TANITIM

459 22 7
                                    

Arkadaşlar bu benim erkek karakterin ağzından yazdığım ilk kitabım. Biraz da erkek karakterin ağzından bir kitap yazayım dedim.

Kesinlikle baştan savma olmayacak bir kitaptır. Bölümler özenle işlenecek ve 2 haftada bir, uzun bölüm gelecek şekilde tasarladım.

~~~~~~

Kızılbörü ne demekti?
Güçlü, kuvvetli, deneyimli kimse...

Kızılbörü onun ismi olmasa da ismi gibi kullandığı lakabıydı. Kimse bilmezdi onun asıl ismini üstlerden başka. Şu zamana kadar 3 timi olmuştu Kızılbörünün. Fakat hiçbiri sesinden başka birşeyini ne duymuş, nede Yüzünü görmüştü. Sır gibi saklardı yüzünü genç adam.

Yalnızca keskin ve açık kahverengi gözleri görünürdü. Ha birde gözleriyle aynı renginde olan saçları.

Çok güzel resim çizerdi, sesi harika ötesiydi. Yani sanatsal özelliği azımsanmayacak kadar iyiydi. Önsezileri oldukça kuvvetliydi genç adamın. Hissederdi.
Elinde bir iş varsa ikinciyi almaz tamamen o işe odaklanırdı.
Zaten mesleği yüzünden bir kere bile aşık olmamıştı genç adam.

Sert görünümün ardında çok yüksek motivasyonlu birisi yatardı aslında.
Umursamaz değildi ama pek de umursuyor gibi de değildi.
Bulunduğu ortamda yok sayılmayı sevmezdi ama tüm gözler onun üstünde de olmasın isterdi.

Çok kaygılı, tereddütlü bir insan olmasına rağmen çok atak bir insandı.
Olayların gidiş yönüne göre hareket ederdi. Kaygı ve tereddüdü onda şiddete eğim yaratsa da karar vermesinde hiçbir sakınca yoktu.

Merhametli ve iyi bir insandı Kızılbörü. Ancak iyi niyetini suistimal etmekten çekinmeyen insanlar etrafında çok olduğu için merhametini yalnızca kendine saklardı. Ona göre fazla merhamet onlara çok, vatana ihanetti.

Zeki insandı Kızılbörü. Çabuk düşünür ve düşüncesini hayata geçirmeyi severdi.
Herşeyi çok çabuk kavrar ve öğrenirdi. Yaşayarak öğrenmek ise hayat felsefesiydi.

Fakat bazen atak bir insan olduğu için sakarlığı da tutardı. Az mı kırmıştı rahmetli annesinin tabaklarını, bardaklarını, fincan setlerini...

Şu zamana kadar bir ilişki yaşamamıştı Kızılbörü.
Fakat yaşasaydı da oldukça sadık bir eş olurdu.

İnsanları etkilemeyi ve manipüle etmeyi çok iyi bilirdi.
Güçlü, iradeli ve yenilmesi zor bir kişiydi. Çoğu zaman insanlar tarafından gizemli bulunur ve çok fazla konuşulurdu.

Çok fazla yaşanmışlık vardı onda. Çok fazla gizem...

Kızılbörü yanlızca bir lakap olmasına rağmen onun kişiliğini yansıtıyordu.
Kızılbörü aslında o değildi ama o olmadığı kadar da oydu.

Kızılbörü onun 10 senelik yaşantısıydı. 10 seneden öncesi ise onun için silinmişti. Rahmetli annesi vefat ederken-pardon katledirilirken daha 20 yaşında bilgisayar mühendisi bölümünde okuyan üniversiteli bir gençti.

Mardinin sınıra yakın bir köyünde yaşıyordu 20 yaşındaki Kızılbörü.
Bölümünü okumak için İstanbula daha 1 hafta önce gitmişti.

Daha ikinci sınıf öğrencisi olan Kızılbörü yurtta aldığı telefon ile büyük bir yıkım yaşamış ve hayatı bir anda değişmişti. Teröristler tarafından katledilen annesiydi onu değiştiren...

Teknolojiye bağımlı olan Kızılbörü o gün okuldan ayrılmış ve aylar sonra MSÜ sınavları için başvuru yapmıştı.
Sınavdan derece ile MSÜ'ni kazanan genç adam o günden sonra birdaha aynı insan olamamıştı.

Tek çocuktu Kızılbörü. Babası o daha 5 yaşındayken kalp krizinden vefat etmişti.

Şu an 30 yaşındaydı o...

30 yaşında olmasına rağmen 10 senedir içindeki o intikam ateşi dinmek yerine her geçen gün daha da artıyordu.

10 senedir bırak doğu bölgesini, memleketine dahi gitmemişti. Fakat zorunlu olarak doğu görevi yapmak zorundaydı. 10 senedir Ankaradaydı.
5 senesini üniversiteyi bitirmiş 25 yaşında bir teğmendi.
Geri kalan 5 senesi ise başarılı görevlerle dolu olan rütbeli bir asker olarak geçirmişti.

Nihayetinde Üsteğmen Kızılbörü memleketi Mardine dönüyordu.
Görev haricinde yalnızca dağlarına çıkan bu adam için bir işkence gibi olsa da zorundaydı. Orada birde ona tim vermişlerdi.

Börü Timi...

Timin ismi ile kendi isminin bağlantısı ise trajikomik birşeydi ona göre.

" İstemiyorum abi! Verin beni Suriyeye! Sınır dışı görev yapmak istiyorum ben ya!" diyerek elindeki siyah kazağı itiş kakışla soktu bavula.

Bu konuşmanın daha samimisiyle Albaya da gitmişti ama Albay kesinlikle reddetmiş üstüne birde gidene kadar tuvalet temizleme görevi vermişti.

" Ulan şurada gül gibi geçinip gidiyorduk! Bak gül gibi diyorum çünkü benim hiç-bir kabahatim olmadı! " diyerek siyah eşofmanını da soktu bavula.

Çok fazla homurdandığından bahsetmişmiydim?
Şimdi bahsediyorum.

" Sizin de alacağınız olsun Albay Refik efendi! Onca sene yemedim içmedim saçımı size süpürge ettim! Lanet olsun bari Azerbaycana göndereydi. Hakkariye bile razıydım. " diyerek bavulun kapağını sert bir şekilde kapattı. Sonra ise aklına giderken giyeceği kıyafetleri ayırmadığı geldi.
" Senin de ***** koyayım bavul diye! "

Bavuldan aynı hiddetle siyah bir kargo pantolon, üstüne siyah tişört ve siyah kargo ceket aldı. Severdi birşeyleri uydurmayı.

Bavulu dış kapının önüne bırakınca mutfağa gitti ve dolabının kapağını açtı. Genelde karargahta kaldığı için dolap tamtakırdı. Gözlerini devirdi ve kapağı kapatıp saatine baktı. Uçağın kalkmasına 3 saat vardı. Havaalanına giderken yerdi birşeyler.

Son kez etrafa baktı birşey kalmışmı diye. Bir çerçeve almıştı yanına yalnızca. Annesiyle üniversiteye gitmeden önce çekindiği bir fotoğraftı. Başka fotoğrafları yoktu çünkü çekecek bir aletleri de yoktu o zamanlar. Yalnızca bir ev telefonu vardı. Bu fotoğrafı da Kızılbörünün annesi üniversiteye gidecek diye dişinden tırnağından arttırdığı para ile aldığı telefonuyla çekmişti.

Evden çıkarken geriye yalnızca 10 senesini bıraktı.

♣️♣️♣️♣️♣️♣️♣️♣️♣️♣️♣️♣️♣️♣️♣️

Tanıtım bölümü bu kadardı. Inşallah beğenmişsinizdir.
Birdahaki bölüm Kızılbörünün anlatımıyla olacak.

Sizleri seviyorum.

Takip etmeyi ve beğenmeyi unutmayın;)

KIZILBÖRÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin