5.Bölüm

82 11 2
                                    

ARMİNA'DAN... 


Sabah olunca Buğra'nın kapısına gittim. Kapıyı çaldım. Fakat açan olmadı. "Buğra, orda mısın?" Hala ses gelmiyordu. Acaba büyücü ona bir şey mi yapmıştı? Sonra yerde bir not buldum. Notta "Beni merak etme uzun bir süre buralarda olmayacağım..." yazıyordu. Ağzımdan duyulamayacak kadar küçük bir çığlık attım. "Ne!" Olduğum yerde oturdum. Ayağa kalkmaya gücüm yoktu. Elim yine titremeye başladı. "Lanet olsun!" Epson yanıma doğru geldi. "Bakıyorum da iyilik perimize biri kötülük yapmış." hafiften sırıttım. "Epson, insanlar neden bırakıp gider?" Yanıma oturdu. "Çünkü korkuyodur." Kafamı salladım. "Peki eğer hiçbir şeyden korkmuyorsa?" Epson hafifçe yüzüme eğildi. "Sevdiği kişilerden korkuyordur."



BUĞRA'DAN...

(saatler öncesi)

Komutan Albertoz yine mesaj gönderdi. "Efendim. Acil buraya gelmelisiniz. Çok önemli bir mesaj aldık." Beceriksizler! Bensiz zaten bir şey yapamıyorlar.

Ama ilk önce şu büyücü bulmalıydım. Saraydaki hizmetçiyi yanıma çağırdım ve ona büyücüyü sordum. "Ağır yaralı, Belki de yaşayamaz." İşte tam aradığım fırsattı. Biri onu iyileştirecekti. Buna emindim. Ama bekleyemezdim. Sonra Armina'dan öğrenirdim. Ona bir not yazdım. Ve diğer yarımküreye geçebilmek için Komutan'dan yardım istedim. Beni gizli geçite götürdüler. Ve oradan bayağı yol aldıktan sonra diğer yarım küreye dönebildim.


BÜYÜCÜ SOFİA'DAN...


"Bana bak! Şifacıyı şimdi kullanmayacağızda ne zaman kullanacağız? " Kafasını salladı. Ve yaralı büyücüyü gösterdi. " Hangi kız tecavüzcüsünü kurtarır ki?" Şaşkınlıktan ağzım açık kaldı. Tereddüt ederek sordum. "Bir şey olmuş mu?" Kafasını salladı. "Ucuz kurtuldu. Daha doğrusu kurtarıldı." Hala şaşkındım. Nasıl yani? Kim bir büyücüye karşı gelebilirdi ki? "Peki sen bunu nereden gördün?" Yanıma doğru yaklaştı. "Biliyorsun ki burada neredeyse tüm büyücüler ya koruma ya da hava olaylarını yöneten büyücülerden. Tek farlı olan Armina." Ağzını kapattım. Hizmetçi yanıma yaklaştı. "Efendim. Biri sizinle konuşmak istiyor. "Tamam" deyip onu oradan yolladım.

"Sen çıldırdın mı? Armina'yı sadece sen , ben ve Mary biliyor. Bir daha onun ismini olup olmadık yerlerde ağzına alma." Tamam dercesine kafasını salladı. "Sonra bir adam geldi. Bayağı yapılı bir adamdı. Yüzünü tam göremedim. Çünkü gece yarısıydı.Ve yumruk yumruğa kavga etmeye başladılar." Vay canına! Ne büyük bir cesaret diye geçirdim içimden. "Ama bunun için bir büyücünün ölmesine izin veremeyiz değil mi?" dedim. "Şifacı olduğunu öğrenirse neler yapacağını düşünebiliyor musun? Öncelikle bunu sakladığımız için bizi . Sonra halka eziyet ettiğimiz için tüm büyücüleri öldürür." dedi. "Armina'nın aklı bunara yetmez. O ancak iyilik yapar." dedim. Bana alaycı bir tavırla baktı. "Pekala... Bizi kabul etti diyelim. Güçlüler şifacıyı ele geçirmeye çalışmayacak mı? Biz öldürdükçe Armina iyileştirmek zorunda kalacak. Bence bu facialara izin vermeyelim. Onu ölüme terk etmemiz gerek!" Kafamı onaylarcasına salladım.


BUĞRA'DAN...


"Ne bombası?" Komutan söyleyeceği sözleri toparlamaya çalıştı. "Büyücüler güçlerini birleştirerek bir bomba hazırlıyorlar. " Kafamı salladım. "Dört kişi mi? Çünkü sadece beş kişi hava olaylarını yönetiyor. Herhalde savunma büyücüleri güçlerini ekleyemez. Ekleseler bile bir işe yaramaz." Komutan sözüme karıştı. "Yalnız beş kişi güçlerini birleştirecek." Güldüm. "Birini öldü say." Komutan Albertoz şaşkına döndü. "Efendim, siz ne yaptınız? Bizi ele vereceksiniz!" Kafasını salladı. Korkma her şey gece oldu. Ve bir kişi hariç bu olayı kimse görmedi." Komutan yanıma yaklaştı. "Ya o bir kişi bunları büyücülere anlatırsa.." Sözüne atıldım. "Merak etme. Onun canını kurtardım. Hem o kötü biri değil. Yani kolay kolay yakınlarını ele vermez." Komutan başını salladı. "Efendim! Siz demiyor muydunuz büyücülere ve onun yarım küresinde yaşayan halka asla güvenmeyin diye ? " İçimden bir of çektim. "O çok farklı biri. O neredeyse sıradışı bir kız. O büyücülerini sevmiyor. O yalnızca iyileri seviyor." dedim. "Fakat o yarım küreyi patlattığımızda o kızın öleceğinide biliyorsunuz değil mi?" dedi. "Of bilmiyorum! Her şey çok karıştı. Mekanik silahlarınızı hazırladınız mı?" Komutan cebinden bir liste çıkardı. "Şu an elimizde yirmi tane var." dedi. "Yani ne kadar kaldı?" Komutan hesap yapmaya başladı. "Yaklaşık on beş tane daha. Bu arada büyücüyü buldunuz mu?" diye sordu." Hayır ama çok yaklaştım. Yaraladığım büyücüyü herhalde şifacı kurtaracaktır değil mi? Kendilerinden birin ölmesine izin vereceklerini sanmıyorum. Oraya gittiğimde Armina' dan öğreneceğim." Komutanın şaşkın bakışlarına karşılık cevap verdim. "Yani daha demin bahsettiğim kızdan."


ARMİNA'DAN...


Güneş batmıştı. Büyücüler herkesin meydanda toplanmasını istiyordu. Nayla yanıma geldi. "Hadi! Geç kaldık." dedi. "Tamam geliyorum." Yürüdük, yürüdük... Sonunda vardık. Meydanda iki tane adam ve ellerinde uzunca yazılmış parşömenden bir kağıt vardı. Onları açıtılar. Sargısının sonu yere kadar uzanıyordu. "Lora Dreamer nerede?" Şu an söylediği karşısında şok olmuştum. "Annem." Herkes bana baktı. "Annen nerede?" Sesim neredeyse hiç çıkmıyordu. "Patlamada öldü." Bana doğru yaklaştı. "Peki başka çocuğu var mı?" Kafamı salladım. "Hayır sadece..." sözümü bitirmeden iki tane büyücü onları kafasından tutup sağa çevirerek kafalarını koparttılar. Gözlerim bu vahşi cinayete şayit olmuştu. Herkesin gözleri. Yutkundum. Büyücü olayı toparlamaya çalıştı. "Onlar palavracı ve soytarının teki. Nereden geldiği belli değil. Buraya gelmesi uygun değildi." Sonra konuyu değiştirmeye çalıştırdılar. "Evet! Yeni bir bomba yapacağız. Güçlerimizi birleştirerek. Ve siz köy halkı.. Bize neredeyse tüm bitki özlerini getireceksiniz anlaşıldı mı? " dedi. Halk kafasını onaylarcasına salladı.

Herkes dağıldıktan sonra büyücü yanıma geldi ve Nayla'ya gitmesini söyledi." Bana o kadar yaklaşmıştı ki korkudn bayılacaktım. Bu büyücü Sofia'ydı. "Bir daha sana tanımadığın birileri soru sorarsa hemde ailen hakkındaysa bu sorular hiçbirini cevaplamayacaksın." dedi kızgın bir sesle. "Ama..." sözümü bitirmeden lafa karıştı. "Aması yok. Senin annen patlamada öldü. Tek çocuğu sensin. Başka bir şey yok." Neden bu kadar büyük tepki verdiğini ve iki kişiyi herkesin önünde vahşice öldürmesine akıl erdiremiyordum. "Anladın mı! Sen hiçbir şeysin." Ona doğru yürüdüm. "Aksini iddia eden kim?" Büyücü Sofia endişelenmişti. "Ş-şey hiçkimse..." Ve meydandan uzaklaştı. Anlamıyordum. Niye çoğu kişi bana tuhaf biriymişim gibi davranıyordu ki... Ben hiçkimseye kötülük yapmadım. Olduğum yere oturup ağlamaya başladım. Epson yanıma koşarak geldi. "Konuşmalarınızın birazına şahit oldum. Sana hepe böyle mi davranıyorlar." diye sordu. "Yani, evet... Her zaman." Gökyüzüne baktı. "Bunun bir nedeni olmalı."

YARIM KÜREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin