#24

126 16 14
                                    

Balo artık sona ermek üzereydi. Saat çoktan 12'ye yaklaşmış, çoğu kişi dağılmıştı bile. Carlos etrafa bakınarak gözleriyle Charles'ı aradı. Charles ortalıkta gözükmüyordu. "Parka geçmiş olmalı." diye düşündü Carlos. Lando ile vedalaşarak parka doğru yürümeye başladı. Lando'nun arkasından "Yarın her şeyi anlat bana. Meraktan ölürüm!" diye bağırmasını o heyecan ile duyamadı bile. İki haftadır özleminden bittiği öğretmenine kavuşmasına dakikalar kalmıştı.

Carlos koşar adım ilerleyerek parka vardı. Parkın ön girişinde durarak etrafına bakındı. Fakat kimseyi göremeyince telefonunu Charles'ı aramak üzere çıkardı. Tam rehber'e girmiş, Charles'ın adına basacak iken ensesinde bir nefes hissetti ve belini iki el kavradı. Carlos anında arkasını dönüp sarılan kişiyi itecekken, Charles'ın suratı ile karşılaştı. "Altıma sıçtım! Arkadan niye geldin?" diyerek Carlos, Charles'ın boynuna sarıldı. Tüm kokusunu içine çekti. Ardından ikisi yürüyerek bir ağacın altındaki banka oturdular. Saatin geç olması sağolsun ortalıkta onları rahatsız edebilecek kimse yoktu.

İkili banka oturduktan sonra sessizliği bozan Charles oldu. Carlos'un suratına bakarak göz teması kurdu ve konuştu. "Seni havaya kepini fırlatırken gördüğümde ne kadar gurur duyduğumu anlatamam. Çok hoş duruyordun." Carlos gülümseyerek kafasını Charles'ın omzuna koydu. "Teşekkür ederim... Sen de kötü olmamışsın işte. İdare eder gibi gibi." Charles şaşkınlık ve muziplikle karışmış bir surat ifadesiyle güldü. Kaşlarını kaldırarak sordu. "İdare eder gibi gibi mi?!" Charles'ın şokuna karşılık bu sefer de  gülme sırası Carlos'a geçti. Carlos kahkahayı patlattı. "Şakaydı canım aa. Ne alıngan çıktın." Charles burnundan alaylıca güldü ve kolunu Carlos'un omzuna attı. Karşılığında hiç bir söz söylemedi.

Saat artık oldukça geç oluyordu. Carlos'un eve gitmesi lazımdı. Annesini merak ettirmek istemiyordu. Kafasını yavaşça Charles'ın omzundan kaldırdı. Charles "Neden?" diye soran gözlerle Carlos'a baktı. Carlos hemen açıklamasına başladı. "Hiç gitmek istemiyorum ama saat çok geç oluyor. Annem merak eder." Charles çocuk gibi Carlos'un koluna sarıldı ve bırakmayarak konuştu. Suratını ağlar gibi bir ifade kaplamıştı. "Hayıırrrr! Gitmmmeee!" Carlos, kolunu kurtarmaya çalışarak ayağa kalktı. Charles da onunla beraber ayağa kalktı. "Cidden gidecek misin? Ben de beraber bir şeyler yaparız demiştim." Carlos üzgün ve istemsiz gözlerle Charles'a baktı. "Valla ben de öyle düşünmüştüm ama saat geçe kaldık. Maalesef." 

Charles ve Carlos sarılıp vedalaştılar. Tam Carlos arkaını dönüp eve doğru yürümeye başlıyordu ki şeytan aklını çeldi. Annesine, Lando'nun evinde kalacağını söyleyebilirdi. Carlos, bu fikirle hemen arkasını döndü ve Charles'ın yanına döndü. "Hani gidiyordun?" Carlos, her ne kadar annesine yalan söyleyeceği için kendini suçlu hissetse de fikrini Charles'a açtı. "Anneme Lando'da kalacağım demeye karar verdim. Bak değerimi bil sırf seninle eğlenebilmek için yalan söyleyeceğim." Charles'ın gözleri parladı ama bu parlaklık uzun sürmeden söndü. "Hayatımın anlamı ben de seninle vakit geçirmek istiyorum ama annene yalan söylemen hoş olmaz." Carlos'un gözünü şeytan tam anlamıyla boyamıştı. Şuan tek istediği Charles ile hasret gidermekti. "Bir kereden bir şey olmaz."

Carlos cebinden telefonunu çıkardı ve önce annesine Lando'nun evinde kalacağını belirten bir mesaj attı. Sonra da rehbere girip Lando'yu aradı. Özetle durumu açıkladıktan sonra telefonu kapadı ve Charles'a döndü. Yüzündeki kocaman ve aptal gülümseme ile konuştu Carlos. "Eee ne yapsak. Tüm gece bizim."

Charles bu saatte gidilebilecek yerleri düşündü. Pek de bir seçenek yoktu. Carlos'un da aklına sadece bar gelmişti. Ama çok sesli olacağından aklından direkt elemişti. O sırada Charles bir fikir sundu. "Benim eve gidelim mi? Rahatsız olmazsan tabii." Carlos'un bu teklif ile aklı pis yerlere gitti. Başkası söylese asla kabul etmezdi, ancak Charles'a güveniyordu. Olasıkları aklında süzdü ve gidilebilecek en mantıklı yerin burası olduğuna karar verdi. "Senin için sorun yoksa olur." Charles gülümsedi ve kolunu Carlos'un omzuna attı. Yolu göstererek konuştu. "Arabamı arkaya park ettim. Binip gidelim."

Yaklaşık 15-20 dakika süren bir araba yolculuğundan sonra Charles'ın oturduğu siteye varmışlardı. Charles, arabasını sitenin otoparkına park ettikten sonra Carlos ile beraber asansöre yürüdüler. Asansör ile 7. kata çıktılar ve sonunda eve girebildiler.

Ev tek kişinin yaşaması için gayet ideal idi. Çok büyük değildi ama çok hoş dekore edilmişti. Charles, Carlos'un da ceketini alarak kendisininki ile beraber askılığa astı. Carlos oturma odasına girdi ve ne yapacağını bilemeyerek öylece dikildi. Charles, Carlos'un çekingenliğini görünce onu rahatlatmak adına sakince konuştu. "Kendi evinde gibi hisset. Çekinme lütfen, Carlosum." Carlos kanepeye geçerek oturdu. Charles, ona televizyonun kumandasını verdi ve önünde dikilerek sordu. "Aç mısın? Çok iyi yemek yaparım." Carlos gerçekten de hiç aç değildi. "Yok sağol. Hiç acıkmadım. Gel oturalım." Charles gülümsedi ve Carlos'un saçlarını eliyle karıştırdı. "İçecek bir şeyler getireyim öyle oturalım o zaman."

5 dakika içinde kırmızı şarap ve iki kadeh bardağı ile döndü Charles. Carlos, bıraktığı yerde oturmuş telefonu ile ilgileniyordu. Charles dönünce telefonunu kapayarak koltuğun yanındaki sehpaya koydu Carlos. Charles, şarabı ve kadehleri orta sehpasına koydu ve kanepe de Carlos'un yanındaki yerini aldı.

------------------------------

İkili yaklaşık 2 saattir içiyor ve sohbet ederek kahkahalar atıyorlardı.. Çoktan şişenin dibine vurmuşlardı bile. İkisinin de kafası iyiydi. Saçma konulardan bahsediyor, saçma şeylere gülüyorlardı. 2 haftanın hasretini 2 saatte oldukça atmışlardı. Birbirlerine yakın oturmuş, teması asla kesmeden gülüyorlardı. Tam anlamıyla tek yaptıkları şey buydu.

Carlos, havanın bu sıcak hissettirmesine karşı alkolü suçluyordu. Ancak sorumlu alkol ise, neden Charles'ın dokunduğu yerlerden ekstra alev çıkıyordu. Açıkçası Charles da Carlos'dan pek farksız değildi. İkisi de fark etmeden birbirlerinin dibine girmişlerdi. Kişisel alan diye bir şey kalmamıştı.

Gülmeyi bitirdiklerinde bu yakınlığın farkına sonunda varabildiler. Carlos, Charles'ın nefesinin suratına çarptığını hissedebiliyordu. "Ne ara böyle yakınına girdim?" diye geçirdi içinden Carlos. Charles'dan onu kendine çeken bir enerji yayılıyordu. Carlos'un içinden bir ses Charles'ın dudaklarına yapışmasını söylüyordu. Ama bunun sırası şuan değildi. Bu yüzden Carlos kendine karşı koymaya çalışıyordu. Fakat Charles böyle düşünmüyordu. Aynı ses Charles'a da fısıldamış olmalı ki Charles, bir anda dudaklarını Carlos'un dudakları ile birleştirdi ve öpmeye başladı. Carlos tabii dünden hazırmış gibi hemen Charles'ın öpücüğüne karşılık verdi. İkisi de yarın yokmuş gibi öpüşüyor ve ellerinin ulaştığı her yere dokunuyorlardı.

Carlos'un eli Charles'ın gömleğinin yakasına gitti ve düğmeleri açmaya başladı. Charles, Carlos'un ellerinin ne yaptığını fark edince sırıtarak geri çekildi. "Ne hızlı çıktın öyle." diyerek fısıldadı Carlos'un dudaklarına doğru. Carlos utanarak ellerini çekiyordu ki Charles, Carlos'un ellerini yakalayarak tekrar aynı yere koydu. Carlos bununla devam etmesi gerektiğini anlayarak Charles'ı tekrar öptü. Charles, Carlos'u kendine çekerek kucağına oturttu. Ellerini Carlos'un beline yerleştirdi ve bir süre öylece öpüşmeye devam ettiler.

Şimdi ikisinin de gömlekleri yerdeydi. İşler oldukça ateşlenmeye başlamıştı ve bunun sonunun nereye gideceğini ikisi de biliyordu. Charles her ne kadar devam etmek istese de, bunun Carlos'un da isteği olduğundan emin olması gerekiyordu. Charles nefes nefese Carlos ile dudaklarını ayırdı ve sordu. "Bunu yapmak istediğinden emin misin, Carlos. Seni zorlamıyorum değil mi?" Carlos gülümseyerek Charles'ın boynuna öpücükler kondurmaya başladı. "Hayır. Hayır beni zorlamıyorsun. Şuan her şeyden çok bunu istiyorum." Charles emin olamayarak tekrar sorma kararı aldı. "Alkol yüzünden demiyorsun bunları, değil mi?" Carlos geri çekildi ve iki eliyle Charles'ın suratını tuttu. Gözlerinin içine baktı ve içten bir gülümseme ile cevap verdi. "Hayır. Sabah pişman olmayacağım, alkol yüzünden demiyorum."

Charles bu sefer emin olarak Carlos'un adem elmasına bir öpücük bıraktı ve önce Carlos'u üstünden indirerek ayağa kalktı. Carlos meraklı gözlerle Charles'ı izlerken, Charles tutması için elini Carlos'a uzattı. Carlos, Charles'ın elini tutarak ayağa kalktı. İkisi beraber yatak odasına geçtiler.

Müptela Olmuşum GözlerineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin