#14

136 23 14
                                    

Carlos koşarak ön kapıya ilerliyordu. Max'e çok ayıp olmuştu. Koşarken Max'i aradı. Max telefon iki kere çaldıktan sonra açtı. "Neredesin Carlos? Ne telefonuna cevap veriyorsun, ne mesajlara bakıyorsun! Ağaç oldum!" diyerek azarladı Max. Carlos hemen konuştu. Hemen bir yalan uydurması gerekiyordu. "Çok, çok özür dilerim. Cüzdanımı okulda unutmuşum yarı yolda geri dönmem gerekti." Carlos böyle tatlı ve kibar birine yalan söylediğine çok pişman ve suçlu hissediyordu fakat yapacak bir şey yoktu. Mecburdu. Max seslice nefes vererek telefonun öbür ucundan konuştu. "Tamam konuştuğumuz yerde bekliyorum."

Carlos çoktan varmıştı bile. "Ahaha seni görüyorum." dedi ve telefonu kapadı. Koştuğu için nefes nefeseydi ancak Max'in yanına varabilmişti. Max yine Porsche arabasına yaslanmış bekliyordu. Carlos'u görünce telefonu kapadı ve kollarını açtı. Carlos ne yapacağını bilemeyerek sarıldı. Geri çekildiklerinde arabaya bindiler. Önce Max konuştu. "Telefonda sana bağırdığım için özür dilerim. Beklemeye gelemiyorum da." Carlos bir an hüzün ile doldu. Biraz sonra böylesine nazir ve centilmen bir beyefendinin kalbini kıracaktı. "Ben de üzgünüm... Geç kaldığım için."

Carlos daha fazla uzatmak istemiyordu. Bir an önce söyleyip kurtulmalıydı. Ağzını konuşmak için açtı. "Max aslında geç olmadan sana bir şey söylemem lazım." Max yola odaklandığı için sadece dikiz aynasından Carlos'a bakarak sordu. "Tabii ki söylersin. Ama önce sürprizimi merak etmiyor musun?" Carlos tedirgince bilekliği ile oynadı. "Olay da bu zaten Max. Çok üzgünüm nasıl açıklıcam bilmiyorum ama... ben başkasından hoşlanıyorum... Lütfen snei kullanmışım gibi düşünme. Kısa süreliğine de olsa güzel zaman geçirdik. Başka koşullar altında tanışmamızı isterdim..."

Max karşılığında hiç bir şey demedi. Carlos da öylece kalmış oldu. Max'in hayal kırıklığına uğradığı belliydi. Ancak normalinden çok daha uzun süren 5 dakika sonunda konuştu Max. "Nasıl istersen, şampiyon. Bizde zorlama yok. Mutlu ol yeter." Carlos gülümsedi. Böyle birini kaybetmek gerçekten çok zor ve üzücüydü. "Teşekkür ederim, Max. Sen gerçekten en iyisine layıksın. Bu da ben değilim." Max sahtece burnundan güldü. "Carlos, bir soru sormama izin ver. Bu sevdiğin kişi... Barda gördüğümüz eleman değil mi? Ne olduysa ondan sonra oldu." Carlos, Max'in soeusuyla sarsıldı. Bu kadar çok mu belli ediyordu gerçekten. Tam bir rezildi. Bunu Max'den saklamanın bir anlamı yoktu sanırım. "Yakaladın beni, Max." diye şakayla karışık kabullendi Carlos.

Yolculuğun geri kalanı sessizdi. Ne müzik çalıyordu ne de muhabbet dönüyordu. Max anlayış göstermişti ama ne kadar kırıldığı suratından kolayca okunuyordu. Carlos, yolu izlediğinde Max'in onu evine bırakmaya yeltendiğini fark etti. Ortamın sessizliğinden gıkını da çıkarmadı. Max, arabayı durdurdu. Carlos kapısını açtı ve inmeden önce son kez "Umarım layığını bulursun, Max. Özür dilerim." dedi. Carlos arabanın kapısını nazikçe kapadı ve apartmana yöneldi. O sırada Max camını indirdi ve Carlos'un arkasından seslendi. "Umarım doğru kişiyi bulmuşsundur, Carlos. Eğer o doğru kişi değilse, emin ol benim kapım her zaman açık. Umarım bu bir elveda değildir." dedi. Carlos hüzünlendi fakat sadece Max'e el sallamakla yetindi. İçimden "O doğru kişi. Bu sefer eminim!" diye geçirdi.

Müptela Olmuşum GözlerineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin