Bölüm 2: Prensesin Zor Seçimi

25 3 0
                                    

Tanrıça Annenin benle konuşmasının üzerinden 6 ay geçti. Evet, 6 aylık oldum! ....ve evet zaman çok yavaş geçiyor. Buarada Beyaz saçlarımı Annemden, mavi gözlerimi Babamdan aldım. Neyse o olaydan sonra öğrendim ki; Kraliçenin yani Annemin adı Elisabeth ama Anneme Elisa diye sesleniyorlar. Babam ise Leroy. Ve evet onun da bir lakabı var ama sadece Ben ve Annem biliyoruz ve zamanı gelince bence herkes öğrenicek. *güler*
"Sen bana mı güldün bakayım Serena." Şuan Annemin kucağında oturuyorum ve Annemim en yakın arkadaşı Amy yanımızda, Annem ile sohbet ediyor. "Elisa, müsaadenle Serenayı kucağıma alabilir miyim?"
Vallahi bana göre hiçbir sıkıntı yok ama malum Sinsi Tanrıça bu işe de bir el attı.
"Tabii ki de"
*uzatırken* ...ve ben ağlamaya başladım. O an Annem Beni sakinleştirmeye çalışırken bir yandan da şunları söylüyordu.
"Üzülme Amy, şuan uykusu gelmiş olmalı."
"Sorun yok, birdahakine artık."
Küçük bir sessizliğin ardından
"Amy ben Serena'yı yatırmaya gidiyorum, malum uykusu varken çok huysuz prenses."
Annem el sallayarak balkondan ayrıldı.
Odada bile ağlamam durmuyordu.
"Ah!! Şu Sinsi Tanrıça"
Ve tabii ki de sesim dışarıdan olduğu gibi duyulmadı. Ağlamamı duyan Babam Leroy koşarak odaya girdi. Sanki öldük be adam! Babam beni kucağına aldı ve Annemin karşısına oturdu.
"Kızım her zamanki gibi gene huysuz." Evet, huysuzum ama kimin yüzünden bir bilsen! Herşeye rağmen ikisinide seviyordum. Sonuç olarak bu yeni bir hayattı ve onlarda Anne ve Babamdı.
Eninde sonunda ağlayarak uykuya daldım. Sinsi Tanrıçanın gülme sesi ile uyanı verdim. Acaba gene ne işler çeviriyordu?
"İzle ve gör ufaklık."
"Ne dedin sen!"
O anda boğazımda bir tıkanıklık hissi ve vücudumda üşüme hissi oluştu. Sanki nefes almak zorlaşmıştı ve aniden Annem uyanıverdi. Ben daha anlayamadan Annem başımda Bitmiş endişeden hem ağlıyor hem de bağırarak hekim çağırıyordu.
"Yardım edin!! Serena yanıyor, kızım ateşler içinde yanıyor"
Abartma demek isterdim ama hiç iyi hissetmiyordum. Gerçekten bayılacak gibi hissediyordum ve ağlamaya başladım. Annem sesimi duydukça daha çok kahroluyordu.
"Dayan Prensesim, Baban ve Hekimler yolda!"
Daha sonrasında hekimler geldi ve benimle ilgilenirken Babam Annemi sakinleştiriyordu.
"Elisa aşkım merak etme kızımız iyi olucak."
"Söz verebilir misin, Leroy."
"Evet."
İlaçlar verildikten sonra o kadar rahatladım ki bayılır gibi uykuya daldım. Annem rahatlamış ve hekimleri dinliyordu.
"Majesteleri 1 hafta boyunca Prensesin Ateş Kontrolünü yapın ve eğer davranışlarında bir farklılık sezerseniz bize haber verin."
"Tamamdır, çekilebilirsiniz."
Annem bana sarılmak için doğru anı bekliyordu ve hekimler ayrılır ayrılmaz resmen üzerime atladı. Uyanmamla beraber Annem beni tekrar ve tekrar sürekli uyuttu. Yanıbaşımdan hiç ayrılmadan 1 hafta boyunca gece gündüz demeden bekledi. Ve o gün bir anda "Anne" deyiverdim.
"Ah! Serena, az önce sen Anne mi dedin!?"
Evet sonunda dedim! Acaba Sinsi Tanrıça benimle uğraşmayı bırakmış mıydı? Sonuç olarak konuşmamı engelleyen de kendisiydi.
"Hayır, o konuda hiç şüphen olmasın ufaklık."
*Sinsice güler* Artık ondan bıkmıştım ve nefret ediyordum.
Daha ne kadar sürecekti benle uğraşmaları.
*7 YIL SONRA*
"Prensesim doğum günün şimdiden kutlu olsun"
"Daha 1 ay daha var babacığım!"
"Olsun sonuçta hayatımıza huysuzluğunla renk katıyorsun"
"Ya Baba!"
Gerçekten Babam şakacı bir kişiliğe sahip ama ben bundan hoşlanmıyorum.
"Hadi ama Leroy, Serena ile uğraşmayı bırak, artık büyüdü benim Prensesim."
Bu küçük çaplı konuşmanın ardından odama döndüm çünkü dans dersim vardı ve buna hazırlanmalıydım.
Henüz ders öncesi prova yaparken, Sinsi Tanrıça önümde beliriverdi ve konuşmaya başladı.
"Şimdi sana bir teklifim var."
"Nedir"
"Bakıyorum da sözümü kesmemeyi öğrenememişsin."
Anlaşılan hala değişmemişti.
"Özür dilerim Tanrıçam"
Onunla uğraşırsam burada durmayacağı ve teklif her neyse söylemeyeceği kesindi. Aniden söze girdi.
"Sen 8 yaşına girmek üzeresin ve büyü kontrolüne az kaldı o yüzden bir teklifim var."
"Dinliyorum."
"Sana büyü gücü bahşedicem lakin geçmiş hayatının anıları yavaş yavaş kaybolmak suretiyle"
"Ne! Bir dakika!"
"Dinle bu dünyada büyü gücü olanlar değerlidir ama olmayanlara çöp denir. Sen ise bir varis olarak reenkarne oldun. Artık önceki hayatının bir önemi de yok dikkatlice düşün."
"Ama..."
"Aması falan yok! Bu dünyada hayatta kalmak istiyor isen bu kararı versen iyi olur. Çok fazla bekleme lüksüm de yok."
"Düşünmek için ne kadar sürem var?"
"1 saate geri geleceğim."
*gider* Bu aslında bir bakıma kolay bir seçimdi ama aynı zamanda bir o kadar da zor bir seçimdi. Ne yapmam gerekiyordu bilmiyordum. Önceki hayatımdaki Anneme desem ne derdi bilmiyorum ama o artık Annem değildi. O Austin'in Annesiydi. Kararımı vermek için 1 saat az bir süreydi.
"Kararını verdin mi ufaklık?"
Arkamı döndüm ve cevap verdim.
"Evet, kabul ediyorum."
"O zaman Anlaşma kabul edilmiştir."
Bir anda gözlerim kararmaya ve bedenim hissizleşmeye başladı. Sinsi Tanrıçanın üzgün yüzünü gördükten sonra bayılıverdim. Neden üzgün görünüyordu?
Devam edecek....

Bir Tanrıçanın oyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin