Hissetmiştim sanki o günü.
Sabah uyandığımda içimde bir karadelikle değilde bir okyanusla uyanmıştım. Garip bir mutluluk vardı üzerimde. Hayatımda ilk defa kalp atışımı hissetmiştim. Kalbimin sesini duyuyordum, kulaklarımda çınlayan bir ses beni tetiklemeye devam etsede. Ben hayatımı bulmuştum bile.
Hayatımdaki gerçekliğe yaklaştığımı hissettim. Ve evet galiba buldum.
Alex'i gördüğümde bunları düşünmüştüm. Daha küçücük yaşımda. Peki o ne düşünmüştü?O günün Alex için olan değeri tam olarakta...
Ortaokuldayım, daha okulun ilk günleri bir kız dikkatimi çekti.
Ama daha küçükcüktüm duygularımın,hislerimin, düşüncelerimin ne anlama geldiğini bilmiyordum. Sevginin ne olduğunu bilmeyen bir insan, başka birini sevebilir miydi? Dedim ya anlamamıştım ne hissettiğimi. Evet dikkatimi çeken kız Olivia'ydı.Bir gün karşılaştık, donup kalmıştım.
Olivia farklıydı, o çok farklıydı. Olivia milyonlarca yıldızın arasında en parlak olanıydı. Gözleri inanılmazdı. Ona bakmaktan başka hiçbir şey yapamadım. Ama sanırım bende onun dikkatini çekmiştim. Günler geçti, aylar geçti ve Olivia o gün bana geldi. Ben küçük ve aptal bir çocuktum affet beni Olivia.Korkmak değildi bu, aptallıktı.
Hoşlantı değildi bu, aşktı.
Hissettiklerim hayal değildi, bu gerçekti.Olivia...
Ne kadar bağırıp çağırsamda Alex'in beni duycağına inanmıyordum. Ama eğer ben Alex'e inanmaktan vazgeçersem aynı zamanda tüm hayallerimden, çocukluğumdan, sevgimden, ve tüm saf duygularımdan vazgeçecektim.
Alex çocukluğumun sahibi. Ama bundan onun haberi yok.Bir kaç gün sonra okuldalar..
Okula ilerlemeye başladım. Hızlı yürümeme rağmen nefes nefese kalmamıştım. Aynı zamanda ellerimde sakin duruyordu. Gözlerim bulanmıyordu. Pek anlamasamda yürümeye devam ettim.
Sınıfa girdim, sırama oturdum. Hiçbişey olmamış gibi defterlerimi çıkardım. Ve kapının ardından gelen sesi duyduğumda küçük bir tebessüm ettim. Gelenin Alex olduğunu anlamıştım sesinden.
Bilerek kafamı çevirmedim. Ve yanıma geldiğini gördüm, sıramın önüne geldiğinde kafamı yüzüne doğru kaldırdım, yüzüne baktım ama bakmamla ayağa dikilmem bir oldu.
Alex'in gözleri kıpkırmızıydı üstüne üstlük yanağı hem morarmış hemde kanıyordu. Gördüğüm anda çevremizdeki insanları umursamadan "Ne oldu sana!" diye bağırdım. Sadece gülümsedi ve dolu dolu gözleriyle"Sarılabilir miyim? lütfen sana ihtiyacım var" dedi. O an hiç sorgulamadan, onu beklemeden ben sarıldım. Çok belliydi bişeylerin yolunda gitmediği. Alex'e sımsıkı sarıldım az çok onun hissettiği şeyleri hissedebiliyordum. Alex'in arkadaşları herkesi sınıftan çıkartırken, Alex kafasını omzuma gömdüğünü farkettim. Herkes sınıftan çıkıp biz tek kaldığımızda Alex omzumda ağlamaya başladı. Tıpkı küçük çocukların annesinin omzunda ağlaması gibi Alex omzumda ağlıyordu. Elimi saçlarına götürdüm. Ve geri çekildim
"Alex anlatmak ister misin?" dedim.
"Olivia anlatmak istediğim o kadar çok şey var ki"
Alex bunu dediğinde kalbim sızlamıştı. Eğer şuan anlatmaya başlasa saatlerce onu dinleyebilirdim.
Evet, tamda tahmin ettiğim gibi oldu ve Alex anlatmaya başladı.
"Babamla olan sıkıntılarımı biliyorsun, yine kavga ettik ama eskisi gibi değil bu Olivia, bu sefer yaptıkları, dedikleri çok ağırıma gitti. Canımın yandığını hissettim, ama yüzümdeki veya bedenimdeki yaralardan bahsetmiyorum. Babam bu sefer kalbimin bin bir yerden bıçaklanmasına sebep oldu. Zamanla sever diye düşünürdüm. Ama tüm düşüncelerim okyanusa düştü ve hepsi kayboldu. Artık istesekte eskisi gibi olamayız babamla. Bir kere olsun bana saygı duyup, sevsin istedim, bir kerede olsa gözlerimin içine bakıp oğlu olduğumu hissettirsin istedim.
Olivia söylesene çok mu şey istedim?"Alex konuşurken ağlıyordu ve bende dediği her bir kelimeyi dinledim. Artık gözlerim dolup taşımıştı. Sessizce Alex'e sarıldım kelimelere ihtiyacımız yoktu gözlerimizden anlıyorduk birbirimizi. Alex'ten biraz uzaklaştım ve elimi yüzüne götürdüm.
"Baban mı yaptı bunları?"
diye sordum. Onaylayarak kafasını salladı. Saçlarını düzelttim ve tekrar yüzüne baktığımda parlayan gözleriyle beni izliyordu.
"Artık tek ihtiyacım ve tek isteğim sensin Olivia" dedi.Gülümsedim. Elinden tuttum
"Hadi revire gidiyoruz küçük kedicik" dedim. Anlamamış gözlerle baksada"E hadi seni bekliyorum doktor hastasını beklemez, olmaz böyle" dedim.
Elimi tuttu ve revire doğru ilerlemeye başladık. Revirin kapısını açtım. Alex'i direkt sırtından ittirerek içeri soktum.
Ve gidip hemen yatağa oturmasını söyledim. Bir kaç ilk yardım malzemesi aldım. Bende hemen gidip onun oturduğu yatağın yanındaki sandalyeye oturdum. Küçük pamuklar böldüm yanağındaki yarayı temizlemeye başladım. Tentürdiyot sürmeden önce "Bu biraz yakabilir, özür dilerim" dedim. Sürmeye başladığım anda geri çekildi
"Biraz mı? Biraz olduğuna emin misin!?" dedi.
Tekrar özür diledim. Ve yüzüne üfledim.Alex'in canının yanması benim daha çok canımı yakıyordu. Bazen Alex'i kendimden daha çok önemsediğim oluyordu. Alex ömrümün yarısında vardı zaten. Bir sonrasında kalan yarısında olmasını da istiyordum. Ne kadar inkar etsem de ben Alex'i çok seviyordum. Alex'in bundan haberi olmasa bile.
O günün tamamını Alex'in yanında geçirdim. Ama küçük bir sorunumuz vardı, Alex evine gitmek istemiyordu.
Bizim evde de durumlar malum evime götüremezdim. Okulda kalmaya karar verdik. Okulumuzun ayrı bir sınıfı var, okuldan sonra eve gitmek istemeyenler orda kalabiliyor ve ders çalışıyorlardı. Bugün bizim şansımıza kimse yoktu sınıfta.Aklıma gelir gelmez o sınıfta kalabileceğimizi söyledim. Alex kıpkırmızı gözleriyle küçük bir mutluluk göstermişti. Dolu gözleriyle bana bakarken durdu ve
"Yanında kalmak beni mutlu ediyor Olivia"
O an o kadar sevinmiştim ki, Alex'in bu kadar masum olması garip geliyordu ama gerçekti.