4 ay sonra...
Mezun olmuştum.
Bu süre zarfında Taehyunla iyice yakınlaşmış, birbirimizle alakalı küçük şeyleri bile öğrenmiştik. İyi gidiyorduk. Ne kadar kendi evim olsa da, Taehyunun evine çökmüş, iyice benimsemiştim burayı. Asla şikayetçi olmamış, hatta temelli taşınmam için ısrar etmişti.
Mezuniyet törenime bile gelmişti. O gün önemli toplantısı olmasına rağmen hemde.
Artık babası tüm şirketi ona bırakmış, emekliliğinin tadını çıkarıyordu. Geçen ay babasıyla da tanıştırmıştı beni. Aile yemeğine davet etmiştiler. Ne kadar gergin olsam da, samimi gülüşleri rahatlatmıştı.
Şimdi her zaman ki gibi evde oturmaktan sıkılmış, Taehyunun yanına gelmiştim.
"Artık buraya ne için geldiğimi sormuyorlar." Kapıyı tıklatmadan içeriye girmiş, masanın arkasında takım elbisesiyle beraber oturmuş bedene yaklaşmaya başlamıştım. "Haftanın her günü buraya geldiğin için çok doğal değil mi, bebeğim?" Dudaklarını tuttuğu elimin üzerine bastırmış, kısa öpücük kondurarak geri çekilmişti.
"Ama hem sıkılıyor, hem de özlüyorum."
"Gel yanımda çalış diyorum, istemiyorsun. İş bulalım diyorum onu da istemiyorsun. Ne istiyorsun o zaman?"
"Günün 24 saati seninle olmak istiyorum. Bunu yapabilir misin peki?" Dudaklarına tüy kadar hafif öpücük kondurarak geri çekildim. "Tüm gün benimle olursan ne yapacaksın?" Ellerini belime sardığında bedenimi bacakları arasına sokmuştu. Kafasını kaldırmasıyla bakışlarımız kesişmişti. "Ne yapmak istersen" demiş, yanaklarını avuçlamıştım.
"Ne yapmak istersem, öyle mi?" Yüzündeki sırıtışını büyüterek konuşmuştu. "Şu an sapık gibi gözüküyorsun haberin olsun." Sesimi ciddi tutmaya çalışsam da, yüzümdeki gülümsemeyi silemiyordum.
Belimdeki ellerini sıkılaştırmış, bedenimi kendisine doğru çekerek kucağına oturtmuştu. "Geçen sefer ki gibi yakalanmak istemiyorsan, bana böyle bakmayı kesmelisin." Dediğimle beraber gülmüştü. "Yakalanmamızın tek nedeni senin sesin, Beomgyu."
"Sesimi seviyorsun, Taehyun."
"Öyle, çok seviyorum" dudaklarıma öpücükler kondurarak konuşuyordu. Üzerimdeki etkisi asla hafiflemiyor, aksine her geçen gün daha da artıyordu. Konuşması, dokunuşları ilk günkü gibi hissettiriyor, midemdeki kelebekleri serbest bırakıyordu.
Konuşmayı bitirdiğinde dudakları tamamen dudaklarıma kapanmış, olabildiğince sessiz bir öpüşme başlatmıştık. "Çok özlemişim seni" eli tişörtümden içeri kaydığında belimi okşayarak konuşmuştu. Öpücüklerim çenesine kaymış, dudaklarım boynuna doğru yol almıştı. Kafasını geriye yasladığında bana fazlasıyla alan sunmuştu.
Neredeyse bir hafta olacaktı bedenlerimizi buluşturmayalı. Şirketten yorgun bir şekilde eve dönüyor, daha fazla yormamak adına dinlenmesi için zaman tanıyordum. Ama en azından sarılarak uyuyorduk, bu bile yeterliydi.
Farketmeden duygusal anlamda fazlasıyla bağlanmıştım ona. Yanımda olmayınca özlüyor, düşünmeden duramıyordum. İşi gereği çok zaman geçiremiyorduk ama en azından sevdiğini hissettirmeyi başarıyordu.
Boynunda silinen izlerin yerine yenilerini eklemiş, gülümsememle beraber tekrar dudaklarımızı birleştirmiştim. Sulu öpücükler kondurtuktan sonra geri çekilerek konuşmuştu. "Beomgyu, bugünümü tamamen sana ayıracağım."
"Gerçekten mi?"
Kalçama yerleştirdiği elleriyle beraber oturduğu yerden kalkmış, beni masanın üzerine bırakmıştı. "Gerçekten." Ellerini uzamış saçlarım arasına daldırmış, geriye doğru taramıştı. "O kadar alışmışım ki, hep kırmızı kafa diyesim geliyor." Gözleri kahverengiye boyattığım saçlarımda dolanıyor, gülümseyerek konuşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
meddle about | taegyu
Fanfictionchbgyu: bunu söyleyen birinin öğretmen oluşu çok saçma değil mi text/düz yazı -smut