#10

160 19 27
                                    

Maç Günü

Carlos, kıyafetlerini seçmiş ve çoktan giyinmişti. Max ile date'i için güzel olmak istiyordu. Neticesinde bu Charles'ı aklından (ve kalbinden) çıkarabilmek için güzel bir fırsattı. Carlos tuvalete girdi ve saçını jöleleyerek arkaya yatırdı. Güzel görünmek istiyordu. Tuvaletten çıktı ve yatağın üzerinden telefonunu alarak Max ile olan yazışmaya girdi.

Chilli.55: Max, geliyor musun?
Chilli.55: *bir konum gönderildi*
Chilli.55: Hazırım.
max.vrstpn: 5 dakikaya oradayım.

Max, gerçekten de dediği gibi 5 dakika sonra Carlos'un kapısındaydı.

max.vrstpn: Aşağıdayım. İn.

Carlos, Max'in mesajı ile telefonunu ve çantasını kaparak evden çıktı. Apartman kapısına çıktığında karşısında Max'i buldu. Max, arabasını park etmiş şekilde arabasına yaslamış Carlos'u bekliyordu.

Carlos yakışıklı adamı gözleriyle baştan aşağı süzdü. Ay ışığının altında Porsche arabasına yaslanmış şekilde çok çekici duruyordu. Carlos, Max'e el sallayarak selam verdi. Max de karşılığında onun için arabasının kapısını açtı. Carlos teşekkür ederek bindiğinde Max de centilmence kapıyı kapadı.

Araba yolculukları hoş atmosfer ve güzel sohbetlerle ilerledi. Sonunda stadyuma varmışlardı. Max arabayı yakın bir yere park etti. Ardından ikili arabadan indiler ve stadyuma girerek tribünlere doğru ilerlediler. Tribün şimdiden dolmaya başlamıştı. Max ve Carlos kalabalığın arasından ilerleyerek yerlerine geçtiler. Max, onlar için önden güzel bir yer almıştı. Maçı buradan izlemek hepten heyecanlı olacaktı.

Yerlerine yerleştiklerinde sessizliği önce Max bozdu "Kesinlikle kazanacağız. Takım fena iyi." Carlos cevapladı. "Ahah tabii ki kazanacağız.  Benim tuttuğum takım kaybedemez!" Max Carlos'un şapşal sözlerine gülümsedi ve burnundan güldü. Max oturduğu yerde biraz daha yayıldıktan sonra tekrar konuştu. "E o zaman kazanacağımız şimdiden belli ise bir kutlama yaparız artık. Hm, ne dersin?" Carlos bir süre düşündü. En kötü ne olabilirdi ki. "İyi, peki. Gideriz bir yerlere kutlamaya." Max sadece sırıttı ve takım oyuncuları sahaya girmeye başladı.

Maç tüm heyecanıyla sürdü. İlk golü karşı takım atınca ortalık biraz gerilse de sonucunda galip gelen takım Carlos'un takımı olmuştu. Max, galibiyetin sevincini Carlos ile kutlamaya sabırsızlanıyordu. Carlos ve Max maç hakkında konuşarak tribünden çıkıp arabaya doğru ilerlediler. Sırada kutlama vardı.

Max geçen seferki gibi önden hızlıca Carlos'u geçti ve onun kapısını açtı. Carlos da yine teşekkür ederek arabaya bindi. Bu seferki ses tonu, bir öncekine daha bir cana yakındı ve Max de bunu fark etmişti. Kendi kendine gülümseyerek sürücü koltuğuna geçti ve arabayı çalıştırdı.

Yol boyunca maç hakkında konuştular. "Off, o penaltı golü neydi öyle?! Aşırı iyiydi. Sonuna kadar hak ettik!" diye anlatıyordu Carlos. Max de gülümseyerek arabayı sürerken arada yandan da Carlos'u süzüyordu. "Ben başta kaybedeceğiz sandım açıkçası. Karşı takım o kadar çabuk ilk golü atınca..." diye devam ettirdi sohbeti Max. Carlos da aynı hararetle maç hakkında düşüncelerini savurmaya devam etti. Max de memnuniyetle onu dinledi.

Sonunda şık bir bara varmışlardı. Yaşı 18 olduğundan bara girmek sorun olmazdı. En kötü kimlik gösterip girerdi. Fakat başka bir sorun vardı. Carlos arabadan hemen indi ve bara baktı. Baya lüks duruyordu. Carlos bir şey deyip kendini küçük düşürmek istemediğinden sustu. Max, Carlos'un huzursuzluğunu fark etmiş gibi kolunu omzuna attı ve konuştu. "Her şey benim ısmarlamam. Sonuçta seni ben davet ettim." Carlos gözlerini fal taşı gibi açtı ve itiraz etmek için ağzını açtı. Ancak Max, onun konuşmasına izin vermeyerwk önce davrandı. "Sakın!... İtiraz etme. Lütfen..." Carlos çenesini kapadı ve ikisi beraber içeri girdiler.

Bu Carlos'un bir bara ilk gelişi değildi fakat bu bar, Carlos'un gittiklerinden çok daha farklıydı. İçeri canlı ve kalabalıktı. Müzik de son ses açılmıştı. Herkes dans ediyordu. Ayrıca lüks tasarım her şeyi daha da göz alıcı yapıyordu. "Porsche araba, zengin mekanları... Bu Max milyoner falan mı?!" diye geçirdi içinden. Max, Carlos kaybolmasın diye onu elinden yakaladı ve dans edenlerin yanından daha uzak bir yere götürdü. Burası barmenin olduğu tabureli yerdi. Max ve Carlos oturdular ve kalabalıktan çıkmanın vücutlarını rahatlamasını hissettiler. Barmen ikiliye döndü ve sordu. "Ne alırdınız, beyler?" "Ben viski alırım. İçine buz da koyun lütfen." diye siparişini verdi Max. Sıra Carlos da idi. "Ben bira alırım." dedi Carlos. Sarhoş olmak istemiyordu.

Barmen hızlıca ikisinin de içkisini hazırlayarak önlerine getirdi. Max viskisini yudumlarken ilginç bir konuşma konusu açtı. Gürültü azaldığından birbirlerini daha iyi duyabiliyorlardı. "Eee, Carlos, eğlendin mi benimle?" Carlos birasının ağzıyla oynarak gülümsedi ve cevapladı. "Ah evet! Çok güzel bir gündü, her şey için teşekkür ederim." Max, Carlos'a biraz daha yakınlaştı ve konuşmaya devam etti. Carlos sadece boğazını seslice temizlemekle yetindi. "Carlos, bir sorum var?"
-Buyur?
-Nasıl olur da senin gibi birinin sevgilisi olmaz?
-Olmadığını kim söyledi ki?
-Sevgilin olsa benimle burada işin olmazdı, canım.

Carlos gözlerini devirdi ve yenilgiyi kabul etti. Aklına hemen öğretmeni gelmişti. Bu adamı neden aklından çıkaramıyordu... Carlos konuyu değiştirerek başka bir muhabbet açtı. Aklını öğretmeninden oldukça uzaklaştırmak istiyordu. Tam da böyle düşünürken uzaktan tanıdık bir silüet gördü. İçinden "Aman Allah'ım. Ben mi hayalperestim yoksa evren benimle taşak mı geçiyor?!" diye geçirdi. Charles orad tek başına oturmuş içkisini yudumluyordu. Carlos, Charles'a dalıp girmiş ve Max'in ona seslenişini duymamıştı bile. Max, Carlos'un baktığı yöne döndü ve baktı. Hiç bir şey anlamamıştı.

Charles bir anda birinin onu izlediği hissiyle kafasını çevirince Carlos'u gördü. Charles'ın gözleri fal taşı gibi açıldı ve kalbi panikle çarpmaya başladı. Charles'ın gözlerine yakalanan Carlos hemen gözlerini kaçırdı ve Max'in arkasına saklanmaya çalıştı. Her ne kadar başarısız olsa da. Charles ise hâlâ ona bakıyordu. Max, Carlos'u iki tarafından da tutarak salladı. "İyi misin? Herifin tekine daldın gittin, betin benzin attı. Tanıyor musun? Rahatsız edicek bir şey mi yapıyor?" Carlos hemen kafasını hayır anlamında salladı. "Hayır hayır, sadece... Matematik öğretmenim..." Max güldü ve kafasını salladı. "Aha sıçtın."

Carlos kendini zor tutuyordu. Charles'ın yanına gitmesini gerekiyordu. Yoksa kötü bir görünüm bırakabilirdi. Kendine bunun önemi olmadığına inandırmaya çalışsa da kalbi dinlemiyordu. Beyni her ne kadar Charles'dan uzak durmasını söylese de, kalbi buna izin vermiyordu. Bir anda istemsizce ayakları yakışıklı öğretmenine doğru hareket etti. Max sadece arkasından bakakaldı fakat pek üstelemedi.

Charles, sanki Carlos'dan bu hareketi bekliyormuş gibi hemen onun geldiği tarafa döndü. Gülümseyen güzel suratı ile Carlos'un gözlerinin derinlerine baktı. Carlos ne diyeceğini bilemeden orada öylece kızararak dikildi. Kulaklarından ateş çıktığını hissedebiliyordu. Charles sonunda sessizliği bozdu. "Merhaba, Carlos. Böyle yerlerde takıldığını bilmiyordum." Charles'ın sesinden şaşkınlığı belli oluyordu. Carlos hemen savunmaya geçti. "Ah hayır, normalde böyle yerlere gelmem zaten... Arkadaşım ile geldim. Maç kutlaması." Charles önce Max'i süzdü, ardından da anladım anlamında başını aşağı yukarı salladı. Pek de hoşnut değilmiş gibi duruyordu. Yüzündeki gülümseme kırılmıştı. Tam o sırada Charles'ın arkasından bir adam yaklaştı ve konuştu.

"Hayatım?"

Müptela Olmuşum GözlerineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin