Selim Bey, bana kafasıyla işaret verdi. Onun olduğu tarafa doğru yürüdüm, ona yaklaşınca kolumu sıkıca tutup masalardan uzaklaştırdı.
"Ne yapıyorsun sen, ben ne söyledim! Kim olduğunu biliyor musun sen onun?" Bu kadar sinirleneceğini tahmin etmemiştim. "Ama-" Sözümü keserek konuştu. "Aması yok, bugün ki hizmetinin karşılığını alamayacaksın! Şimdi dön işinin başına, bir daha da sakın böyle bir hata yapma."
Sonunda Selim Bey beni bırakınca mutfağa yürümeye başladım. Naz ağladığımı görünce yanıma geldi, olanları anlattım. "Sırf maaşını kesmek için yaptığına bak, bir gün buradan ayrılırsam ağzıma gelen her şeyi suratına söyleyip öyle gideceğim." Sesimin titremesine için boğazımı temizleyerek konuştum. "Neyse Naz yapacak bir şey yok. Alıştık artık hem takılmadım ben, sende takılma." Göz devirerek kafasını çevirdi. "Aynen hiç takılmamışsın kesin gözüne de toz kaçmıştır o yüzden dolmuştur."
Mutfaktan çıkıp masaları göreceğimiz şekilde uzakta beklemeye başladık o yoktu. Tuvalete gitmiş olabileceğini düşündüm. Birkaç dakika sonra tekrar geldi, yerine oturdu ve konuşulanları dinlemeye başladı. O sırada yanımıza Kaan ve Ali geldi. "Yağmur ne oldu, neden ağlıyorsun?" Kaan'ın sorusuna gülümsemeye çalışarak cevap verdim. "Bir şey yok Kaan, ayrıca ağlamıyorum sana öyle gelmiş." Söylediklerime inanmışa benzemiyordu. "Yağmur bak emin misin, kolun da mosmor olmuş?" Koluma baktım. Gerçekten de morarmıştı. "Kolumu vurdum ondandır, hadi gidelim yemeklerini bitirmişler, masayı toplayalım."
Her şey bitmişti misafirlerimiz kalkmaya başlamıştı. Selim Bey ile konuşmamızdan sonra onu hiç görmemiştim ama şimdi misafirleri göndermek için gelmişti. Bir terslik vardı, Selim Bey'in dudağı patlamış, kaşı yarılmış, yüzünün bazı yerlerinde ise morluklar vardı. Misafirleri gönderirken herkesle sırasıyla el sıkıştı fakat sıra ona gelince aralarında bir bakışma geçmişti. Selim Bey çok ürkek bakıyordu, korkarak elini ona doğru uzattı. O Selim Bey'in elini tutmuştu ama normalden daha uzun sürmüştü ve anladığım kadarıyla o Selim Bey'in elini sıkıyordu çünkü Selim Bey yüzünü ekşitmiş bir şekilde duruyordu. Sonunda birbirlerinin ellerini bıraktılar. Hepsi arabalarına binip gittiler. Selim Bey hepimizi içeri çağırdı. "Arkadaşlar güzel iş çıkardınız hepinize teşekkür ederim."
Zar zor konuşuyordu, konuşması bittikten sonra çekmecesinden zarfları çıkardı. Her birini bize dağıttı. Bana vermeyeceğini söylemişti fakat şimdi veriyordu. Bende sesimi çıkartmayıp zarfı aldım. Saat çıktığımda on biri geçiyordu. Benim evim restorana çok uzak olmadığı için arkadaşlarımla vedalaştıktan sonra evime doğru yürümeye başladım. Yürürken aklıma o geldi, yanına yaklaştığımda burnuma gelen sigarayla karışık erkeksi kokusu çok hoşuma gitmişti.
Sonunda eve gelebilmiştim abim sızmış uyuyordu, şanslıydım parayı saklayıp ona vermeden ihtiyaçlarımı halledebilecektim. İşlerimi hallettikten sonra yatağıma yattım yorgunlukla gözlerimi kapattım ve kendimi karanlığa bıraktım.
🍁
Bağırış sesleriyle gözlerimi açtım, abim uyanmış başımda bağırarak bir şeyler anlatıyordu fakat ben yeni uyandığım için anlamıyordum. Ne dediğini daha sonra anlamaya başladım. "Kime diyorum lan kalksana!" Yatakta oturur pozisyona geldim. "Efendim abi ne oldu?" Gözlerinin içi kıpkırmızıydı. "Dün aldığın parayı ver çabuk, acelem var çıkacağım." Her zaman ki gibi şaşırtmamıştı. "Abi patron vermedi" Daha çok bağırdı. "Yalan söyleme! Bana bak sakladın mı parayı? Hangi deliğe soktuysan çabuk çıkar ver şu parayı!" Israr etmeye devam ettim. "Abi anlamıyor musun verme-" Attığı tokat ile yere düşmüştüm. Ben kendime gelmeye çalışırken o saçlarımdan tuttu. "Son kez söylüyorum parayı ver yoksa kardeşim falan demem daha kötü yaparım seni duydun mu?" Sanki iyi yapıyor gibi daha kötü yapacağını söylüyordu. "Tamam, tamam vereceğim bırak saçımı." Saçımı bırakmasıyla dün çekmeceye koyduğum zarfı verdim. Alldığı gibi evden çıkmıştı. Neyse ki zarfın içinden para almayı akıl edebilmiştim.
İş başlama saatine daha zaman vardı bu yüzden dışarıya çıkıp bir kaç ihtiyacımı alacaktım. Hazırlanıp evden çıktım. Binanın kapısından çıktığım gibi karşıda bekleyen siyah arabaları ve önündeki takım elbiseli adamları gördüm. Hiç tekin durmuyorlardı bu yüzden hiç birinin gözlerine bakmadım ve hızlıca uzaklaştım.
Alacağım her şeyi alamasam da paramın yettiği kadarını aldım ve restorana doğru gitmeye başladım. Yanağımda hafif bir sızı hissediyordum, kızarmıştı. Restorana geldiğimde Naz çoktan gelmişti ama çok kalabalık olduğu için yanıma gelememişti. Bende hızlıca çalışmaya başlamıştım. Dün akşam burada olduğumuz için bugün öğlen saatlerinde mesaiye başlamıştık.
Restoran akşama doğru iyice kalabalıklaşmaya başlamıştı, hiç durmadan koşuşturuyorduk. Akşam mesaisi başladığında diğer çalışanlarda geldiği için bizim yapacak işimiz azalmıştı. Biraz daha çalıştıktan sonra saat dokuzu gösterdiğinde işimiz bitmişti. Naz ile vedalaştıktan sonra eve doğru gitmeye başladım. Binanın önüne geldiğimde sabah ki gibi bir çok siyah ve lüks araba vardı. Asansörden korktuğum için hızlıca merdivenleri çıktım. 5 katlı bir binanın 2.katında oturuyorduk, dairemizin önüne geldiğimde kapının yarım bir şekilde açık olduğunu gördüm. Korkmuştum fakat evde değerli bir şey olmadığını hatırlayınca içeri girdim, salonun ışığı yanıyordu.
"Abi sen mi geldin kapı açık kal-" Gördüğüm manzara ile sesim kesilmiş olduğum yere çakılmıştım sanki. İçerde siyah, takım elbiseli bir çok adam kenarda durmuştu. Abim ise yerde, dizlerinin üstünde duruyordu. Karşısında ki adam ise abime silah doğrultmuş bir şekilde duruyordu.
Burada neler oluyordu?
🌊Hikayemizin ikinci bölüm sonu. Nasıl gidiyor? Lütfen yorumlarınızı esirgemeyin emin olun eleştiriye açığım.
Bölümü beğendiyseniz ve diğer bölüme geçecekseniz yıldıza basmayı unutmayın.Hoşçakalın, Meftun kalın.
instagram: sobera.wq
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEFTUN (+18)
RomanceYağmur abisinin ödeyemediği borç yüzünden hiç tanımadığı bir mafyanın eline geçer. Eline düştüğü mafyanın sadist kişiliği, değişen tavırları... Sahi kimdi bu adam, yarası neydi de böyle acımasız olmuştu? Peki Yağmur kendini bu adamdan kurtarabilec...