"Alev alev yanıyorum
Buzlarım çözülüyor aşka
Gardım düşüyor, tutamıyorum
Korkuyorum bakışların çarpınca bana"İfadesiz bir surat karşıladı onu, aslında bir beklentisi de yoktu ama kendini bir şeyler söyleme ihtiyacında hissediyordu
"Yanlış anlamanı istemem, yani ben, yani bilmiyordum ne olduğunu. Parlaya tam olarak her şeyi anlatmadığım için yanlış anladı heralde bir tatil kaçamağı sandı." - kendini neden açıklama yapma ihtiyacı duyduğunu bilmiyordu ama açıklama yapmak da hoşuna gitmiyordu onluk bir şey değildi sonuçta.
"Buraya kadar neden geldik" - bu soruyu beklemiyordu Tuğçe. Elindeki kutuyu yerin dibine sokası geldi, keşke yok olsaydı.
"Temiz hava, yeşillik biraz dört duvardan her günkü ortamdan uzaklaşmak iyi olur ve daha rahat konuşuruz ne varsa çözülecek çözeriz diye. Bir problemin olduğunda benden kaçmanı istemem benimle beraber göğüs gerip halletmeni isterim, hep yanında olmak istiyorum sadece bu. Başka bir şey düşünmedim Parla ile hiç böyle bir şey de konuşmadım, yani seni böyle bir düşünceye kendim hakkında şey ..." - tam anlamıyla doğru kelimeleri seçmekte zorlanıyordu Tuğçe.
"Öyle bir düşünce hiç geçmedi aklımdan rahatsız olmanı istemem" - neden bu laflar Tuğçeyi bukadar üzdü ki. Tamam yanlış anlaşılacağı için telaşlıydı bir yandan ama sanki yanlış anlaşılsa asıl ozaman mutlu olurdu.
"Pardon bir saniyeliğine unuttum" dedi Tuğçe hiç düşünmeden
"Neyi?" - anlam veremiyordu bu konuşmanın nereye gittiğini Efe.
"Beni arzulayacak kadar çekici bulmadığını. Yanlış anlayacağını düşünmek benim hatam" - işte söylemişti çok uzun zamandır içten içe onu rahatsız eden şeyi.
"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?" - diye sordu şaşkınlıktan gözleri açılmış, çenesi düşmüş bir şekilde genç savcı. Hiç böyle bir tepki beklemiyordu Tuğçe'den. Kendini doğru ifade edemediği için belki onu çok farklı düşüncelere sürüklemişti.
Çoktan yaptığı itiraftan pişmandı Tuğçe, kendini bir tık aşhalanmış hissediyordu o yüzden de cevap vermek yerine sadece omuzlarını silkeledi.
"Sabahtan beri sadece birkaç kraker yedim çok açım beynim çalışmıyor. Bir şeyler yiyelim önce. Madem ki ısrarcısın sonra da beni bu duruma sokan olayı anlatırım sen kendin karar verirsin hala burada kalmak isteyip istemediğine, ki kalırsan açıklık getirmem gereken bir konu daha oluştu" dedi Efe yorgun bir şekilde. Kaçışı yoktu onu Tuğçe ile bir yüzleşme bekliyordu ve hem gerçekten açtı hemde yemek yerken düşüncelerini toplamak için zaman kazanmış olucaktı.
"Tamam olur" - kabul etti savcının teklifini Tuğçe.
Odada kare kod vardı oradan menüyü tarayıp sipariş verdiler. Her şey odaya geliyordu. Yemeklerini beklerken bungalow'un terasına çıktılar çok güzel bir orman manzarası vardı önlerinde ve ağaçların bitti yerde alcakta şehrin ışıkları görünüyordu. Sessiz bir şekilde yemekleri beklediler. Efe düşünüyordu Tuğçe ise bu arada Parlaya saydırıyordu watsapptan.
Parladan şöyle bir cevap gelmişti"aman kanka ne dırdır yaptın. savcım olay git tadını çıkar"
"Boş yapma al şu fotoğrafları paylaş benide etiketle. Kendin gibi davran biraz, gittiğin yerden bir sürü paylaşım yapıyorsun göze çarpma"
Tam parlaya seninle fazla uğraşamam yazıyorken yemekleri geldi. Hızlıca yiyip süpürdüler. Boş tabakları bir kenara koyup Efe'nin karşısına geçti Tuğçe ve konuşmaya beklediğini açıkça belli etti. Sözle davet ettirmeden Efe anlatmaya başladı nasıl gerçekte kim olduğunu öğrendiğini, ailesini ve bunun onun içinde açtığı yaraları, damla damla göz yaşları birer birer süzülüyordu yanaklarından. Efe gözlerini Tuğçe'den, onun gözlerinden yüzünden kaçırıyordu ama Tuğçe bir dakika bile gözünü sevgilisinin yüzünden ayırmamıştı.