5,5

58 6 5
                                    

2.pm (gece saat iki)

"Ne oldu chan? neden beni buraya çağırdın?"

Arabadan inen takım elbiseli adam siyah eldivenlerini özenle düzeltip karşısındakinin gözlerine baktı. Minho ise gecenin bi vaktinde neden burda olduğunu merak ediyordu. Arkadaşına sorsada bir cevap alamamıştı. Aradan birkaç dakika geçti ve Chan konuşmak için kuru dudaklarını araladı ve yaslandığı arabadan doğrularak Minho'ya yaklaştı.

"kardeşimi bulabildin mi Minho?"

Minho derin bir nefes aldı. Buna ihtiyacı olacaktı çünkü. Evet onu saatlerdir arıyordu üstelik Chan'ın haberinin olmaması için de elinden geleni yapmıştı. Ne cevap vereceğini düşünürken Chan'ın indiği siyah arabadan inen Jisung'u gördüğünde başından aşağı kaynar suların döküldüğünü hissetti. "Bu, nasıl?" diye bir nida çıktı ağzından. Ne diyeceğini düşünürken Jisung abisinin yanına doğru ilerledi.

Evet güzel bir fırça gerekiyordu bu adama, Chanda yapacaktı ancak yanına gelen kardeşi kolunu tuttu ve duygulu gözlerle konuşmaya başladı. "Benim hatamdı abi. Seni merak ettiğim için tek başıma çıktım. Onun hatası değildi." chan bir kardeşine birde 'arkadaş'ına baktı. Sinirli bir nefes alıp kaşlarını çatarak Minho'ya yaklaştı ve sağlam bir yumruk geçirdi suratına.

"bu durumun ciddiyetini kavrayamadığın içindi."ve bir yumruk daha. "Bu da kardeşimi evde yanlız bıraktığın içindi." Minho kanayan dudağını silip dik durmaya çalıştı.  Duygusuzca Önce abisine sonra ise Jisunga indirdi kararmış bakışlarını. Sinir vücunda kaynar bir suya dönüşmeden önce kendini sakinleştirmeye çalıştı. Herşeyi berbat etmek istemiyordu.

"Abi, yeter. Dediğim gibi onun suçu değildi."

Chan Jisung'a doğru döndü. Sinirli bakışlarının hedefi bu seferde kardeşi olmuştu. "Ne yapmamı istiyorsun Jisung?" diye sordu sinirle. En yakın arkadaşına karşı olan güveni kırılmaktaydı. Kardeşini kime emanet edeceğini bilemiyordu.

"Ah tanrı aşkına tek yapman gereken onu yanından ayırmaman ve kemanı öğretmekti!" sinirini kontrol edemeyerek Minho'ya bağırmaya başlamıştı. Kardeşini bile duymuyordu.

"Abi sakin ol. Sana onun suçu değildi dedim!" Chan sızlayan başını tutarak dengesini kaybetti ve arabaya yaslandı. İhanete uğradığını düşünmek bile istemiyordu. Maskeli gizemli adamın dediklerinin, sadece onun için kurulmuş bir komplo olmasını diliyordu. O sırada abisi için endişelenen Jisung Chan'ın koluna girdi.

"Bugün arabama bir adam girdi Minho. Evime kadar beni zorla götürdü. Silahlıydı ve bana senin hakkında bir takım şeyler söyledi..."

Minho kollarını birbirine bağladı ve kanayan dudağını umursamadan konuştu "Her ne söylediyse umrumda değil Chan. Belli ki biri ikimizle uğraşmak istiyor. Eyleme geçmeden önce benimle insan gibi konuşmayı tercih edemez miydin?"

Evet Minho haklı olabilirdi ancak maskeli sarışının dedikleri aklından çıkmıyor, gitmeden önce tavana bir el ateş ettiği silahın seside kulaklarında yankılanıyordu. Sinirle hareket etmemesi gerekirdi şimdi kafasındaki herşey daha da karmaşık bir haldeydi. Chan'ın hâlâ arabaya yaslı birşekilde başını tuttuğunu gören Minho, "Bunu daha sonra konuşalım chan. İyi değilsin-"  ortamı yatıştırmak için konuşuyordu ki nerden geldiğini bilmediği silah sesi ile hepsi yere çöktü.

"Yere yatın! Chan arabaya geç!" Chan hızla arabaya bindiğinde Jisung'un kendisi ile birlikte arabaya binmediğini farketti. "Jisung! jisung nerde?!"  bağırmasının bir faydası yoktu arabanın kapısı çoktan kapanmış hareket ediyordu. "dur çabuk Jisung kaldı!" şoför durmadı ve depodan uzaklaştıktan sonra bir açıklama yaptı. "Bay Lee, Jisung'u aldı efendim arabaya bindiler. Benim sizi çıkarmam gerekiyordu."

"Kim olduklarını gördün mü? Babam mıydı?"

"Babanız olduğunu sanmıyorum efendim. Genelde sizi almak için silah kullanmaz. Büyük ihtimalle geçen ay batmasına sebep olduğumuz rakip şirketin adamlarıydı."

Dışarıyı izlerken ne yapacağını düşündü Chan kardeşinin sağ çıkmasını diliyordu. "Eve sür." bir baş hareketi ile onayladı patronunu ve ormanlık alandan çıktılar.

.
.
.

"Kim olduklarını biliyormusun?"

Jisung gözlerini kapatıp koltuğa yaslanarak sakinleşmeye çalıştı. Bunlara alışıktı babası yüzünden ancak bu çok ani olmuştu. "Bilmiyorum... " dedi. Sesi fazla çıkmamıştı. Minho hem dikiz aynasından arkalarından gelen biri olup olmadığına bakıyor hem de Jisung'un iyi olup olmadığını kontrol ediyordu.

"İlerde duralım. "

"Olmaz eve az kaldı, bizi takip etmesinler diye yolu uzatacağım sabret biraz. "

Normalde yarım saat süren yolu bir saate uzatarak ilerlemeye devam ettiler. jisung en sonunda dayanamayıp Minho'ya döndü. "Özürdilerim."

Minho bunu duydu ancak duymamış gibi yaparak tekrarladı. "Ne? " jisung gözdevirerek tekrar önüne döndü ve aynı şekilde özürdiledi. "Özürdilerim dedim işte. Abim bana garip bir mesaj attı... Bende kötü birşey oldu diye gittim. Böyle olucağını bilmiyordum. "

Çokta umursamadı siyah saçlı adam ve eve giden son yol ayrımından da geçti. Şuan sadece uykuya ihtiyacı vardı. Changbin ve ikisini daha sonra azarlayabilirdi.

İkili eve girdikten sonra korumalar evin çevresini gezerek takip edilip edilmediklerini kontrol ettiler. Minho sürgülü cam kapısını açar açmaz koltukta, elinde telefon ile uyuyakalan Changbin'i gördü. Çokta ses etmeden dısarıdaki adamlarından birine seslendi.

"Changbin'i uyandırın evine gitsin. Kız kardeşi merak eder. Yarın saat 9da kursa geleceğimi söyle. "

Minho direk odasına geçti ve duş bile almadan yatağa attı kendini "Yoruldum.." evet, oldukca yorulmuşu. Tam gözlerini kapayıp huzurlu bir uyku çekecekken telefonunun sinir bozucu melodisini duydu. Bunu bir ara değiştireyim diye aklına not ettikten sonra homurdanarak açtı telefonu. Arayan Chan'dı.

"İyimisiniz?"

"Evet. "

"Jisung nasıl?"

"Umrumda değil. İstediğin zaman alırsın kardeşini. "

"Minho..."

"Bana güvenmemeyi sen seçtin. Benimle insan gibi konuşabilirdin."

"O adam bana babamla iş birliği yaptığını söyledi... "

"Tanıştığımız günden beri bana güvenebileceğini söyledim. Seni onbeş yıldır hayal kırıklığına uğratmamışım bu durumdayken mi uğratacağım?"

Minho yataktan kaltı ve Chan'ın konuşmasını beklerken balkon penceresinin önüne doğru ilerledi. "sana güveniyorum Minho."

Sanki daha demin kavga etmemiş gibi iş hakkında konuştular ve olayı tatlıya bağlayarak telefonu kapattılar.

.
.
.

Chan derin bir nefes alarak gözlerini kapadı. Ancak çok geçmeden mesaj bildirimi ile ekranı açılan yeni telefonu yüzünden merakla gelen mesaja baktı.

+44 **** ******
pişman olacaksın.

___________

azıcık beklettim kb🤰🏼

Oy sınırı 50 yorum sınırı 100 gencler













Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 18 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

violinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin