7.Bölüm

84 9 2
                                    

Arkadaşlar... Beklediğiniz yeni bölüm geldi. Umarım severek okursunuz. Bu arada bölümü beğenirseniz ve yeni bölümün hızlı bir şekilde gelmesini istiyorsanız bölümü beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Yorumlarınız benim için çok önemli. 



ARMİNA'DAN...

  "Ne!! Peki sonra ne oldu?" diye bağırdı Nayla. "Hiç sadece sarıldık. Bu kadar.." Nayla inanmamış gözlerle bana baktı. "Armina. Dikkatli ol! Bak senin saflığından..." sözüne devam etmesine izin vermedim. "Benim saflığımdan mı yaralanıyor?" Nayla mahcup bakışlarla yüzüme baktı. "Bak tam olarak öyle..." yine sözünün bitmesine izin vermedim. "Tam olarak öyle değil Armina, O senin için zararlı Armia, sen çok safsın Armina, sen herkese inanıyorsun Armina!!! Ne yani ne yapmamı istiyorsunuz? Bu lanet gezegende bende herkes gibi kötü mü davranıyım? Veya bende diğerleri gibi kimseye güvenmeden hareket mi etsem? Güvensiz ve sevgisiz yaşam... Kulağa ne kadar korkunç geliyor değil mi? Her insanı aynı kefene koymayı ne zaman bırakacaksınız? Siz nasıl seveceksiniz? Güvensiz ve sevgisiz mi?" dedim bir solukta. Nayla kapıyı çarpıp gitti. Çok mu ileri gitmiştim?  Ama benim de bir sabrım vardı. Her gün aynı şeyleri duymak bazen insanları yıpratabiliyor. Gerçekten...

  Kulübeden dışarı çıktığımda herkes aynıydı. Bazı insanlar evlerinde vakit geçiriyor, bazıları ise çalışıyorlardı. Büyücüler de  her zaman ki gibi sadece burayı korumaya odaklı. Ve emir vermekte...  Birileriyle gerçekten konuşmam lazımdı, içimi dökmem... İlk önce Buğra'nın kapısına geldim. Hayır! Dün geceden sonra bunu yapamazdım. Yanlış anlaşılabilirdim. Tam gidecekken Buğra kapıyı açtı. "Bir sorun mu vardı?" Nasıl yani. Hala nasıl bu kadar soğuk olabiliyordu. "Y-yo sorun yok. Ben burdan geçiyordum da.." Buğra onaylarcasına kafasını salladı. "pekala.." deyip kapıyı yüzüme kapattı. "Bu yarım kürede herhalde tek farklı hareket eden Buğra'ydı. Anı yaşayan, kimseyi umursamayan, kendini çok rahat savunabilen biriydi Buğra.O farklıydı. 

   Yürürken karşıma Epson çıktı. Gözü hafiften morarmıştı. "Epson! Gözün..." Başını evet anlamıda salladı. "Ufak bir kaza.. Bir kaç güne geçer."  Bana pek öyle gelmiyordu. Ama şimdi bunu sorgulayamayacak kadar bitkindim. "Yorgun gözüküyosun."" güldüm. "Aklımımı okuyorsun. Nayla ile biraz tartıştık." İnanmayan gözlerle bana baktı. "Sen, Nayla ve kavga... Bu üçü bir aradayı hiç görmemiştim." Yüzümde hafiften bir tebessüm belirdi. "Canım çok sıkkındı. Belki de o yüzden biraz üstüne gittim." Elimi tuttu ve beni gittiği yöne doğru çekti. "Nereye götürüyorsun beni." Durdu. "Hiç ata bindin mi?" Bu soru biraz tuhafıma gitmişti. "Evet de çok küçükken." Gülümsedi. "Şimdi de binebilir misin?" Bu teklif hoşuma gitmişti. "Tamam hadi giidelim."


KOMUTAN ALBERTOZ'DAN...

"Evet! Başardık. Güvenlik kilidini kırabildik. Buğra'yı buraya çağırın.Hemen!" bu bombayı tam olarak stomah kulesinin çevresine atacağız. Ve stomah kulesindeki ve çevresinde ki insanlar ölecek. Yani tam konum olarak stomah sarayı ve Buğra'nın kulübesi yakınlarındaki kulübeler havaya uçacak. Güçlüler kapıyı açıp odama girdiler. "Gerçekten harikasın. Başardık. Bu sefer bizi kimse durduramaz." Onlara doğru yaklaştım. "Fakat biliyorsunuz ki bu bombayla sadece stomah kulesini ve sadece etrafındaki evleri patlatabiliriz. Geriye hala büyük bir yarım küre kalacak. Yani yaklaşık olarak 25 tane kulübe patlatacağız. Hesaplara mı göre geriye kalan 2563 kulübe ve çevresi zara almayacak." Güçlülerden olan Karl "Bize sadece büyücülerin ölmesi yeter. Diğerlerinin ki yavaş yavaş olacak. Buğra'yı çağırdınız mı?" Tam o sırada içeriye bir hizmetli girdi. "Buğra'yı çağırdık. Efendim. Birazdan gelir." Ellerimi birbirine sürdüm. "Çok heyecanlıyım." Bombaya bakmaya gittiğimde bombanın yavaş yavaş eridiğini gördüm. Onu hemen oraya atmalıydık. "Buğra'yı hemen buraya getirin!"


ARMİNA'DAN...

"Bugün byücüler için bir yemek düzenleniyormuş." dedi Epson.Şaşırdım. Neredeyse çok nadir böyle şeyler yaparlardı büyücüler. "Ya.. Peki neredeymiş?" Güldü. "Bizim yediğimiz yerde. Ve işte geldik." Burada atlar vardı. Her biri birbirinden farklıyı. Beyaz, sarı, kahverengi, krem,bej, siyah... Çok güzellerdi. "Hangisine binmek istersin?" Gözlerimi kapadım. Ve elimi sağadan sola doğru getirdim. Elimi bir yerde durdurttum. Gözlerimi açtığımda karşımdaki at beyaz renkliydi. Çok güzeldi. Üstünde hiçbir siyah leke yoktu. Epson yardımıyla ata bindim.  Ve bir hatıram aklıma geldi.


HATIRA'DAN...

5 yaşındaydım. Ve benim Nayla ile ailesinden başka kimsem yoktu. Nayla'nın annesi bana kızı gibi bakardı. Biz de Nayla ile kız kardeş gibiydik. Ve Nayla'nın babası bizi ata bindirmişti. Ben bindiğim sırada Nayla yerdeki taşlarla uğraşıyordu . Ve karşısına bir yılan çıkmıştı. Öyle bir bağırmıştı ki at korkudan sağa sola gitmeye başlamıştı. En sonunda attan düşmüştüm. Neredeys ölüyordum.


Hafızamdan bu kötü anıyı silmeye çalıştım. Sonuçta burada küçük bir çocuk yoktu. 18-19 yaşında kişiler vardı. Onlarda olup olmadık yerlerde bağırmazlardı herhalde. Atı sürmeye başladım. Sanki atla aramda bir bağ kurmuş gibiydim. Aklımdan hangi yönü seçersem beni oraya götürüyordu. 


BUĞRA'DAN...

  Sonunda Güçlüler yarım küresine  varmıştım. Ve direkt olarak Komutan Albertoz'un odasına girdim. "Fırlatın!" Anlamamıştım. Neden tüm güçlüler burada toplanmıştı? "Neler oluyor?" Komutan Albertoz beni yanına çekti. "Sana her şeyi anlatacağım. Büyücülerin güvenlik kilidini kırdık. Ve biliyorsun bizim bir amacımız daha var. Şifacıyı bulmak. E senin yaşadığın yerde olmadığı için -YANİ OLSA SEN ZATEN GÖRÜRDÜN- Stomah sarayı ve çevresine -çevresi derken senin yaşadığın yeri kastediyorum- bomba yolladık. Orada yaşayan herkesi öldüremeyiz ama yaralayabiliriz.Bu sayede şifacı bir şekilde rengini belli edecektir." şu an söyledikleri karşısında dehşete düşmüştüm. Armina... "Siz nasıl böyle bir kararı ben vermeden alırsınız. Kahretsin! Sizi ahmaklar!"  Albertoz bana yaklaştı." Efendim, szi bekleyemezdik. Yoksa bomba eriridi. "Hayır, hayır bu olamaz." Masayı cama fırlattım. Cam parçalra ayrıldı. Masada on birinci kattan aşağıya düştü. Güçlülerden Aras yanıma yaklaştı. "Sen iyi misin? Hem sen neden bu kadar sinirlendin? Sana haber vermeseler bile bize verdiler. Hem sadece üç kişiye haber verseler yetiyor.Sen niye sana haber verilmediği için böyle delirdin anlamıyorum."


ARMİNA'DAN...

  Büyük bir patlama sesi... Atın kontrolden çıkışı... Yere düşmem... Epson'ın beni tutması... Evim... Saray... Patlama bunları havaya uçurmuştu. Epson'da şaşkınlık içinde patlamanın olduğu yere bakıyordu. "Naylaaaa!"  İlk defa böyle bağırıyordum, böyle koşuyordum... Ya öldüyse, öldüyseler...  Buğra? O acaba evindemiydi. Yoksa biz ve büyücüler gibi tesadüfen mi kurtulmuştu?

   Patlama yeri kalabalıktı. Büyücüler,halk ordan oraya koşuşturuyor. Ben ise yaralananların arasında Nayla'yı arıyordum. "Tanrım! Lütfen ölmesin." Acaba enkazın altında falan mı kalmıştı. Nayla'nın annesini gördüm. Yaralıydı. Zar zor nefes alıp verebiliyordu. Sonra babası çıktı. Babasının iyileşmesi imkansıza benziyordu.


BÜYÜCÜ SOFİA'DAN...

 "Armina'yı şimdi kullanmayacağız da ne zaman kullanacağız?"  Başını onaylarcasına salladı. "Şifacı olduğunu ona kim söyleyecek?" dedi bana." Kura çekelim.  Çıkan söylesin." Maria hemen lafa atıldı. "Bu iş sanıldığı kadar basit değil arkadaşlar. Şimdi söyledik. Bu halkın birazını iyileştirdi diyelim. Ya sonra o zaman ne olacak? Eski hayatına olduğu gibi devam edebilecek mi? Yoksa onu güçlülere vermemeye mi çalışacağız. Güvenlik kilidimizde bir işe yaramadı zaten. Yakında askerleri buralarda görebilirsin." 


BUĞRA'DAN...

Hemen diğer yarım küreye dönmeye çalıştım. Patlama dolayısıyla yarın açılacakmış. Kahretsin! Acaba Armina iyi mi? Oraya hiç gitmemeliydim. Armina ile hiç tanışmamalıydım. Orayı umursamamalıydım. Kafama vurdum. Orayı önemsememeliydim. Sert olmalıydım. Burada duygusallık yok. Hep soğuk olmalıydım. Soğuk!

YARIM KÜREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin