4. Bölüm

7 0 0
                                    

Nasıl ki uzaktaki yıldız parlak gelirse insana, uzakta olduğun için tutkunum sana !

Hani en güzel aşklar imkansız gelir ya insana imkansız olduğun için tutkunum sana.

~~

Evet, her ne kadar kabul etmesem dahi aşık oluyordum ben Yusuf'a. Kalbim onun için atıyor gibiydi. Ona birşey olması düşüncesi, kesiyordu nefesimi. Lakin imkanı var mıydı bu aşkın. Zira ben burda, o orda. İkimizin de akıbeti belli değilken. Vatanın akıbeti belli değilken. İmkanı var mıydı. İmkansız olduğu için bu kadar cesurdur zannımca. O yüzden bu kadar kolay konuşabiliyordum. İmkansız olduğun için tutkunum sanardım sana. Lakin sen imkansız değilmişsin.

24 Kanunievvel 1919 Bursa

Dün Hatice abladan geldikten sonra tek bir kelam dahi etmeden yattım. Sessizce yattım ve düşündüm. Nasıl olmuştu, neden olmuştu. Kalbimin bir tarafı bunu sorgularken, büyükçe bir tarafı ise iyiki oldu diyordu. Zannımca bende büyük tarafın sesini dinliyordum. Zira neden oldu bilmem ama iyiki oldu diyordum sadece. Bu düşünceler boğuşurken kapı çalındı bir anda,

- Müsait misin hemşire ? Benim Dilara.

- O nasıl lakırtı hemşire. Senden gizlim mi var gel tabii.

Odanın kapısını açıp içeri aldım Dilara'yı. Feracesini ve eşarbını çıkartıp oturdu yanıma usulca. İşlediğim gergefi alıp , yeşil gözlerini dikti, gözlerimin içine ve sual etti

- Hemşire hani gizlimiz, sırrımız yoktu hiç.

Gözlerimi, gözlerinden kaçırıp, kelamlarını bitirmesine izin vermeden " Yok tabi hemşirecim. Ne gizlimiz olucak" dedim. Zira konunun Yusuf'a geliceğinin farkına varmıştım. Yeşil gözlerine tekrardan gözlerime dikip meraklı bir sesle :

- Madem öyle neden benden sakladın hemşire, gücendim billahi.

Ağzıma açmama fırsat olmadan Hüma yengem geldi içeri elinde tepsi ile. Sonra oda meraklı ve endişeli bir ses ile :

- Ne saklamış senden banada anlat Dilara, dedi. Bir anda endişeli gözlerle Dilara'ya diktim gözlerimi. Zira eğer Yusuf'u derse utancımdan yengemin yüzüne zinhar bakamazdım. Zannımca bunu anlamış olucak Dilara ve yengeme:

- Hiç sorma Hüma yenge. Hemşire hanıma gidip adını yazdırmak istediğini kendine bir hemşire esvabı dikmesini istemiş. Bir anda oturduğu yerden kalkıp, bana bakarak başladı kelamlarına yengem:

- Sen aklını kaçırdın zannımca Gülnihal. Validenin kelamlarını işitmedim mi ?

Çaresizce yengemle tartışmaya başladım,

- İşittim yenge lakin

- Lakin ne Gülnihal, lakin ne buna rağmen gidip validene acı çektirmek mi istedin.

- Bağırma yalvarırım yenge. Annem duyarsa

- Bu yenimi aklına geldi senin ha. Hangi akılla gitmek istedin Gülnihal?
Ne sebeple, ne tür bir sebep ki bu validene dahi karşı çıkmaya hazırsın.

- Yenge askerlerimiz o haldeyken. Devletin, askerin hemşireye ihtiyacı var yenge. Kelamımı bitirmeme izin vermeden

- Validenin evladı ihtiyacı var. Daha ne kadar Gülnihal ne kadar yol gözlemesi gerek. Gözlediği yollardan ne zaman biri gelicek Gülnihal. Daha ne kadar acı çekmesi gerek ha yanıt ver Gülnihal ne kadar? Gittiğin zaman dönmenin garantisi var mı kefilin varmı ya.

- Allah'ın izni ile hiç birşey olmaz yengem hem

- Yeter zira bu kelamları abim ve babanda etti ama şimdi onlardan biri öldü ve diğerinden, diğerinden bir haber, bir kelam dahi yok. Hasan'ım hayatında babasını sadece 2 defa gördü sadece iki defa. O babasını unuttu Gülnihal. Ya diğeri daha doğmadı ama babasından haber dahi yok. Belki o bir defa bile göremicek. Peki ya ben hayatım ağlamakla geçiyor Gülnihal. Hergün kalbimden bir parça kopuyor Gülnihal. Bu acıyı ise bile tek kişi benim. O yüzden sakın sakın gitmek gibi bir şey yapmıyorsun. Acımıza bir acı daha eklemiyorsun. Eğer böyle bir şey yapacak olursan eğer... Seni asla affetmem ve şunuda unutma sana hakkımı asla helal etmem. İşte o kadar.

Hissedilen YaşanmamışlıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin