12.bölüm

1K 109 177
                                    

Pekala, şu an onun arabasında, onun evine gidiyor olmak akıl alır gibi değildi.

Bu hale nasıl geldiğimizi bile anlayamamıştım. En son ondan bir şans istemiş, karşılığında olumlu yanıt almıştım. Daha bunu algılayamadan kendimi arabasında bulmam da yeterince kafa karıştırıcıydı.

Yoldaydık. Camı açık arabadan içeri giren soğuk rüzgar saçlarımı uçuşturuyor, önümü görmemi engelliyordu. "Kapatayım mı?" tek eli direksiyonda, gözünü yoldan çekmeden sormuştu. Göreceğinden emin bile değilken, sadece kafamı salladım. Camı kapatmasıyla, elim dağınık saçlarıma gitmişti.

Saçlarımı düzeltmiş, sessizce yola devam etmiştik. Gerginlikten bayılacaktım. "Yapma, parmakların yara olacak." Direksiyondaki elini bana doğru uzatmış, birbirine kenetlenmiş parmaklarımı ayırmıştı. Bakışlarım elime kayınca kızarık parmaklarımı görmemle şaşırmadan edemedim. Resmen tırnaklarımla kanatacak dereceye getirmiştim. Neden bu kadar stres yaptığımı da bilmiyordum.

"Neden bu kadar streslisin? Yoksa o cesaret klavye arkasına geçince mi geliyor?" Göz ucu beni süzerek sırıtmıştı. "Neden evine gidiyoruz?" Yola çevirdiği bakışlarını fırsat bilerek, ona incelemeye koyuldum. Onu araba kullanırken ilk kez görüyordum. Hatta ve hatta beni şu an evine götürüyordu. Düşüncesi bile beynimde uyuşukluğa neden oluyordu.

"Başka bir yere mi gitmek isterdin?"

"Hayır, sadece kafamı karıştırıyorsun. Ne anlam çıkarmam gerektiğini bilmiyorum." Bir kaç saniye bakışları üzerimde gezinmiş sesli bir şekilde nefes vererek önüne dönmüştü. "Denemen için ortam oluşturuyorum işte. Şans istemedin mi? Al sana şans."

Gülümsememek için yanaklarımı ısırıyordum. Yani, resmen göz göre göre aynı ortamda bulunacaktık. İkimiz. Beni tanıyordu, hisslerimi biliyordu ve en nihayetinde beni itmemiş, ona yaklaşabilmem için şans vermişti.

"Deneme süresi gibi?" mırıldanarak kendi kendime konuşmuştum. "Hayır." Keskin ses tonuyla yanıtlamıştı. Duyabileceğini düşünmemiştim.

Elime böyle bir fırsat geçmişken her anını doğru kullanmam gerekiyordu değil mi? Eski tavrımı geri takınıp yüzüme kocaman gülümseme yerleştirdim. "Bu deneme süresinde herşeyi yapabilir miyim Bay Kang?"

"Herşey derken?" Sürücü koltuğa iyice yaslanmış, tek eliyle kullanmaya devam etmişti. Şu an fazlasıyla çekici durması yeteri kadar zorlayıcıydı. Diğer eliyle radyoyu açmış, rastgele şarkılar seçiyor, bir kaç saniye geçmemiş başkasına geçiyordu. Elimi kaldırmış zaten yakınımda duran kolu üzerinde parmak uçlarımı gezdirmiştim. "Aklına gelebilecek herşey" demiş, dirseğine kadar katlanmış gömleğinin açıkta bıraktığı teninde gezdirmiştim parmaklarımı.

"Beomgyu," ismim dudakları arasından dökülmüş, anında kolunu geri çekmişti. "uslu dur. Arabadayız."

"Ne kadar da uslanmaz bir çocuk olmuşum dimi?" Dudaklarımı büzerek bedenimi ona doğru döndürmüş, biraz daha yaklaşmak adına eğilmiştim. "Hocam, bir cezayı hakediyorum değil mi?" Elimi üst bacağına yerleştirmiş, gözlerimi yüzüne dikmiştim.

Çenesini sıktığı görmek keyfimi bir hayli yerine getirmişti. Doğru ya, o geceden sonra seviştiği kızıl saçlı oğlanı aramıştı. Sarhoş olmasına rağmen aklına kazınacak kadar memnun etmiştim demek ki. Aklıma dolan düşüncelerle kıkırdamış, bacağındaki elimi biraz daha sıkılaştırmıştım.

"Beomgyu, sınırlarımı zorlama" bacağındaki elimi tutmuş, beni tekrar kendi yerime ittirmişti. Fakat, bileğime sardığı elini geri çekmemiş, bu sefer bacağıma yerleştiren o olmuştu. Ondan bunu beklemiyordum açıkcası. Bacaklarımı birbirine yaklaştırmış, elini daha da kendime bastırmıştım.

meddle about | taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin