Elifay sinirli ve ağlamaktan kızarmış gözleriyle bize doğru yaklaşırken yavaşça yutkundum. Yıkmaya geliyordu, yakmaya geliyordu. Biliyordum ki aramızdan biri buradan sağlam çıkamayacaktı."Aksel," diye fısıldadığımda Aksel bakışlarını masadan kaldırıp benimle göz göze geldi. "Elifay..." diyebildim sadece.
Kaşlarını olabildiğince çattığında Elifay masamıza gelmişti. Yanımızda durduğu anda ellerini sertçe masaya vurdu. Ağlamaktan kızaran gözleri Aksel'i hedef almıştı. "Benden kurtulduğuna bu kadar mı sevindin?!" Çığlık atar gibi bağırdığında irkilerek bize dönen bakışları hissettim. Elifay her şeyi boşvermiş gibi tekrar bağırdı. "Söylesene Aksel, benden ayrıldığın günün akşamında burada gelip eğlenmeye utanmıyor musun?!"
Aksel yavaşça ayaklandı ve ellerini sakinleşmesi için Elifay'ın ellerinin üzerine koydu. "Elifay lütfen ağlama ve sakinleş öyle kon-"
"Ben sakinim!" diye bağırarak kendini geri çekti. Gözlerinin artık üzerimde olduğunu hissederken korkuyla yutkundum, ona bakmaya çekiniyordum. "Bizim temiz kalpli Dolunay'ımıza bak sen, iki günde sözlümü ayarttı ve şimdi burada onu kutluyor!"
Dudaklarım şaşkınlıkla aralandı ve başım istemsizce masadan kalktı. Söylediği sözle nefesim kesilmişti, dışarıdan böyle mi görünüyordu?
"Elifay saçmalama," dedi Aksel anında. Kaşları huzursuz bir biçimde çatılmıştı. "Ne söylediğini bilmiyorsun."
Elifay gülümsedi. Ama bu çok soğuk bir gülümsemeydi. "Ben ne yaptığımın da ne söylediğimin de ve ne yaptığınızın da farkındayım Aksel. Her şey apaçık ortada değil mi?" dedi ellerini iki yana açıp bizi gösterirken.
Aksel etraftaki bakışlardan rahatsız olduğunu belli edercesine sesinin tonunu azaltarak konuştu. "Elifay, herkes bizi izliyor, bağırmaktan vazgeç düzgünce konuşalım."
"Neyi konuşacağız ya neyi?!" diye hiddetlendi Elifay. Bakışları tekrar bana dönmüştü. Yavaşça yerimden kalktım ve tekrardan söyleyeceklerinin kırıcılığına hazırlandım.
"Hey millet," dedi etraftakilere göz gezdirirken. "Görüyor musunuz, burada kutlama yapıyorlar. Şu kız," dedi nefretle beni gösterirken. "Sözlümü ayarttı ve sözlüm bugün yüzüğü attı. Şimdi de gelmiş zaferinin tadını çıkartıyor."
Ağlamamak için alt dudağımı ısırdım. Görüş alanım çoktan bulanıklaşmıştı, vücudum titrerken elimi masaya koyarak destek aldım. Hem Aksel'in gözünde hem de buradaki insanların gözünde küçük düşmüştüm.
Tek suçum onu sevmekti, her şeyi hatırlamasını istemekti.
"Elifay," diye kükredi Aksel. Elini hızla Elifay'ın koluna atıp kendine yakınlaştırdı. "Kes sesini artık!"
Elifay yüzünü buruşturdu. "İlk.. İlk defa canımı yakıyorsun. Hem de onun yüzünden." Gözlerinden yaşlar akarken Aksel kolunu ittirerek bıraktı ve ondan bir adım uzaklaştı. Bana bir adım yakınlaştı.
"Dolunay," dedi kısık sesle. Bana baktığını hissediyordum ancak onu net seçemiyordum. Bakışlarım yere indi ve gözlerim kapandı. O anda yanaklarıma inen yaşları fark ettim. Kapanan gözlerimle teker teker akmaya başlamışlardı. Tek bir söz söylemek istiyordum ama dilim lal olmuştu sanki.
"Hâlâ onu düşünüyorsun," dedi Elifay kısık sesle. Sesinde hayret vardı. "Altı senelik sevgilini değil de birkaç haftadır tanıdığın kızı mı düşünüyorsun?"
Aksel hızla ona döndü. "Doğru!" Sabrı taşmış gibiydi. Sinirle Elifay'a bakıyordu. "Senelerdir aslında tanıyamadığım sevgilimi değil, birkaç haftada çok iyi tanıdığım kızı düşünüyorum!"
Elifay, Aksel'e bakakaldı, ben de öyle. Gözlerim açılmıştı, nasıl bir tepki vereceğimi bilemiyordum. Elifay'ı değil, beni düşünüyordu.
"Böyle bir şeyi nasıl söylersin?" diye fısıldadı Elifay. Öfkesini, kırgınlığını örtmek için kullanıyordu, sakinleştiği anda tüm kırgınlığını gözler önüne sermişti. "İçinde bana dair en ufak bir his bile kalmadı mı?"
"Seni çok sevdim Elifay," dedi, sesi sabırsızdı. "Ama sen eskisi gibi değilsin, sen benim tanıdığım Elifay değilsin, seni aslında hiç tanıya-"
"Onun yüzünden!" diye bağırdı Elifay beni göstererek. Bu sefer gözlerimdeki yaşlara inat ona baktım, bakışlarımı kaçırmadım. "Onunla ne kadar çok vakit geçirdiğinin farkında mısın? O hayatımıza girdiğinden beri asıl sen değiştin! Bana vakit ayırmaz oldun, onun hakkında konuşurken göz...gözlerin parlar oldu."
Sözlerinin ağırlığıyla derin bir nefes aldım ve yere yığılmamak için kendimi zorladım. Gözlerimi kapatarak kendime gelmeye çalıştım, bunlar doğru muydu?
Bir sessizlik olduğunda neler olduğunu anlayabilmek için gözlerimi açtım ve onunla göz göze geldim. Kısık gözlerle beni izliyordu. Elifay'ın tekrar sesini duydum fakat gözleri hâlâ bendeydi.
"O-onu mu... seviyorsun?"
Göz bebeklerim büyüdü. Yutkunamadan tüm dikkatimi ona verdim. Parmak boğumlarımın, tutunduğum masayı sıkmaktan beyazlaştığını hissediyordum. Saniyelerce ona baktım, cevabını bekledim. Tek bir kelimeyle hayatımın değişmesini bekledim.
Cevap vermedi.
Gözlerini benden kaçırıp Elifay'a döndü. "Elifay daha fazla yorma kendini, eve gidip dinlen, yarın sakin kafayla konuşuruz." Elifay kafasını iki yana salladı. Hâline acır gibiydi. "Cevap bile vermiyorsun," Gözleri yere dalgınca baktı. "Ama ben cevabımı aldım." Kafasını yerden kaldırdı ve bir adım geriye gitti. O sırada Aksel'e bakıyordu. "Altı yılımı verdim sana, kazadan sonra yanında sadece ben vardım. Aylarca seninle ilgilenen bendim. İlk gözünü açtığında yanında olan kişi bendim..."
Bu yalana ortak olmadım. Kendime daha fazla haksızlık yapamazdım. Durmadım ve suçlayıcı bir tavırla konuştum. "O kız sen değildin, o kız bendim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gökyüzündeki hatırlar
Short Storygitsem buralardan arkama bile bakmadan, senden tek istediğim anılarımızı saklaman. yarı texting