim ben ne gidebiliyordum ne kalabiliyordum . Ama ben de insandım ve bu araf beni tüketmeyi bırak artık tamamen bitirmek üzereydi.

" Beğenmiyorsan kapı orada evine git."

 Ona her zaman anlayışlı ve sabırlı olan benden duydukları beklediği şeyler olmadığında hep  yaptığı gibi sessizce yanıma oturdu. Gözlerimi kapattım ve gitmesi için içimden dualar ettim. Hafifçe öksürdü:

" Kusura bakma , bir sıkıntın olduğunu anladım ama belki makara yaparsam gülüp geçebilirsin demiştim. Bak biliyorsun değil mi? Bu söylediklerimin hiç biri senin üzgün suratın kadar önemli değil." dediğinde ağlamamak için kolumu yüzüme kapattım.

" Git Tekin git bu gece babam bile gelse ne konuşacak ne de dinleyecek haldeyim sadece git. Bir kere olsun bana saygı duy ve git."

 Bir süre hareketsiz kaldıktan sonra yanımdan kalkışını duydum. Kapıya yönelen ayak sesleri kapının açılma sesi ile sona erdiğinde sesi kulaklarıma doldu.

" Hep yanındayım ve emin ol bunu yapmaktan vazgeçmemek adına her şeyi yaparım."

 Sözlerinin ardından kapanan kapı ile kolumu yüzümden çektim. Akan iki damla yaşa lanet ederken :

" Yanımda olabilmek adına sen ne veriyorsun bilmem ama ben benden fazlasını veriyorum bir bilsen." dedim. Ve eğilip bardağıma uzanarak bir fırt çekip gözyaşlarımı saklama gereği duymadan içimi yıkadım.

.......

 Bir duble rakı uyumak için iyi bir yol olsa da sabah uyandığında insanın yorgun ve bezgin kalkmasına neden oluyordu. Dün gece yaşananlar ile yıpranmış olan bedenimi banyoya atıp kanepede yatmamın acısını taşıyan bedenimi su ile sakinleştirmeye çalıştım. Kafam bir milyondu, burada kalmam için bir neden bulmaya çalışan kalbime küfreden beynimin verdiği savaşı göz ardı ettim. Şu Arden denen herifle Tekin'in ilişkisi başlamadan önce bu kadar yorucu olmayan bu şehir şimdi bana hapishane gibi geliyordu. Üzerimi giyip mutfağa yöneldiğimde çalan telefon ile salona tekrar dönüp masadaki telefona uzandım. Arayan emniyette sırrımı bilen ve bana bilgi aktaran akademiden eski dostum Yankı'ydı.

" Efendim Yankı."

" Günaydın Kaya. Sabah sabah seni uyandırmadım inşallah."

" Yok kardeşim rutin alışkanlık erken kalkıyorum biliyorsun."

" İçeri attığın Erdem Hanoğlu 'nun davası düştü. Adam bu sabah itibari ile salındı."

 Yavaş gelin ulan dememek için zor tuttum kendimi. Daha adamı içeri gönderen operasyon için kapıları açalı üç ay olmamıştı. Gerçi ne düşünmüştüm ki, yurt içinde ve yurt dışında bir ton bağlantısı olan silah tüccarı mafya bozuntusuna müebbet hapis vereceklerini mi?

" Sağ ol Yankı. Sizde durum ne?"

" Tekin çıldırdı tahmin edeceğin gibi ama en çok da Atmaca'ya sövüyor deliller kanunsuz ele geçirildiği için davanın düştüğünü söylüyor."

" Kendi beş senedir buldu bir şeyler de neyse boş ver . Acil bir şey var mı?"

 Sessiz geçen bir kaç dakika ile bir sorun olduğunu anlamam çok sürmedi. Ben de sustum, kötü bir haber yetmişti aslında.

" Şey aslında senden yardım istemeye aramıştım."

" Söyle kardeşim neyse sorun gücümüz yettiğince yardımcı olmaya çalışırız."

" Ya benim baldız bu aralar biraz garip davranıyordu. Çaktırmadan saç tarağından örnek aldım ve ..... uyuşturucu testi yaptırdım."

" Bana baldızının resmi ve bilgilerini yolla bakalım ne yapabilirim."

" Kralsın kardeşim yolluyorum."

 Sözleri bitince selam sabah ve bolca teşekkürle telefonu kapattı. Ben de mutfağa geçip kahvaltımı yaptım. Sanıyorum uzun bir gece beni bekliyordu.

AHVES( GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin