HASTANE

20 2 15
                                    

Zemheri Ayaz

Oldum olası sevmemiştim hastaneleri. Kasvetli, soğuk ve acılardan oluşmuş bir yerdi çünkü. Bakıyorum da bu hastane de doğduğumdan beri ağlıyorum. Doğdum annem öldü, öksüz kaldım, ağladım. Babam yaralandı, ağladım. Leyla'nın vücuduna asla girmesini istemediğim iki kurşun girdi, yine hastaneye gelip ağladım. Benim için sonsuz bir kısır döngüydü bu ve hala da devam ediyordu. Ben kalbimi hiç kaptırmamam gereken yaralı bir kalbe bağlamıştım ve o kalbin sahibi şuan karşımda sedyeyle hastaneye getiriliyordu. 

''Gökbörü, Ayas...'' Timin hepsinin üstünde termal battaniyeler bulunurken, Ayas'ın bacağına sarılmış iki düz taş vardı. Bilinci açıktı ve durumu kötü olmasına rağmen hala komutanının durumunu soruyordu. Tam bir gerizekalı. Gökbörü, normalde sarı olan teni şuan neredeyse beyazın en açık tonunu almıştı. Yemyeşil gözleri kapalıydı. 

''Hastanın durumu nedir?'' , ''Ayas Kurtboğan 25 yaşında, bacağının üstüne taş düşmüş. Kaval kemiğinde kırık var gibi görünüyor, bilinci açık. Zamanında yapılan tedaviyle durumunun kötüleşmesi önlenmiş.'' Doktor kafasını sallarken kafasını Gökbörü'ye çevirdi. ''Peki ya bu hasta?''

''Gökbörü Tekin 29 yaşında, mağaranın içinde durumu kötüleşmiş. Ateşi şuan 41 derece, bilinci kapalı. Ne yaparsak yapalım ateşini düşüremedik.'' Bir anlığına durduktan sonra yüzünde garip bir ifade ile paramedik'e baktı. ''Hastanın bir hastalığı filan var mı? Panik atak veya kriz gibi.'' Bu sefer garip bakışlar atan bizdik. Gökbörü'nün bir hastalığı yoktu olsa da asker olabilir miydi ki? Tam o sırada Agah'ın öne çıkması ile bakışlar ona döndü. ''Ara sıra kendisine çok yüklendiğinde yani kavga gibi durumlardan sonra kriz geçiriyor sonrasında ise ateşi yükseliyor. Göreve çıktığımızda bir şeyi yoktu ama mağaranın içinde durumu bir anda kötüleşti.'' Doktor kafasını salladıktan sonra Ayas ile Gökbörü'yü odaya alıp tedavi etmeye başladılar. Ayas'a hemen bir röntgen çektirip sonra ameliyata almışlardı. Gökbörü içinde koluna serum takmışlardı sanırsam, bilmiyorum.

''Zemheri, iyi misin?'' Leyla'nın kendi hali daha perişan olmasına rağmen bana iyi olup olmadığımı sorması, düşük morelimi daha da düşürmüştü. ''Çok üzgünüm Leyla, kendi derdime düşüp sizin durumlarınızı soramadım. İyi misin?'' Kafasını yavaşça salladı ama ağzını açıp tek kelime bile etmedi. Fiziki anlamda iyiyiz demekti bu ama ruhen iyi değildi, hiçbiri değildi. Kardeşlerinden biri ameliyatta diğeri ise odanın içinde baygın bir şekilde yatıyordu. Sadece susup, oturmak geliyordu ellerinden. 

''Benim yüzümden oldu Zemheri. Ben o gün komutanımla kavga etmeseydim mağaranın içinde fenalaşmayacaktı.'' Yüzüne bakakaldım. Kendisinin hatasının olduğunu söylüyordu ama onun hiçbir suçu yoktu. Hep olmaz mıydı? Kardeş kardeşi korumak için yok muydu? 

''Kendini suçlama Leyla. Senin bir suçun yok ki ona bakılırsa Gökbörü'nün kötü olmasının sebebi benim. Ben sadece bazı şeyleri kafamda çok fazla kurup, onun üstesine gittim ve kavga ettik. Hem kardeş kardeşi korumak için gelmedi mi bu dünyaya siz bile aranızda kan bağı bulunmamasına rağmen birbirinize kardeşim demiyor musunuz? Hepiniz birbiriniz için canınızı vermek için çabalamıyor musunuz?'' 

Hastane de olduğumuzu belli etmek için gözlerimle koridoru gösterdim. Başını eğdiğinde gözünden akan bir damla gözyaşı ile hemen onu kendime çektim. Leyla çok ağlamazdı, ağladığı zamanlarda bizi yanımızda istemez odasında içli içli ağlardı. Küçükken her ağladığımda beni sakinleştirmek için sarılırdı. Şimdi bu sıra bendeydi, onu teselli etme sırası. 

Timin bakışları bize dönerken bu kadar üzüntünün içinde Leyla'nın ağladığını görünce başlarını öne doğru eğdiler. Agah kafasını hafifçe duvara vuruyordu ama onun derdi başkaydı. Agah buraya geleli neredeyse 2 yıl oluyordu ama onu bir kez olsun birisine bu kadar değer verdiğini görmemiştim. Her zaman robot gibi bir ifade ile dolaşıyordu ortalıkta ve birkez olsun bile onun güldüğünü görmemiştim ama ne zaman Gökbörü geldi ki duyguları ortaya çıkmaya başladı. Gökbörü gelmeden önce gülmeyen adam Gökbörü geldikten sonra kahkaha atmaya başlamıştı. Buna şaşıran sadece ben değildim ki bütün tim şaşkınlık içinde bakıyordu. 

GÖKBÖRÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin