1

9.3K 201 16
                                    

Murat'tan

"Üzgünüm Murat... Sperm üretim seviyesinde önceki kontrole kıyasla bir artış söz konusu olsa da beklentimizin çok çok altında. Ayrıca spermlerin çoğunda bir hareket söz konusu değil. Durumda pek bir değişiklik yok diyebiliriz."

Doktorun söylediği şeyler beni yine hayal kırıklığına uğratmıştı.

"İyi de neden olur ki? Beslenmeme dikkat ediyorum, spor yapıyorum, stresten uzak durmaya çalışıyorum, verdiğiniz egzersizleri yapıyorum. İlaçlarımı da hiç aksatmadım..."

"Sadece fiziksel yapılardan ibaret değiliz unutma. Atladığın bir nokta var. Psikoloji."

Siktiğimin psikolojisini senelerdir düzeltememiştim zaten.

"Terapilerime devam ediyorum. Psikoloğum iyi gittiğimizi söylüyor."

"Bazı şeyler için hâlâ yeterli değil demek ki."

Bu adamın da ters konuşup canımı sıkmakta üstüne yoktu.

"Ne yapacağız peki?"

"İlaçlarını değiştiremem artık. Fazlası yan etki yapar. Tedavinin zirve noktasındayız. Geriye yapacak tek bir şey kalıyor. Beklemek."

"İyi de bu süreçte hızlı olmam gerektiğini söyleyen sizdiniz. Ya daha kötüye giderse ve tamamen dönülmez bir hal alırsa?"

"En basit ameliyatta bile risk vardır. Her iyi ihtimale karşı da kötü bir ihtimal vardır. Önemli olan odak noktamızı pozitife yöneltmek. Ben bu ay için aynı ilaçlardan birer kutu daha yazacağım. Bir sonraki kontrolde görüşürüz."

Hastaneden çıktığımda ilaçlarımı alıp çiftliğe geri dönmüştüm. Şehirden uzakta olmak bana iyi geliyordu. Yaş ilerledikçe gürültüyü ve şehir hayatını kaldıramamaya başlamıştım. Ormanla ve doğayla baş başa olmak en iyisiydi.

Kahvaltımı yaptıktan sonra sehpanın üzerinde duran ilaç poşetiyle bakışıyordum. Her ay yeniden başa dönmek canımı sıkıyordu. Almam gereken ilaçları suyla birlikte içtikten sonra yukarı kata odama çıktım. Başucumda duran anne ve babamın çerçeveli fotoğrafını alıp incelemeye başladım.

10 yıldır içimde dinmeyen bir ateş, suçluluk duygusu ve hüzün... Hepsi yine fotoğrafla birlikte zihnime hücum etmişti. Araba enkazından sadece benim sağ çıktığım kazadan sonra hayatım birden değişmişti. İlk başlardaki toyluğum zamanla üzerimden ister istemez atılsa da kendimle baş başa kaldığım anlarda hâlâ anne ve babamın oğlu olduğunu düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Saat yine 'Acaba o gün o arabaya binmeseydik şimdi hayatım nasıl olur?'duyu çeyrek geçiyordu.

O günden beri elimde kalan tek şey koca bir yalnızlık olmuştu. Arkadaşlar, şirkette çalışanlar, hizmetliler, korumalar, çiftliğimdeki atlar ve hatta içlerinde en neşelisi olan golden cinsi köpek bile evdeki derin ıssızlığı gidermeye bir türlü fayda etmemişti. İçimdeki hasreti dindirecek, tüm merhametimi anlayacak ve karşılık verecek bir şeye ihtiyacım vardı.
Bir evlat...
Kendi kanımdan, kendi canımdan birine ihtiyacım vardı sadece şu hayatta. Doğruluğu, dürüstlüğü ve korkusuzluğu kendim öğreteceğim, masumiyeti ve duruluğu da annesinden alabilecek bir evlat yetiştirmeyi çok istiyordum.

28 yıllık hayatımda hayatıma giren hiçbir kızın samimiyetine inanamamıştım. Ben mi seçiciydim yoksa insanlar mı samimiyetini yitirmişti bu ikileme zaman zaman düşsem de ikinci seçenek her zaman daha baskın gelmişti. Birileri geldi geçti ama ben hiçbirine kalpten vurulmamıştım. Aşık olmayı mı bilmiyordum yoksa psikolojim yine bana oyun mu oynuyordu, duygularımı mı yitirmiştim? Hissizleşmiş miydim? Bundan ne zaman korksam hâlâ ağlayabilmeyi becerdiğime sığınır, kendimi avuturdum.

Zaman ilerlerken bulutlar içinde bulunduğum konumdan ötürü yine kolaylıkla toplanıp yağmur biriktirmeye başlamıştı. Havanın nemli basınçlı hali birazdan yerini serin fırtınaya ve yağmura bırakacaktı.

Çerçeveyi geri yerine bıraktıktan sonra aşağı indim.

"Davut!"

"Buyrun efendim."

"Kuzgun'u çıkar. Biraz dolaşacağım."

"Efendim hava alçaldı. Birazdan fırtına-"

Sert bakışlarımı hızla kaldırdığımda cümlesini tamamlayamamıştı.

"Hemen efendim."

Hızla dışarı çıktığında arkasından söylendiğimin farkındaydı.

"Ck... Ck... Ck... Ck..."

Üzerimi değiştirdikten sonra arka bahçeye inmiştim. Kuzgun'un simsiyah tüyleri ve yelesi renginin aksine ışıl ışıldı. At binmek ve atlarla vakit geçirmek en çok zevk aldığım şeylerden biriydi.

Üzerine bir hamleyle atladığımda anlık olarak heyecanlanıp şaha kalkmıştı. Bu halleri beni çok mutlu ediyordu. Gülümseyerek yelesini okşadım.

"Sakin ol evlat! Hırsla şimdilik işimiz yok."

Çiftlikten yavaşça çıkıp ritim alarak ormanın içine doğru ilerlemeye başlamıştık.





BEBEĞİMİN ANNESİ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin