#23

106 11 21
                                    

Carlos telefonunda beliren mesajla bakışıyordu. Ne yapacağı hakkında tek bir fikri bile yoktu. Carlos'un şaşkın ve düşünceli halini fark eden Lando merakla sordu. "Ne oldu? Betin benzin attı bir anda." Carlos bir şey demeden telefonu uzattı. Lando mesajı okuduğunda dalga geçerek gülmeye başladı. "Olum şaka mısınız ya? Ergen gibi davranıyorsunuz. Hadi seni geçtim kaç yaşında hoca bile ergen gibi." Carlos hemen itiraz etti. "Sus, Lando. Ne yapsam?" "Git." dedi Lando. "Git de artık ne bok yapacaksanız kararlaştırın."

Carlos arkadaşından gelen gazla beraber ayağa kalktı. Gönlü zaten gitmekten yanaydı. Bu da tuzu olmuştu. Carlos nazlanaraktan yavaşça okula girdi ve merdivenleri tırmanmaya başladı. Sınıfa girene kadar aklından milyon tane senaryo geçiyordu. Sonucun en hayırlısı ne ise onun olmasını dileyerek sınıftan içeri girdi Carlos. Charles arkası dönük camdan dışarıyı izliyor ve parmağındaki yüzükler ile oynuyordu. Kapının sesi ile arkasını döndü. Carlos'un gelmiş olmasının mutluluğunu saklayamayaraktan gülümsedi ve Carlos'a doğru ilerledi. Sarılmak için kollarını açtı. Ancak Carlos bir adım geri çekildi ve aradaki mesafeyi korumak istediğini belli etti. Carlos kapıyı kapadı ve öylece dikildi. Charles'ın konuşmasını bekliyordu.

Charles Carlos'un beklentisini görerek onu bekletmeden konuşmaya başladı.
-Geldiğin için teşekkür ederim.
-Çok zamanım yok. Lando bekliyor.
-Kısa keseceğim. Zaten sadece bir sorum var. Beni affedebilir misin?
-Ne?
-Beni affedebilir misin?

Carlos soğukkanlılığını korumaya çalışsa da her geçen saniye bu daha zorlaşıyordu. Carlos bu soruya ya kalbi ile cevap verecekti ya da beyni ile. Aklından olasılıkları geçirdi Carlos. Eğer kalbiyle cevap verip affedebileceğini söylerse her şey güzel olabilir miydi? Carlos kalbini dinlemek istiyordu ama beyni tam aksini söylüyordu Max ne olacaktı? Max'in ondan hoşlandığı çok barizdi. Max'i tekrar kırmak istemiyordu.

"Sana tekrar nasıl güvenebilirim? Seni affetsem aynı şeyi tekrar yapmayacağını nereden bilebilirim?" Charles'ın gözlerinin içine bakarak sordu Carlos. Charles hemen Carlos'a doğru iki adım attı ve ellerini tuttu. Carlos ellerini çekmek istedi ama denemeye üşendi. Charles'ın sesi Carlos'un kulaklarını doldurdu. "Biliyorum, yaptığım hiç doğru değildi. Ve çok çok pişmanım. Çok çok özür dilerim." Charles duraklayarak derin bir nefes aldı. Doğru kelimeleri bulmaya çalışıyordu. Yumuşak bir ses tonuyla konuşmaya devam etti Charles. "Sonuna kadar haklısın Carlos. Bana güvenmek zorunda değilsin. Tekrar benimle olmak zorunda değilsin. Sadece affet beni."

Charles konuştukça Carlos onu bu 2 hafta içinde ne kadar da özlediğini fark ediyordu. Carlos konuşmak için ağzını açtı ama kelimeler çıkmadı. Carlos gözlerini kaçırarak Charles'ın ellerini bıraktı ve arkasını döndü. Charles'ın suratını görmeye dayanamıyordu. Charles, Carlos onun ellerini bırakınca kalbinin bin parçaya ayrıldığını hissetti. Her şey bitmiş miydi?

Carlos kendini tutmaya çalışıyordu. Kalbine hayır demek istiyordu. Neden bu kadar zor olmak zorundaydı ki. Carlos daha fazla dayanamayarak sessizce mırıldandı. "Tamam..." Charles'ın gözleri Carlos'un kelimeleriyle ışıldadı. Hızlı adımlarla Carlos'a yaklaştı ve arkadan kocaman sarıldı. Carlos, Charles'ın sıcaklığıyla kalbindeki kırgınlığın geçtiğini hissediyordu. Ama bu kadar kolay Charles'a istediğini veremezdi.

Carlos, Charles'ın kollarını kendinden uzaklaştırdı ve sarılmasını kesti. "Affettin sanmıştım?" diye kibar bir tonla  sitem etti Charles. Carlos cevabı hemen yapıştırdı. "Affettim demek öyle sarılabilirsin demek değil. Önce adam ol. Sevgilim falan da değilsin sonuçta." Charles, Carlos'un şaka yaptığını düşünerek kahkaha patlattı. Fakat sonra Carlos'un ciddi bakışlarını fark edince sustu ve içini bir merak saldı. Charles kendini tutamayarak sordu. "Nasıl yani? Benimle tekrardan beraber olmayacak mısın? Ama ben sensiz ne yaparım?"
Carlos, Charles'ın çocuksu tavrına kıkırdamadan edemedi. Charles, Carlos'un güldüğünü görünce ciddi olmadığını fark etti. Gülerek Carlos'u kendine çekti ve bir anda dudaklarını birleştirdi. Carlos anın şokuyla ne yapacağını bilemedi. Charles geri çekildi ve bir tepki için Carlos'un suratına baktı. Carlos tepkisizce duruyordu. Bunun tek sebebi de hala nasıl karşılık vereceğini bilmemesiydi.

Carlos, Charles'dan uzaklaşarak bir sıraya oturdu ve kafasını ellerinin arasına koyarak düşünmeye başladı. Doğru olan neydi? Charles, Carlos'tan beklemediği bu tepkiyi alınca yanına gitti ve o da sıraya oturdu. "Sorun ne Carlos? Sen de bunu istemiyor musun?" Carlos ne cevap vereceğini bilmiyordu. Evet istiyordu ama doğruluğundan emin değildi. "Hayır, istiyorum ama ne kadar emin olabilirim ki? Yani bunun doğru olduğu konusunda..." dedi Carlos açık konuşmanın en doğrusu olduğunu düşünerek. Charles hemen savunmaya geçti. İkna etmeye çalışarak konuştu. "Carlos, ben seni her şeyden çok seviyorum. Her şeyden vazgeçmeye de hazırım. Evet hatalar yaptım ama dersimi de aldım. Tüm kalbimle, beynimle ve vücudumla inanıyorum ki bu doğru olan şey. Senden son bir şans istiyorum Carlos. Lütfen..."

Carlos, Charles konuştukça yumuşamaya başlıyordu. Son bir şans... Belki de bu son şansı vermeliydi Charles'a. Herkes ikinci bir şans hak ederdi. Carlos bir süre düşündükten sonra Charles'a döndü. Charles merakla bir cevap bekliyordu. Carlos konuştu. "Son bir şans, Charles." 

Charles sevinç ile Carlos'a sarıldı. Öyle güçlü sarılmıştı ki Carlos kemikleri kırıldı sandı. Carlos, Charles'a geri sarılarak omzuna bir öpücük kondurdu. Charles'ın kokusunu bile özlemişti.

Carlos geri çekilerek konuştu. "Çok şey yapmayalım da yine basılırız falan." Charles, Lando'ya nasıl yakalandıklarını hatırlayarak güldü. İkisi bir süre sessizce orada oturdular. Sonra Carlos'un aklına esas önemli soru geldi. Manalı bir şekilde sordu Carlos.
-Lewis konusunu ne yapacağız?
-Mantıken artık öğrencim değilsin, mezun oldun. Sorun çıkmaz diye düşünüyorum.
-Umarım dediğin gibi olur. Ha bu sırada, Max ile ne yakındın sen öyle.
-Nasıl yani? Arkadaşım olamaz mı?
-Max'in seni arkadaştan fazla gördüğünü ikimiz de biliyoruz.
-Bilmem. Arkadaşım olarak kalmasını istiyorum.

Charles kıskançlığını gizleyememişti. Konu öyle böyle Max'e gelmişti. Carlos bu durumdan pek de emmnun değildi ancak bir şey diyip ortamı germek istemedi. Ayrıca Charles'ın maço olmadan kıskanç olması biraz da tatlıydı.

İkisi bir süre daha sessizce oturduktan sonra Charles sessizliği bozdu.
-Bana yazdı.
-Kim sana yazdı?
-Max
-Ne?! Ne alaka?
-Baya yazdı. Hak etmiyorsun Carlos'u falan dedi. Engelledim. Uğraşasım gelmedi.

Carlos, Max'in korumacılığına şaşırmıştı. Max'i ikinci kez kıracağı için üzülmüştü. Ancak bu saatten sonra yapacak bir şey yoktu. Charles, Carlos'dan başka tepki görmeyince sessizce kafasını Carlos'un omzuna koydu. Bir süre daha oturdular. Dışarıdan gelen müzik sesi her şeyi daha güzel yapıyordu. Uzun zaman sonra ikisi de huzurla rahatlayabiliyorlardı.

Carlos, yerinden kalkarak ayaklandı. Aşağıya dönmesi gerekiyordu. Yoksa insanlar şüphelene "Nereye gidiyorsun, Carlos?" "Biraz daha ortalıkta gözükmezsek şüphelenecekler. Ben ineyim sen de 10 dakika sonra falan inersin." Charles kafasını sallayarak onayladı ve Carlos'u yanağından öperek gönderdi. Carlos hızla Lando'nun yanına döndü. Lando meraklı gözlerle Carlos'u izliyordu. Carlos'un mutlu ifadesinden güzel şeyler olduğu belliydi. "Eee noldu hemen anlat!" dedi Lando ısrarla. Carlos "Sonra anlatacağım. Söz." dedi ve telefonunu Charles'a mesaj atmak üzere çıkardı.

chilli.55: Balo bitince bizim parkta buluşalım mı?
charles.lec: EVET LÜTFEN 😜

Müptela Olmuşum GözlerineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin