5. Bölüm

6 0 0
                                    

Yaşatarak öldürmek insanları, bir kelebeği öldürmek gibi...

~~~

16 Kanunusani 1919 Bursa

Sabah kahvaltı hazırlamak için mutfağa gidince yengemi gördüm. Bir kenarda oturmuş sessizce ağlıyordu. Sebebini bilsem dahi meraklı ve endişeli bir ses ile sual ettim :

- Neyin var yenge, noldu ?

Kendini toparlamaya çalışarak ki başarılı olamadı lakin yine de kendini güçlü göstermek gayesi ile yanıt verdi:

- Gülnihal. Birşey yok, yok, dedi. Kelamları her ne kadar birşey olmadığını dese dahi gözleri kelamlarına uymuyordu onu ele veriyordu. Usulca yanına gidip oturdum. Çenesinden tutup gözlerimi, gözlerine diktim ve tekrar sual ettim :

- Söyle yenge neyin var , dedim. Tereddüt edip, kekeleyerek yanıt verdi:

- Ço çok canım yanıyor Gülnihal. Yusuf'tan hala bir haber yok. Ona ne oldu çok merak ediyorum.

Yengem dediklerinde çok haklıydı. Abime ne olmuştu, neden hala haber yoktu. Ama eğer yengeme haklısın dersem veya ona abim belki öldü yenge dersem. Daha kötü olacaktı. Belki bebeğine birşey olacaktı. Bu sebeple, durgun bir ses ile:

- Merak etme yenge. Allah'ın izni ile hiç birşey olmaz abime. Abim de diğer askerler gibi Allah'a emanet. Sen merakta kalma.

- Ahh Gülnihal keşke bu beyhudeyim kelamlar ile teselli olabilsem. Lakin olamıyorum. Abine duyduğum aşk beni her gün yiyip bitiriyor. Ne olduğunu merak ederken canımdan can gidiyor. Onu düşlerken, ona birşey olma düşüncesi nefesimi kesiyor.

Gözyaşlarımı yengemde saklamaya çalışarak devam ettim. " Yenge Yusuf, abim ile ilgili malumat getirecek Allah'ın izniyle" dedim. Gözyaşları içinde " inşaallah Gülnihal inşallah" diyebildi yengem ve hıçkırarak ağlamaya devam etti. Bir kaç dakika böyle geçtikten sonra kendimi toparlayıp " ben kahvaltıyı hazırlayayım az sonra Hasan kalkar" dedim. Yengen yine üzgün ve ağlamaklı gözlerle:

- Evde yiyecek iki yufka ve birkaç zeytin dışında birşey kalmadı Gülnihal, dedi. Zira elimizde erzak alabilmek için tek mecidiye dahi yoktu. Çaresizce yengemin yanına geri oturup beklemeye başladım. O sırada annem geldi elinde bir helke ot ile

- Sabah-ı şerifleriniz hayır olsun kızlar. Gülnihal, Hüma hadi pişirin şu otları. Kurun sofrayı hadi, dedi daha sonra Hasan'ı göstererek " aslanım acıktı anası hadi" dedi. Yengemle birlikte temizleyip kavurduk otları. Sonra sofrayı serip yemeye başladık. Sofrada Hüma yengem bozdu sessizliği.

- Evde pişirmek için hiç erzak kalmadı ana. Az bişey undan başka bir şeyimiz yok, dedi. Annem yengeme hemen yanıt vermeyip bekledi. Yemek bittikten sonra Hasan'a:

- Hadi aslanım sen git de dışarda oyna biraz, deyip salondan gönderdi. Daha sonra şöyle başladı kelamları:

- Devletin hali ortada. Neyin ne olcağı meçhul. Elimizde bir tarlada yok. Ekip biçelim mahsülünü yiyelim. Maamafih şimdilik elimizde olanda yetinmek lazım gelir. Evde olan unla biraz ekmek yapın. Bende bahçeden biraz ot yolayım. Bir müddet bizi idare eder. İlerisini de Allah bilir, diye bitirdi kelamlarını annem. Annemin çaresiz olduğu her halinden belliydi. Ona teselli etmek istercesine yengem:

- Allah vatanımıza zeval vermesin ana. Gerisi gelir inşaallah. Aç ölüm yok ya dünyada. İlla buluruz birşeyler, deyip elini annemin elinin üstüne eline koydu ve birbirlerini acı şekilde gülümsediler. Bu sırada
Hasan'ın sesiyle:

- Hala ! Dilara geldi.

- Ne Dilara'sı lan sıpa. Dilara abla, Dilara abla.

- Dilara abla geldi !

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 07 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Hissedilen YaşanmamışlıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin