Muğla - Kıbledere Mit Kayıtları - 3

118 17 0
                                    

Akitleşmenin üzerinden bir kaç gün geçti ki köyde imdat çığlıkları Hacı Dursun' un evinden geliyor! Koştuk yetiştik ki ne görelim. Eşi Ayşe bileklerinden kapıya çivilenmiş elleri kopmuş yerde! Kafası da kesilmiş! Kadının kesik kafası ortalıkta yok! Ortalıkta Hacı Dursun' u aramaya başladık. Baktık ki çatıdan ses geliyor. Dursun amca çatıda... İmkansız!

+Neden imkansız?

-Yahu adam, yarım adam. Hasta, tek başına yerinden kalkamaz. Ama çatıya çıkmış elinde baltayla, baltanın ucunda da hanımı Ayşe teyzenin kafası! Kaşlarını biri tutup yukarı kaldırır gibi gerilmiş bir yüz ifadesiyle bağırıyordu. Diğer elinde taşla kendi kafasına vura vura parçaladı kafasını, düştü bahçeye can verdi! Biz korku içinde kaldık... Bu adam kadını nasıl getirip kapıya çiviledi? Nasıl ellerini, kafasını kesti? Bahçede ki incir ağacından bir kikirdeme duyunca oraya baktım. Abdullah diye seslenince herkes döndü o tarafa... Abdullah incir ağacına tünemiş çenesini dizlerine koymuş iki eli kafasında delirmiş gibi keyif ala ala kikirdiyor! İlk jandarmayı arayacaktık! Ama arkasında ki o yılan suretli ifrit! Onu görür görmez kaçıştık hepimiz... Hayatımda bu kadar korktuğumu hatırlamıyorum. Köy meydanında evdekilere anlatmayalım diye sözleştik. Yoksa kimi tutacaksın burada... Ben dayanamayıp sabaha karşı şehre indim. Bu hali imam olan amcama anlatınca, beni Yelli Camiye gönderdi. Yelli Camiye vardım ama cami harap kapı pencere hiç bir şey yok! Kapısına vardım içeriden birisi Bayram' a izin verin gelsin dedi. İçeri girdim gözlerini bağlamış iri cüsseli beyaz sakallı bir adam! Suya domuz atmışlar dedi. Ben daha hiçbir şey anlatmadan! Bu suyla abdest alıp, yemek yapmışsınız. Girdiğiniz yer necaset yediğiniz yemek haram olmuş. Bunlar sizi zayıflatmış Bayram! Bileğinden de etkilemiş seni! Bu yüzden dünyalık hevesler girmiş kalbine... O İfrid uşağı Abdullah'ı göremiyorum kendini nasıl saklar bu adam?

Ben cevap veremedim tabi... Benimle gelseniz diyip yanımda götürsem diye düşünürken, gelirim akşam ezanından sonra gel beni buradan al dedi. Zaten camiden de epey korkmuştum. Duvarlarda gölgeler oynuyor gibiydi. Beraber Kıbledere nin yolunu tuttuk.

+Abdullah bir sandık altın getirmiş size? Sizin sakladığınız altınlarmış. Bu konuya hiç girmediniz.

-Dursun amcanın evinden kaçtığımız gece kapıma geldi bu. Elinde bir sandık domuz kulağı! Arkasında üzerleri örtülü uzun boylu ince bacaklı adamlar! Vallahi korkudan o gece ölmediysem daha ölmem! Abdullah kafasını sağa yatırmış sol elinde sandık sağ elinde bir kulak dişlerinin arasında ezip bu altınları istemez misin diyordu. Bir insanın boynunu kırıp kafasını yan yerleştirseniz ancak böyle görünürdü! İstemem dedim... Karım kapıyı açtığında gayet normaldi heralde. Ben yukarı bembeyaz çıkınca mana vermedi.

+Devam edin bu adamla köye gittiğinizde ne oldu?

-Arabaya kadar gözü bağlı geldi. Dağ yolunda bir kaç kez durduk. Durduğumuz heryerde inip bir noktan çaputa sarılı bir şeyler çıkarıp yakıyordu. Meğer Abdullah günlerdir arı gibi çalışmış köyün yolu boyunca çevresinde uğraşmadığı alan kalmamış. Bu adama adını sorduğumda Battal ağa derler dedi. Battal ağayla köye girdiğimizde ağaçların arasından inlemeler gelmeye başladı. Battal ağa gözlerini açıp etrafı izlemeye başladı. Birden Abdullahın oğlunu köy meydanından dağa doğru koşarken gördük. Ormanın sınırında Battal ağa eliyle çocuğu işaret edince sırtı bize dönük çocuk görmeden durdu. Yanına gittik. Daha önceden akit yapılan deriyi dürüp oraya bırakmış biri, çocukta gözünü dikmiş deriye bakıyor. Adam hemen açmaya çalıştı deriyi bana da ayağınla ucuna bas dedi. Bastım okuya okuya deriyi açtı. Derinin içerisinde gözleri olmayan el ve ayak uçları törpülenmiş gibi bilekten kopuk bir bebek çıktı. Çocuklarınızı kurban etmek için akit yapmışsınız dedi! Bu yaptığınız akit ifrid in çocuğuna can verecekti! Baltayı ver bana dedi. Okuya okuya parçaladı bu deriyle içindeki bebeği. Abdullah camdan delirmiş gibi oğlum oğlum diye bağırıyordu. Battal okuya okuya ağaçlara toprağa çivi gibi bişeyler sapladı. Çocuğu ayırma yanından dedi. Ben çocukla köy meydanına geçtim. Battal ağa işini bitirip geri gelirken Abdullahın evinden hanımının feryadı koptu. Battal ağa bu sefer eve koşmaya başladı. İçeri giremedi başta. Ağzını kıpırdata kıpırdata bahçe kapısından geçtik. Kapının eşiğine bu çivilerden çaktı yine bahçedeki ağaçlara da aynısını yapıp evin kapısına geldi. Bahçe bir anda keçiyle doldu. Yürüyemiyorlardı. Evden içeri girdiğimizde Abdullah ın hanımı yatağın üzerinde üstünü başını yırtıyordu! Bu kızcağız yolunda bir insandır. Böyle hareketler yapmasına inanamadım. Battal ağaya kahkahalar atıp avret yerlerini gösteriyordu. Bunu yaparkende Abdullah yetiş ırzıma geçecekler diye bağırıyordu. Battal ağa cebinden bir taş çıkarıp bunun yüzüne attı. Kadının suratı sarkmaya korkunç bir hal almaya başladı. Gözleri simsiyah olmuştu. Kolundan kaptığı gibi dışarı sürüklemeye başladı. Keçiler üstümüze gelirken ışık hüzmeleri ortaya çıktı. Battal ağa bahçeden çık deyince kaçıp dışarda bekledim. Kadını elinden almaya çalışan keçileri bu ışıklar parçalamaya başladı. Battal Ağayla bu ışıklar kadını sürükleyip ölü çocuğun yanına götürdüler. Belinden kuşağını çözdü bu şeytanın boğazına bağladı. Kuşağı ağacın dalından aşırıp ayaklarını yerden kesti. Yanında ki cam şişeden suyu üstüne attıkça kadın yanmaya başladı. Abdullah aynı camda hareketsiz kalmıştı. Kızcağızı bu beladan öldürdük diye dertlenirken Abdullah' ın eşi Rukiye nin sesi içerden gelmeye başladı. Battal ağaya seslendim yine, içeri girdi sesi geliyor diye... O gerçek Rukiye evden çıkarın onu dedi. Şeytanın yattığı yatağın altına bağlamışlar kızı, kesikler atıp kanını akıtmışlar hani bişeyler yapmışlar ama biz anlayamadık.

Köy meydanına toplandığımızda Battal ağa cebinden taşlar çıkarıp tek tek hepimize verdi. Bu taşları kimse kaybetmesin diyerek anlatmaya başladı. Abdullah ifridlerle bir olmuş bunlardan çocuklar yapıp bahçesine saklamış! Köyün bütün yolunda tılsımlar vardı. Köyden çıkmanıza engel oluyordu. Ben izin vermesem muhtar beni bulmaya gelemezdi. Altı aydır bu haldesiniz! İfrid Sultanının bir oğlu ölü doğmuş! Sadece sizden alacağı canlarla onu geri getirebilirdi. Kanla yaptığınız  akit aslında buydu! Şimdi etrafınıza bakın dedi.

Kafamızı çevirdiğimiz her yer İfrid doluydu! Battal ağanın çivileri çaktığı yerlerden giremiyorlar, bize de onları gösterip sökmemizi istiyorlardı. Bütün köy buna şahit olduk. Herkes evini topladı sadece Abdullah gelmek istemedi. Hepimizden çivileri sökmemizi ve gitmememizi kalmamızı istedi. Sabah olunca Battal ağanın verdiği taşları ağzımıza koyup yola çıktık. Gündüz vakti bile köye girebilecekleri açıklık arıyorlardı. Meğer Battal ağanın yaktığı İfrid sultanının kızıymış, Abdullah bize akit yaptırınca ona nikahlamışlar! İlk kurban olarakta o gece dünyalar güzeli oğlunu ifridlerle göndermiş! Sonrasında da sizinde isteğinizle biz bu konuyu kapattık. Köye bir daha kimse gitmeyecek.

•Sorgu ardından bırakılan Abdullah köye yakın noktada parçalanmış halde bulundu. Bu varlıklara ait herhangi bir delil bulunamasa da yapılan incelemede Abdullah BASMALI''nın bahçesinde ölü yılanlar olduğu, arka bahçesinde ise daha önce rastlanılmayan parçalanmış ve yakılmış sürüngen kalıntıları olduğu görülmüştür. Üst makamlardan alınan talimatla köye giden yollarda ağaçlandırma yapılarak köyde ki evler yıkılıp, köy bulunmaz hale getirilmiştir. Haritalardan silinen konumu ile art niyetli kişilerin ziyaretleri engellenmiştir

MİT MUĞLA 12.01.1987

Yılanlar Meclisi Cin HikayeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin