1. Bölüm

5 0 0
                                    

Ay ışığı ve gece sessizliği savaşın yıkıcı gürültüsünü örtüyordu. İşgal altındaki bir köyde, açlık ve seferberliğin içinde aylardır haber alamadığı abisinin yolunu gözler iken kaleme alıyordu bu anı defterini Gülnihal. Kalbi özlem ve vatan acısı ile yanıp tutuşuyordu. Onu teselli edecek tek şeyin ise abisinden mektuplarına cevap göndermesi olduğunu sanıyordu ve onu Ümit ediyordu.

Yine aynı ümitle kaleme aldığı mektupları ve olanları anlatıyordu anı defterine...

4 Teşrinisani 1919 Bursa

Sevgili Abicim Yusuf,
Ben kardeşin Gülnihal. Umarım iyisindir. Beni, bizi sorucak olursan bizler gayet iyiyiz. Seni özleyip seni merak etmekten başka bir gayemiz yoktur çok şükür. Bu senin için kaleme aldığımız dördüncü mektup. Bizi çok merakta bıraktınız abi. Umarım sizde babam gibi... Neyse kötü anmayalım, önce Allah'ın sonra valideniz Meryem Hanım'ın duaları sayesinde iyisinizdir zannımca. Küçük oğlunuz Hasan okumaya başladı. Maşaallah derslerinde gayet başarılı. Mahalle mektepleri kapalı olsa dahi ben ona derslerinde yardım ediyor ona yeni şeyler öğretiyorum. Maamafih riyaziyede de çok başarılı. İnşaallah kızınızda böyle yetenekli olur. Evet Hüma yengem yani zevceniz altı aylık gebe. Cinsiyeti daha belli değildir ama zannımca kız olacak. Hasan'ın doğumunda yanında olamadınız, umarım bu doğumda bizimle birlikte olursunuz abi. Hemşirelik imtihanlarını bitirdim yakında bende cephelerden birine hemşire olarak gelirim inşaallah. Validemiz her ne kadar gitmeme izin vermese de Sarı Paşa'nın dediği gibi "bu vatan hepimizin" gerekirse bende babam gibi bu vatan uğruna şehit olmaya razıyım. Yeterki vatanımız elden gitmesin. Hem babamınızın da en büyük istediği idi benim cephede vazife yapmam. Allah sizi evlatlarınıza bağışlasın abi.
Kendinize çok iyi bakın abi. Cevabınızı dört gözle bekliyoruz. Allah'a emanet olun.
Valideniz Meryem
Zevceniz Hüma
Kız kardeşeniz Gülnihal
Oğlunuz Hasan

Gözlerimizden yaşlar akarken Dilara'nın bağırması ile toparlandık bir anda.

- Gülnihal ! Gülnihal ! Nerdesin? Gülnihal !

- Burdayım, burda. Gelsene yukarı bekleme aşağıda.

- Zabıt efendi gelmiş mektup yollamicak mısınız Yusuf abiye?

- Gelmiş mi zabıt efendi ? Saat kaç oldu ki ? Geç mi kaldık ?

- Gelmiş tabii. Meydan da şehit haberlerini vermiş. Mektup getirmek isteyenleri bekliyor. Hadi hızlı ol, giy feraceni gidelim.

- Tamam tamam geldim bekle.

Aşağıya inip, Dilara'nın elinde mektup olmadığını farkedince sordum:

- Hayırdır Dilara niye mektup yazmadınız Mithat abi için ?

- Abim gideli iki yıl olucak nerdeyse Gülnihal ve bu koca iki yılda yalnızca bir mektup, bir mektuptan başka hiçbir haber yok. Zannımca oda babam gibi...

- Ne diyorsun sen Dilara! Böyle şeyler düşünme mektup gelmiyorsa şehit haberide gelmiyor. Sen merak etme zabıt efendiye sual ederiz yine abini. İllaki bir haber gelir.

- İnşaallah kardeşim inşaallah.

Köy meydanına gittiğimiz zaman etrafta ağlayan, oğulları, kocaları için feryat eden kadınları görünce içim bir garip oldu. Neyseki bu seferde şehitlerin içinde abimin ismi yoktu. Mektubu zabıt efendiye verip, Mithat abiyi sual ettik:

- Zabıt efendi, Kavaklar Mithat efendiden haber yok mu. Bir mektup bir kelam...

- Kusura kalma bacım Mithat efendiden bir türlü haber alamadık ne kendi cephesinden nede etraftaki cephelerden hiçbirinde yok.

Zabıt Efendinin dedikleri duyunca Dilara:

- Ne yani efendi şehit oldu mu dersin?

- Yok bacım, Allah korusun. Lakin...

- Lakin ne efendi ?

- Allah korusun lakin gavura esir düşmüştür belki bacım.

- Ne dersin sen efendi ! Çanakkale şehidi Ragıp Efendi'nin oğludur o kimseye esir düşmez, hele ki gavura ! Aklını başıma devşir.

- Tamam, tamam sakin ol. Bir şey olmamıştır Allah'ın izniyle kardeşim sen merakta kalma.

- Ne sakini ne sakini ! Duymaz mısın densizi, esir düşmüştür diyor. Koskoca şehit oğlu esir düşer mi Gülnihal ?

- Düşmez elbet kardeşim sen merakta kalma. Hadi gidelim artık hemşire hanıma gitmemiz lazım bilmez misin ?

- Tamam tamam. Zabıt efendi diğer zabıt ne zaman gelir ?

- Gelmek üzeredir bacım ikindiye kalmaz.

- Allah razı olsun sağol. Hadi yolun açık olsun selametle.

Yol boyunca sessizce düşündük. Hiç konuşmadan sadece düşündük. Zannımca zabıt Efendi'nin dediği kelamlar aklımızı karıştırmıştı. Mamafih sadece sessizce yürüdük.

Rahmetli babalarımızın ben ve Dilara'dan en büyük istekleri, bizim birer hemşire olup, cephelerde, bölüklerde askerlere yardım etmemizdi. Bu sebeple bizi on üç yaşında Bursa'da yatılı bir hemşire mektebine yazdırdılar. Lakin gavurun bu hain işgali yüzünden mektep kapandı. Köyde, kimsesiz bir hemşire hanım var. Kocası Çanakkale Muharebesinde şehit düşmüş. Allah'ın taktiri ya hiç çocukları olmamış. Hatice Hanım'da beyi ile gitmiş Çanakkale'ye orda hasta bakıcı olarak doktorlara yardım etmiş, askerimizin yarasını sarmış. Savaş bitince, kocası da şehit düşünce, kendi köyüne geri dönmüş Hatice Hanım. Sağolsun bize kendi bildiklerini, bizim eksiklerimizi öğretir. Bizde onun yaptığına karşılık gelmez lakin, onun evini toplar, işlerini yapar, onunla hasbihal eder, derdine ortak oluruz her gün. Lakin bugün gidemedik. Ne Hatice Hanım bize yardım etti ne de biz ona. Zira Hacer teyzenin -Dilara'nın annesi- feryadı ile koşarak meydana geri döndük. Gider gitmez anladık olanları, tahmininde haklıydı Dilara. Abisi de şehit olmuştu. Babam gibi, babası gibi, köydeki erkekler gibi ve nice kahraman askerler gibi...

Hissedilen YaşanmamışlıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin