UYARI!: Bu bölüm birinci sınıfın yaz tatilinde geçmektedir, duyguları anlamanız amacıyla yaz tatiline girmeden paylaşıyorum...
Fazlasıyla heyecanlıydı. Bir eliyle alnına dökülen kıvırcık saçlarını topuzunun arasına sıkıştırdı ve ev cinlerinin ona uzattığı sepeti itiraz etmeden sıkıca kavradı. "Teşekkür ederim." dedi sepetinden içinden marmelatlı bir turta alıp ağzına atmadan hemen önce. Yüzündeki gülümseme marmelatın can alıcı tadının ağzına dolmasıyla onlarca kat büyürken merdivenleri üçer beşer çıkıyordu. Son basamakta birisiyle çarpışınca geriye doğru savruldu. Dengesini sağlayamadı ve tam düşecekken çarpıştığı kişinin kendisini tutmasıyla eğik bir açıda asılı kaldı.
"Önüne baksana!" diye çıkıştı tutulduğu ellerden kurtulup yere düşen sepetine bakınırken.
"Merdivenlerden koşarak çıkan sensin."
Charlotte tanıdık sesle çömeldiği yerden kalktı ve biraz önce çarpıştığı kişiye baktı. Başını omzuna yatırarak karşısındaki çocuğu iyice incelemeye başladı. Sanki gözü bir yerlerden ısırıyor gibiydi.
"Redruth." demişti çocuk elini uzatırken.
Charlotte uzatılan eli tutmayı bütün asilliğiyle reddetti. "Tanışıyor muyuz?"
"Tedavi etmiştin, hatırlamıyor musun?"
Oh.
Nightshade yiyerek ormanın yasaklanmasına sebep olan çocuk.
Arkadaşının ölümüne sebebiyet veren çocuk.
Aptal.
"Hatırladım." dedi Charlotte istemsizce çatılan kaşlarıyla başını çevirip pencereden yansıyan masmavi gökyüzüne bakınırken.
"Ben..."
Charlotte kendisini rahatsız hissetmekten alıkoyamadı. Sanki birkaç saniye öncesinde bedenini kasıp kavuran heyecan dalgası bir ateş parçasıyla gökyüzüne karıştırılmış, yerine de tam yüreğini dağlayacak bir demir yerleştirilmiş gibiydi. Sanki birileri ellerini göğüs kafesinin içinden geçirmiş ve yüreğini iki avucunun arasına almış gibiydi. Sanki bütün hürlüğü ve asaleti içinde barındıran gökyüzü iki adım ötesindeymiş lakin Charlotte'nin hareket etmesi yasakmış gibiydi. Sanki Charlotte nefes alamıyormuş gibiydi.
"Sana teşekkür etmek istedim."
Kızgın demirler canını acıtıyordu. Neden yüreğini sıkıştıran demirler dizmişlerdi ki? Gökyüzü herkese yetecek kadar büyük değil miydi?
"Bana yardım ettiğin için, hayatımı kurtardın."
"Dert değil." Charlotte gülümsemeye devam ederken uzandı ve çocuğun omzunda biriken tozları silkeledi. "Hayır, hem de hiç değil. Yalnızca... Can borcun var." Kahkaha attığında neşesi yerine gelmişti. Sanki yüreğini dağlayan kızgın demirler artık kendi ellerine geçmişti. Gülümsemesi düşünceleriyle genişlediğinde yüzüne vuran parlak ışıkla gözlerini kırpıştırdı ve kendisine el sallayan arkadaşına doğru ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Once Upon A Time
FanfictionHer cumartesi yeni bölüm! Üzerini kül kaplamış yıldızların ama yıldızlar her daim parlamış. Sarı rengin en çok zümrüt yeşiline yakıştığı, bir yıldızın içine düştüğü kül yığınını tekrar alevlere çevirdiği, bir bal porsuğunun en iyi arkadaşının zehrin...