FEVERAN

189 4 12
                                    

   Önce kendine bak sonra aynaya, önce kendine iyi gel sonra sanrına. Mumu yak ışığına iyi bak.

İyi okumalar🕯️

Cem Adrian: Derinlerde

"Sevgiyi hissedemeyenlere ama en çok hak edenlere, kalbi yaraları olanlara ama en çok paramparça olanlara armağan olsun."




Parmak uçlarım sırtımda salınan saçlarıma değerken yorgun gözlerle bahçeyi izlemeye devam ettim. Karşımda duran aynaya yüzümü çevirmezken bir el ensemi kavradı. Avuçlarımda sıkı sıkı tuttuğum makas alınırken tenim çizildi. Ruhum benden çok uzakta, acım ise onunlaydı. İki ayrı his ama iki ayrı tamamlanış bu olmalıydı.

İki katlı, siyah tonların ağırlıklı olduğu villanın üst katından deniz görünüyordu. Bir çok kişinin sahip olmak istediği o manzara ayaklarımın altındaydı. Herkesin hayranlıkla baktığı benim ise görmek istemediğim mahzenimdi. Para pul içinde boğulmak kavramını sonuna kadar yaşıyordum.

İstediğim her imkana sahiptim. Dolaplar ağzına kadar dolu, ceplerim nakitten çok sınırsız kartla bezeliydi. Bakımlı biriydim. Dışarıdan bakıldığında özenilen bu yüzden de çevresinde doğru düzgün kimse olmayan o kişi oluyordum çoğunlukla.

Kusursuz bir hayat ve kusursuz bir insan modeliydim. Sorun tam olarak burada başlıyordu. Ben kusursuz olabilirdim ama bir modeldim. Annemin oyuncağı, insanların para kaynağıydım. Yanımda duran herkes rüşvetle duruyor, annem tarafından özenle seçiliyordu.

Sen değil onlar sana yakışacak.

Parayla her şey satın alınabilirdi. Özellikle de insanlar. Bunun aksine hiç rastlamamıştım. Biraz para için kapına köle, ayağına kul olurlardı. Bu yüzden onun istediği gibi arkadaşlarım değil sadece benim kullanacaklarım vardı. Çalan telefonum da ki isim gözlerimi devirmeme sebep oldu. Tam da üstüne basmıştım. O kişilerden biriydi arayan.

Aysima Parlak.

Benim dostumdu.

Onun anahtarı bendim, kilidi de öyle. Yurt dışına açılan para kapısıydım. Birbirimizden zerre haz etmezdik. Sürekli tartışır, günün sonunda ise sırt sırta dertleşirdik. Garip bir ilişkimiz vardı. Onu çözmek yün topağını çözmek kadar zordu ve bir o kadar da kolay.

Gerginlikle parmağımın yara olan kısmıyla oynarken bir camın kırılma sesi geldi. Annem elinde taşıdığı kutusunu düşürmüş olmalıydı.
İncinen elimin arasından akan kan şerit halinde bileklerime süzüldü. Bastırmak istercesine avucumu yumruk haline getirdim.

Şimdi acı her yerdeydi. Makas bana kaçınılmaz sonun geldiğini göstermek istercesine saçıma değerken gözlerimi kapattım.Yine de akmaya devam eden göz yaşlarıma lanet ederken asıl kanayan bedenim değildi. Beni kanatan annemdi. Küçük bir kız çocuğunun ruhunu alan, babasını silen annemdi.

"Aynaya bak." İki kelimeydi isteği. O iki kelimeydi yine beni yok etme isteği. İnatla bakmayan yüzümü sertçe aynaya çevirdi. Gözlerim kendiliğinden  açılırken belimde olan saçlarımın omzumun altına kadar kesildiğini gördüm. Eksikliği hissetmek yoklukta var olurdu. İlk defa yokluktaymış gibi hissediyordum.

Elimde kalan tek şey de yok olmuş gibiydi. Sanki yarım kalan yapboz parçasını bulamıyordum. Aynaya bak kızım, gözlerini aç. Ne kalmış geriye senden, ne almışlar bugün yine senelerinden.

FEVERÂNWhere stories live. Discover now