Saat 21.00 sularındaydı ve evin kapısını açmıştık. Bu saate kadar yeni arkadaşımız ile biraz dışarıda takılmış ve birbirimizi tanımıştık. Ortamdaki gerginlik minimum seviyeye inmişti.
"Bacaklarım yok."
"Tamam Levin. Biri seni kucağında taşıyacak."
Pierre, Levin'a lafını yaptıktan sonra herkesin yere attığı çantalarını almış ve bir köşeye koymuştu. O sıra hepimiz koltuklara yığılmıştık.
Pierre'in uzaktan gelen "Film açın!" sesiyle eline kumandayı almıştı Levin. Tabii Schester'nın yaptığı ilk iş kumandayı onun elinden çekmek olmuştu. Levin'ın zevkleri sadece onun zevkleriydi. Kimseninkiyle uyuşmuyordu.
Zaman su gibi akıp geçiyor, önümüzde duran tabaklardaki atıştırmalıklar tükeniyordu ancak kimse konuşmuyordu. Pierre bu konuda GERÇEKTEN dikkatliydi. Onunla bir şey izlerken kimse konuşamazdı.
"Schester önce açacağın filmi sikeyim. Ben uyumaya gidiyorum."
Pierre'in kalkmasıyla, Levin'da onunla beraber kalktı.
"Ben de uyuyacağım. Boş bir oda ayarlarsın artık bana."
Levin Pierre'i takip ederken Schester'da bitmesine birkaç dakika olan filmi kapatmış ve onların peşinden gitmişti. Artık odayı aydınlatacak bir televizyon ışığı yoktu. Etraf kapkaranlık, ortam sessizdi.
Yavaş yavaş gerilmeye başladığımı hissediyordum. Yanımda sadece birkaç saat önce tanıştığım biri vardı ki herkes biliyordu, bu grubun en çekingeni bendim.
Yanımdaki beden, ayağa kalktı. Işığı açmaya gerek duymadan köşede duran çantalara doğru ilerledi ve kendi çantasının fermuarını açtı. İçinden çıkardığı kutu içeceği alıp tekrar yanıma oturdu.
Tek kaşını kaldırıp bana döndü.
"İçer misin?"
Çok net göremesemde, elindeki şeyin bira olduğu belli oluyordu. Kafamı iki yana salladım ve o da önüne döndü.
Birkaç dakika, yine en baştaki gibi sessiz geçti. Sonrasında elindeki birayı yere bırakmış ve ellerini birbirine kenetlemişti.
"Ben sandığın gibi biri değilim."
Dediğine anlam verememiştim. O ne kadar bana bakmıyor olsada kafamı iki yana sallamıştım.
"Beni öldürecek misin?"
Yerdeki bira şişesini almış, bir yudum daha aldıktan sonra tekrar yere bırakmıştı.
"Kendi cinsimden hoşlanıyorum."
Hiçbir şey dememiş, hâlâ ona bakıyordum. O da kafasını bana dönmüştü ve istemsizce çatılan kaşlarıma maruz kalmıştı.
Önüne dönüp gülmüştü, onun bakışları yere değerken ben de önüme dönmüştüm. Oturduğum yerde biraz daha yaylanmıştım.
"İyi. Ortak noktamız olması güzel."
Olduğumdan daha ciddi bir tavra bürünmüştüm istemsizce. Gülüp kafasını iki yana sallarken, rastaları da dağılıyordu.
"Dalga geçme benimle."
"Dalga geçmiyorum."
Bakışlarım onun aksine yere değemiyordu çünkü koltuğa fazlasıyla yaslanmıştım. Onun yerine sadece bacaklarıma bakabiliyordum.
Burun çekme sesleri gelmeye başlamıştı. Ardını hıçkırıklar ve silinen gözyaşları takip etmişti.
"Neden beni bırakıp o kıza gittiğini bilmiyorum. 3 yılımız çok iyi geçmişti ama sonrasında... Onun için yetersiz miydim?"
Bu konuyu hiç konuşmamıştık ve şu an derinlemesine dinliyordum. Bu konuda hiçbir tecrübem yoktu ama sessiz kalmaktan başka bir şey yapamıyordum.
"Sürekli beni sevdiğini söylüyordu. İstisnasız her gün. Nerede yanlış yaptığımı bilmiyorum."
Edebilecek bir yardımım yoktu.
"Aldattığını nasıl öğrendin?"
Hiç bekletmeden soruma cevap vermişti.
"Gördüm. Başka kızlarla mesajlaşmalarını gördüm ve tanrım... Sikeyim. İğrençti. Tanıdığım adam kesinlikle o değildi."
"Bir açıklama yaptı mı?"
Ona bakmamama rağmen kafasını iki yana salladığını anlayabiliyordum.
"Dinlememi gerektirecek bir şey yok. Her yerden engelledim ve onu artık sadece görmezden geliyorum."
Elimi sırtına koymuştum.
"İyi, ne güzel işte. Görmezden gel. O seni üzüyorsa sen de onu görmezden gel."
Onaylamıştı beni. Yerdeki birayı son kez alıp kafasına dikmiş ve biraz ilerimizde olan çöp kutusuna atmıştı.
"Ben bulduğum boş odada uyumaya gidiyorum."
-
Homofobik topluluğu
"Tamam, tamam. Ben soruyorum. Kızı gerçekten aldattın mı Santana?"
Sorduğum soruyla gözleri anında bana dönmüştü. Bilindik bir oyun oynuyorduk. Soruya cevap ver ya da iç.
Uzun süren bir sessizlikten sonra masanın ortasındaki içkiyi almış ve önündeki bardağı kafasına dikmişti.
"Hadi ama normal şeyler bunlar!"
Dediğim şey ile sessizliğini boşmuştu. En az konuşan oydu.
"Aldatmak normal bir şey değil beyler."
"Off, sanki aldatmasan evlenecektin."
Margus'a dönmüştü Santana.
"Evet evlenecektim. Ailelerimiz bile tanışıyordu."
"Evlenmeye ne gerek var ki? Yakışıklı çocuksun. Elini sallasan ellisi."
Konuşma Xiao'ya dönmüştü ancak Napoleon, Santana'nın konuşmasına izin vermemişti.
"Susun artık. İnsanların ilişkisi bizi ilgilendirmez."
Michael da sessizliğini bozarak onu onaylamıştı.
"Napoelon'a katılıyorum."
Karşımda oturan beden, bir bardak içkiyi daha kafasına dikmiş ve masadan kalkmıştı.
"Ben gidiyorum."
"Hey, nereye? Yurtta kalmıyor musun? Beraber gidelim."
Tekrar bana dönmüştü gözleri.
"Arkadaşlarımla sahaya ineceğim."
Dediğinden sonra yanımızdan uzaklaşmıştı ve Margus bana dönmüştü.
"Yurda gidecek misin Genzo?"
En hatırlamak istemediğim şeyi hatırlamış ve içkiyi doldururken konuşmuştum.
"Maalesef."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
change families ✰ schneigen
FanficBirbirlerinden nefret eden eşcinsel Karl ve homofobik Genzo, üniversitede aynı yurtta kalırlar.