Bölüm Şarkısı: Imagine Dragons X JID-Enemy
Tekrardan sımsıkı sarıldım Eylül'e. Hala ağlıyordu. Bugün onunla aynı okulda, aynı sınıfta, aynı sırada geçirdiğimiz son gündü. Şimdi de okulun bahçesinde son kez beraber aynı okulda olduğumuzu fark etmemizin dramını yaşıyorduk.
"Tamam Eylül ağlama artık. Şehir değiştirmiyorlar okul değiştiriyorlar." Ceyhun sesi titreye titreye kurmuştu bu cümleyi. Ateş birden sarıldı ona sımsıkı. Ateş sarılmasıyla gözlerinden yaşların süzülmesi bir olmuştu.
Bartu, Ceyhun'un ensesine tokadı yapıştırdı bir anda.
"Lan tamam yeter bu kadar dram!"
Sonra üçü sarıldı son kez. En sonunda beşimiz birden birbirimize sarıldık. Sarılmamız sona erince de şöyle bir dönüp baktım okuluma. Burayı çok ama çok özleyecektim. Kendimi avutmanın tek yolu Bartu ve Pamir'in de bizimle geliyor olmasıydı. Özellikle Pamir ile ayrılıyor olsaydım bu benim psikolojimi iyice bozardı.
İçimden bir cümle kurdum gözlerimin dolmasına sebep olan.
'Hoşça kal Sarsılmaz Koleji.'
...
Son kez dolaba göz gezdirip yeni okulumuzun beyaz gömleğini göremeyince avazım çıktığı kadar bağırdım. Odam üst kattaydı ve alt katta kahvaltı yapan anneme sesimi duyurmak zorundaydım.
"Anne! Gömlek yok!"
"Ütü odasında!"
Oflayarak koşar adım gittim ütü odasına. Çok geçmeden gömlek gözüme ilişmişti. Hemen üstüme giyip düğmelerini ilikledim. Yeşil ve beyaz renkli ekose eteğin yeşiliyle aynı renk olan kıravatı da çok sıkmadan boynuna geçirdim. Bacaklarıma da dizimi biraz geçen beyaz çorabı giydim. Saçlarımın yarısını önümde iki tutam bırakarak arkadan tokayla tutturdum. Okul kurallarına uyumlu hafif bir makyaj da yaptıktan sonra hazırdım.
Aşağıya belki ben de bir şeyler atıştırırım umuduyla koşarak indiğimde Ateş'in çoktan ayaklandığını gördüm. Her zamanki gibi yine çok uyumuş kahvaltıya yetişememiştim. Taksilerde sürünmemek için Ateş ile birlikte çıkmam zorunluydu! Annem ile niye gitmediğimizi soracak olursanız, kendisi bize göre oldukça geç gelirdi eski okulumuzda. Bugün de yine aynı şekilde olacağını sanarken bizimle beraber çıkmıştı.
"Anne ben seninle mi gelsem?" dedim dudaklarımı büzerek.
"Abinle gel Miray. Sen olunca çok hız yapmıyor biliyorum."
Oflayarak Ateş'in peşinden adımladım. Kasklarımızı takıp bindik motora. Sonra da daha annem harekete geçmeden yola koyulduk. Çok da uzun sürmeyen bir yolculuğun ardından kapısında kocaman Altay Koleji yazan okulun önünde durduk. İçime kötü bir his doğmuştu burayı görünce. Sanki her şey beklediğimizden çok daha zor olacaktı.
Ateş motoru park ettikten sonra indik. Kasklarımıza çıkarıp yerleştirdikten sonra içeri doğru yürüdük. Ateş bana göre daha özgüvenli görünüyordu. Benim tedirgin olduğumu anlamış olmalıydı ki kolunu omzuma atıp sırtımı sıvazladı.
"Rahat ol."
Kafamı tamam dercesine salladım ve boğazımı temizleyip omuzlarımı dikleştirdim. Çünkü eğer siz kendinize güvenmezseniz kimse sizi dikkate almazdı. Bu Ateş'in hayat mottosuydu. Ne zaman bana bunu hatırlatacağını düşünürken oldukça karizmatik bir ses tonuyla beklediğimi yaptı.
"Çünkü eğer sen kendine güvenmezsen kimse seni dikkate almaz."
"Çünkü eğer sen kendine güvenmezsen kimse seni dikkate almaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altay Kolejinde Rönesans (kısa süreliğine duraklatıldı)
Teen FictionHayatının uzunca bir dönemini annesi ve ikiziyle Gökçeada'da geçiren Miray için henüz yeni yeni adapte olduğu İstanbul'da işler iyice karışacaktır. Asla kabullenemeyeceği bir misafirlik onun hayatını tamamen altüst ederken kriz yönetimi konusunda pe...