Fısıltı

13 1 0
                                    

Gözlerimi açtığımda yerde uzanıyordum. Bulanıklaşan Dünya yavaş yavaş net oluyordu. Ellerimi Alp abim tutuyordu. İkisi de korkudan buz kesilmiş ve telaşlı görünüyorlardı. Neler olup bittiğini hayal meyal hatırlıyordum. Dün gece özel bir geceydi ama benim için tam bir kabustan ibaretti. Ali abim sürekli sorular soruyor. Kendimi iyi hissedip hissetmediğimi merak ediyordu.

Ali " Zehra biz dün uyurken neler oldu? Teker teker anlatır mısın?".

Soruları bir dava avukatına yakışırcasına net ve sorgulayıcıydı. Bu sefer ben sorgu odasındaydım. Suçlular değil...

" Abilerim, inanın hatırlasam size anlatacağım neden anlat mıyım? Sadece mutfakta su ictigimi ve pencereden baktıktan sonra bayıldığımı hatırlıyorum. Gerisi malum yerde bayıldım, gözlerimi açtığımda sizleri gördüm.

Alp " Seni yerde baygın görmek nefesim kesilmesine sebep oldu. Uyku sersemi nasıl uyandığımı, kalktığımı, seni yerden kaldırdığımı zar zor hatırlıyorum".

Dün akşam yaşanan bence kabustan ibaretti. Gördüklerimi rüya olduğunu düşündüm onlara anlatamamıştım. Genç yaşımda zihnimin bana çılgın oyunları var ve bende onun yazdığı senaryoyu oynuyor gibiydim. Yönetmen kimdi? oyunun kuralı neye göre yazılmıştı? Kaç perdelik son olacaktı? Hepsini fısıltılar biliyordu. Hayatımın başrolünde sadece ben yoktum, bu sefer onlar vardı.

Akşam olayın üzerinden 10 saat geçtikten sonra hiçbir şey olmamış gibi müzik eşliğinde monopoly oynadık. Güldük, eğlendik, içtik ve biraz cayırkeyif olup dans ettik. İşte onları bu yüzden çok seviyordum, ne olursa olsun geriye bakmıyorduk. Hep ileri ve sadece ileri...

Alp abim akşam davetlileri olduğunu söylemişti ve oyundan sonra misafirler gelecekti. Kim olduklarına gelince abilerim sevgilisi ve davetsiz misafir Cem vardı. Alp abimin sevgilisi selin ve ali abimin sevgilisi Nur vardı. Isimlerini Cemden ogrenmistim. Resmi olarak tanışma gercekleşmemişti. Cem işi gereği abilerimle tanışmıştı ve nedense araları çok iyiydi. Bu beni çok şaşırmıştı. Cem insanı uyuz eder gıcık eder üstüne sinir hastası yapardı, ama aralarından su sızmıyordu.

Misafirlerimiz yavaş yavaş köşke geldiler. Bu gece özel gece olduğu belliydi, annemlerden dolayı evet ama abilerim bu sefer  abayı yakmıştı ve hepsi de ciddi görünüyorlardı, istemsizce kahkaha atıverdim. O an istenmeyen ot Cem yamacıma geldi kolumu dürttü.

" Ne o çok keyiflisin? Yoksa beni gördüğün için mi bu kadar mutlusun?

"Allah korusun", sesim çok soğuktu. Alp abimde kahkaha atarak.

"Uuu çok soğuk, birileri buzdolabını açık bıraktı sanki" herkes bir anda gülmeye başladi tabi ben hariç...

Akşam çok sakin geçiyordu. Köşkün balkonunda oturmuştum. Uzun zamandır ilk defa cumartesim bu kadar çok huzurluydu. Ben böyle gökyüzünü izlerken Cem yanıma geldi. İçimden evet uyuz etme makinası balkonumuza teşvik etti.

Cem elinde şarap davetkar şekilde caprio bakışı atarak. "Hadi ya, içine hap atmadım ya " dedi.
Bu sefer onunla laf atışmasına girmek istemiyordum. Dün ki bayılmam beni çok sarmış ve yormuştu.

"Dün akşam bayılmışsın, umarım ciddi bir şey yoktur" bu sefer sesindeki alaycılık silinmiş, yerine daha anlayışlı bir ifade belirmişti.

"Olup bitenle ilgili hiçbir fikrim yok. Sadece uyumaya ihtiyacım var. "

Cem ve ben aşağıya indik, bizimkilerden izin isteyip uyumam gerektiğini söyledim. Alp abim ısrarla onlarla oturmamı ve güzel haberleri olduğunu bozuk plak gibi tekrarlıyordu. Sonunda pes edip, dinlenmem gerektiğini söyledi.

Herkesi geride bıraktıktan sonra odama çekildim. Odanın ışıklarını açtıktan sonra sanki görünmeyen binlerce kelebek etrafta uçuyor gibi hissettim. Gözlerimi açıp kapattım ve tekrardan binlerce kelebek yine uçuyordu. Sonra bir süre sonra gözlerim normale dönmüştü. Gerçekten acilen temiz bir uykuya ihtiyacım vardı. Direkt yatağa kendimi attığımı gibi uyuyakalmıştım. Aradan kaç saat geçti bilmiyorum ama kendimi köşkün bahçe de bulmuştum. Bizimkiler yemek masasını dışarıya çıkmışlardı. Her şey ne çabukta değişmişti. Kızların üzerindeki kıyafetler ve Cem de gözlük takıyordu. Bu işte basbayağı terslik vardı. Mekan ve bizimkiler çok yabancılaşmıştı.  Sonra onlara seslendiğim de beni duymadılar. Bağırdım, avazım çıktığı kadar çığlık attım beni duymadılar. " Hadi ama çocuklar benimle dalga mı geçiyorsunuz?"

"Ben buradayım beni neden görmüyorsunuz?"
Ne yapsam hiçbir şey değişmiyordu, sanki onlar bir camın ardındaydı, onlara erişemiyorum ve kendimi duyuramıyordum. Artık pes ettim sadece onları izlemeye koyulmuştum. Onlar neşeli neşeli içkilerini içerken arkadan kocaman bir gölge belirmişti. Dün gece cam da gördüğüm gölgeydi. Bu sefer yüzünü daha net görebiliyordum. Yüzünde keçi yüzüne benzer bir maske vardı. Boynuzları çok keskindi ve üstünde ölü kuş kanadı vardı. Beyaz maskeli elleri kana bulanmış ve bir elinde büyük bir et bıçağı vardı. İçimdeki ses gürlemeye başladı ve  avazım çıktığı kadar bağırırdım. O kadar çok bağırdım ki kelimelerim havada takılıp tek tek yere düşüyordu.

Abi arkana bak, arkanda büyük insani bir keçi var. Sesim gittikçe kısılıyor, ve dilimin tutulduğunu hissediyordum. Bütün vücudum buz gibi olmuş yere yığılıp ağlıyordum. Keçi, keskin bıçağıyla herkesin boğazını kesiyor bana pislik gülüşler atıyordu. Artık gözyaşlarım sel olmuş ve o selde yüzüyordum. Okyanus olan gözyaşım o kıyameti görmemi engelliyordu. Kulaçlarımı hızlandırmam gerek onları kurtarmam gerek... Her yer karanlık oldu. Uzaktan silah sesleri duyuyordum.

Dalgaların ardından hala bağırıyordum.

"Yardım edin".

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 11, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

FISILDAYAN ORMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin