2. Bölüm

64 7 40
                                    

Herkese merhaba! Oy verip yorum atmayı unutmayın. Keyifli okumalar dilerim!

Hayatın değişmez bir kuralı vardı: siyahın derinliği beyazı yutardı, karanlık her zaman ışığı örterdi. Ancak bazen, en karanlık gecede bile bir umut doğardı. İşte aslında bu yüzden umut etmeyi asla bırakmamalıydık. Çünkü umut, karanlığın bile bir parçasına ışık saçabilirdi ve bizi aydınlığa taşıyabilirdi.

Merdivenlerden aşağı inerken geçen bir haftayı düşündüm. Polislere yakalanmadan kaçmayı başarmıştık, ancak polisler tarafından yapılan bu baskın bize beklemediğimiz sorunlar yüklemişti.

Ödememi alamamıştım, bu yüzden çocukların işi uzamıştı. Bugün bize verilen sürenin son günüydü ve eğer parayı bir şekilde alıp veremezsem, işler kontrolümden çıkacaktı. Ancak umutsuzluğa kapılmak yerine, bu zorluğun üstesinden gelmek için elimden geleni yapmaya çalışıyordum.

Kafes dövüşünü düzenleyen ve bu faaliyetlere ödeme yapan kişiyi Savaş'a sorduğumda, isminin Doğu olduğunu söylemişti.

Savaş'ın anlattığına göre, adı anıldığında bile insanlar ürperir, fısıltılar arasında kendi kaderlerinden endişe ederlerdi. Onun, kafes dövüşlerinin karanlık yüzü olduğu ve gölgeler arasında hüküm süren bir kral gibi görüldüğü söylentiler arasında dolaşıyordu.

Soy ismini sorduğumda, kimse tarafından bilinmediğini söylemişti. Hatta Doğu'nun yüzünü gören sayılı insan olduğunu, kim olduğunu neredeyse hiç kimseye söylemediğini vurgulamıştı. Genellikle ödemeleri ve işlerini, sağ kolu gibi olan ve güvendiği tek kişi olarak bilinen Yekta Erezli'ye yaptırıp bir hayalet gibi ortalıkta dolaştığı söyleniyordu.

Merdivenlerden inip salona doğru ilerlerken, Alin mutfaktan çıktı. Elindeki kupayı dudağına dayayarak içeceğinden birkaç yudum aldıktan sonra, "Uyandın mı?" diye sordu. Gözlerinde hafif bir endişe ve merak vardı.

"Yok, uyuyorum hâlâ yataktayım, görmüyor musun?" dedim imalı bir tavırla.

"Lafın gelişi sordum zaten, Leyla," dedi Alin, sesinde bir bıkkınlıkla. Salona geçip koltuğa doğru yöneldi. "Bu sıralar her şeye laf atıyorsun. Gerginsin diye bir şey demiyorum ama yapma, çünkü ben gerilirsem senin gibi sadece iğneliyici konuşmam."

Alin koltuğa oturup içeceğinden yeniden birkaç yüdüm aldı, ben ise karşı koltuğa yerleşip bacak bacak üstüne attım.

"Hadi ya, sen ne yaparmışsın?" diye sordum, alaycı bir gülümsemeyle.

Alin, bardağını önündeki küçük sehpaya koyup ayağını sallamaya başlarken derin bir nefes verdi. "Derdin ne, Leyla?"

"Derdim neymiş, Alin?" dedim.

"Bende sana soruyorum ya, Leyla," dedi, imalı bir tavırla gülümserken.

"Derdim falan yok," gözlerimi hafifçe kısarken aklıma gelenle yüzümde hafif bir tebessüm oluştu, "atarlı kız."

Alin'in kaşları yukarı doğru kalkarken, gözlerinde bir an için büyük bir şaşkınlık belirdi. "Siktir!"

Yüz ifadesine bakarken içimdeki gülme isteğini bastıramayarak kahkaha attım. Alin de şaşkınlığını üzerinden atarak gülümsemeye başladı, yüzünde sevimli bir tebessüm beliriverdi.

"Leyla ya çok pisliksin," dedi gülümsemeye devam ederken.

Atarlı kız, Savaş'ın Alin'e kullandığı lakabıydı. Birkaç kez Alin'e öyle seslenmişti ve Alin, bu lakabı bir kaç kere duymasına rağmen, her defasında aynı şekilde şaşırıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 19 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Cinayetin GözleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin