Peşinden gitmek iyi karar mıydı?
Tabii ki, hayır. İki öğretmenin yan-yana durması, sohbet etmesi oldukça normal gözüküyordu. Fakat, o öğretmenin Taehyuna karşı bir ilgilisi vardı ve ben bu durumda fazlasıyla kıskançlık yaşıyordum. Daha sevgili bile değildik, benimle ilgili ne düşündüğünü de bilmiyordum ama onu çoktan benimsemiştim.
İki bedenin de bahçeye çıkmasıyla hızlıca peşlerinden koştum. Büyük ihtimalle bu haraketim hiç hoşuna gitmeyecekti. "Hocam!" Sesimi oldukça yüksek tutarak arkalarından seslendim. İkisinin de bana dönmesiyle koşarak yanları adımladım. "Taehyun hocam yani" yüzümdeki samimilikten uzak bir gülümsemeyle konuşuyordum.
"Seni görmek ne güzel Beomgyucum." Şimdiye kadar hiç sevmediğim öğretmen artık en nefret ettiğim öğretmen olmuştu. Konuşurken tüm yüzümü incelemiş, boynumdaki izlerde bir süre takılı kalmıştı. Rahatsızca yerimde kıpırdanmış, üzerimdeki gömleğin yakasını çekiştiriyordum.
"Bir şey mi söyleyecektin?" Taehyunun konuşmasıyla bendeki bakışlarını yüzüne çıkardı. "Hani siz söylemiştiniz yanıma gel diye. Bir konuyla alakalı." Hiç bozuntuya vermeden kafasını sallamıştı. "Hatırladım." Gülümseyerek cebinden çıkarttığı anahtarı avucuma bırakmıştı. Soru dolu bakışlarımla yüzünü incelerken tekrar konuştu. "Odama geç, geliyorum ben de. Hocanla da konuşmamız bitmişti zaten."
"Ama daha bitirmemiştik" dudaklarını büzerek konuşmasıyla göz devirmiş, avucumdaki anahtarı sıkıca tutarak oradan uzaklaşmaya başlamıştım.
Benim amacım o kadını Taehyundan uzaklaştırmaktı. Fakat, o beni uzaklaştırmıştı. Aralarında geçen konuşmaları merak ediyordum. Neden bu kadar samimi durduklarını, Taehyunun ona karşı aksi davranmamasının sebebini merak ediyordum.
Kapısının önüne vardığımda kilidi açarak hemen içeriye girmiştim. Odası çok sadeydi. Gri duvarlar, gri bir masa, koltuklar ve dolaplar.
Masa başına geçerek kendimi deri koltuğa atmıştım. Masasının üzerini incelemeye başladım. Pek ilgimi çekecek bir şey bulamamıştım. Tekrar göz gezdirdiğimde yan tarafta yere yatırılmış çerçevi dikkatimi çekmişti. Fotoğrafta bakımlı bir kadın ve kucağında küçük bir çocuk vardı.
Kocaman gözleri, parlak yıldızları resmen Taehyundu. İstemsizce parmak uçlarım fotoğrafın üzerinde gezinmeye başladı.
Gürültüyle açılan kapı irkilmeme sebep oldu. "Ne yapmaya çalışıyorsun? Amacın ne?" Sinirle yanıma yaklaştığında çerçeveyi dikkatlice masaya bırakıp ona doğru döndüm. "Bir öğrenci olarak yanına yaklaşmamda bir sorun göremiyorum."
"Sorun sence yanıma gelmen mi?" Bir elini masaya sabitleyerek üzerime doğru eğilmişti. "Sorun ne o zaman?" Parmak uçları boynumda boydan boya gezinmişti. "Bunlar fazla dikkat çekici. Bir de kapatmadan, kendinden emin tavırlarla sergilemen yok mu...Bu halde yan-yana durursak herkesin aklına aynı şey gelir Beomgyu."
"Sen de kapatmamışsın." Bakışlarımı yüzünden çekip boynuna yönelttim. "Harbi, görmüyor mu bunları bu kadın? Ne diye zorluyorsa artık." Ellerimi göğsümde birleştirerek koltuğa gömüldüm. Sırıtarak biraz daha yaklaştı. "Deli gibi kıskanıyorsun,değil mi?"
"Var ya öyle böyle değil. Kıskançlıktan aklımı kaybedeceğim." Boynumdaki parmaklarını ilerletmiş, ensemden tutarak kafamı kaldırmıştı. "Kim olarak kıskanıyorsun?" dudaklarıma değen nefesi aklımı başımdan alırken, lafları bir o kadar sinirimi bozmuştu.
"Senin için kimim ben?" Göğsümdeki ellerimi çözerek karşımdaki bedenin boynuna doladım. "Azgın herifin tekisin." Kahkahamı tutamamış yüzüne doğru gülmüştüm. "Azgın herifin teki tarafından tatmin olmak düşüncesi zoruna mı gidiyor?" Kafasını salladı olumsuzca. "Peki, gerçekten benimle ilgili ne düşünüyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
meddle about | taegyu
Fanfictionchbgyu: bunu söyleyen birinin öğretmen oluşu çok saçma değil mi text/düz yazı -smut