Öncelikle hepinize helüüü
Nasılsınız iyi misiniz canlarım?
Ateş & Barut'un ilk bölümünden selamlar.
İlk bölümümü yayınlıyor olmak gerçekten çok güzel bir duygu ancak karşılığını alamamak bir o kadarda kötü.
Bu yüzden yıldıza basıp yorum yaparsanız mutlu olurum.
Birde son olarak Karakterleri belirlediğimiz zaman karakter tanıtımı yapacağım haberiniz olsun.
İzninizle ilk bölümümüze geçelim.💋
(Gerçek olaylardan bağımsızdır. Kitapta geçen her şey kurgudan ibarettir.)
***
Geçmiş zamanYazar anlatımı
---------------------------Çaresizlik nedir bilirmiydiniz siz? Daha önce çok çaresiz kalmıştı Nisa, ama ne olursa olsun hiçbir zaman pes etmemiş, bir çıkış yolu aramıştı. Çok kez tatmıştı çaresizliği, ailesinden şiddet gördüğünde, hakaretler edildiğinde, amele gibi kullanıldığında, sokağa atıldığında, yemek verilmediğinde ve dalga geçilince de çaresizdi.
Nasıl başa çıkacağını bilmiyordu. Dua ediyordu bir tek, Rabbine sığınıyordu, biliyordu çünkü Allah vermişti bu imtihanı ona, yine ona yol gösterir, bir hal çaresi bulurdu.
O yüzden asla beş vakit namazını aksatmaz, düzenli olarak Kuran'ını okurdu.
Sıf Allah ona yardım etsin, bir çıkış yolu göstersin diye.
Başa çıkamadığı zamanlarda bir dua etmek geliyordu elinden. En büyük çaresizlik buydu belki de, elinden hiçbir şey gelmemesiydi.
Vücudu gördüğü şiddetten dolayı çoğu zaman bitap düşüyordu.
Ona rağmen koruması gereken bir kardeşi vardı. Ona da aynı şeyleri yaşatmaya çalışıyorlardı. Kardeşine hem anne hem abla hem de baba olmaya çalışıyordu. Çaresiz bir ablaydı çünkü o da elinden geldiği kadar korumaya çalışıyordu.
Mesela bazen okuldan döndüğü zaman evde bulamıyordu kardeşini. Bulamayınca da nerede olduğunu biliyordu.
Kilerde..
Annesi olacak kadın kardeşini oaraya kitliyordu, sırf küçük bir hata yaptı diye. Nisa'ya da kardeşini oradan çıkarıp kol kanat germek oluyordu.
Küçücük yaşında büyümek, zorunda kalandı Nisa...
Uzun zaman sonra ilk kez çaresiz hissediyordu kendini. Eli kolu bağlanmıştı sanki. Ki gerçekten de bağlanmıştı.
Bedenini vücudundaki uyuşmadan dolayı hareket ettiremiyor, bu da canını çok sıkıyordu.
Yavaş yavaş geçmeye başlamıştı uyuşma hissi. Yine de yerinden kıpırdayamıyordu çünkü vücudu kelepçelenmiş ve hareket alanı kısıtlanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Göğün Senfonisi
Science FictionDilruba Alkan, kara hareleriyle korku saçardı. Kuzeninin düğünü için gitti şehirde düğüne olan suikast sonucunda vurulup alıkonulur.Kurtulacağı günü bekliyordu ama bilmediği bir şey daha vardı ki o da ölü bilindiğiydi... Kurtuluşundan ümidini kesmiş...