(2) Tutulması Gereken Sırlar

6.2K 343 118
                                    

Satır arası yorum yapmayı unutmayın seviyorum sizi ♥️

-

-

                       Bölüm repliği ;

              "Beni görmüyor musun?"

                               ***

Sıkıntılı bir nefes verdim. Direnç'in beni salonda öylece bırakıp gitmesinin üzerinden iki gün geçmişti ve bu süre zarfında onu hiç görmemiştim. Adem abi onun yokluğunda , onun yerini alırken onu deli gibi merak ediyordum. Telefon ile her aradığımda telefonu meşgule düşüyor ya da numaraya ulaşılamıyordu. Babama sorduğumda ise ona da, özel konuları olduğu için bir kaç günlüğüne uzaklaşmak istediğini söylemiş , bu süre zarfında toparlanıp daha iyi bir şekilde döneceğini açıklamıştı.

Siyah basic bir tişört ve tayt giydikten sonra siyah kapşonlu hırkamı üzerime geçirip çantamın içinde ki silahımı yanıma aldım. Gece yarısını çoktan geçmiş saat ile burukça gülümsedim. Bu gün annemin ölüm yıl dönümüydü. Babam annemin mezarına gitmezdi ve benim de gitmemden hoşlanmazdı. Bu nedenle her yıl gizlice annemin mezarına gider en sevdiği sarı laleleri mezarına diker, güneşin doğumuna kadar onunla sohbet ederdim. Siyah şapkamı taktıktan sonra hırkamın kapşonunu kafama geçirdim ve sessizce odamdan çıkıp koridorun sonunda bulunan arşiv odasına doğru sessizce ilerledim. Arşiv odasında arka bahçeye uzanan bir kapı vardı. Bunu iki yıl önce keşfetmiştim ve hiç kimse bildiğimi bilmiyordu.

Evden istediğim zamanlarda görünmeden çıkmamı sağlıyor ve oldukça işime yarıyordu. Koridorun sonunda ki odaya vardığımda hırkamın cebinden çıkardığım anahtarı takıp odanın içine girdim. Kapıyı tekrar kilitledikten sonra tozlu rafların arasında ilerleyerek odanın kuzey batısında bulunan kısmına yaklaştım. Bu oda evin şüphesiz ki en büyük ve kasvetli olan odasıydı. Soluduğum toz boğazımı yakarken duvarın priz kısmında bulunan giriş kısmına daha önce rafları karıştırırken buldugum bir kartı yerleştirdim. Bir nevi anahtar görevi gören bu kart sayesinde kapı saniyeler içerisinde açılmıştı. Anahtarı çıkarıp cebime koyduğumda yoluma devam ettim. Bu dar ve rutubetli koridorun tavanlarında sarkan örümcek ağları herne kadar rahatsız edici olsa da katlanmak zorundaydım. Dakiklar süren bir yürüyüşün ardından arabamın ve diğer eşyalarımın bulduğunda kısma geçtiğimde aracıma bindim ve hırkamın cebinden çıkardığım kartı kapıya yerleştirip kapının açılmasını bekledim. İki kapı vardı ve ikisi de elimde ki kart olmadığı sürece açılmıyordu. Açılan kapı ile kartı yerleştirdiğim yerden çıkardım ve camı kapatıp aracı sürmeye başladım.

Araç mezarlığın önünde durduğunda silahımı ve arka koltukta bulunan laleleri alıp araçtan indim. Havlayan sokak köpeklerinin sesleri kulaklarımı doldururken adımlarım ona doğru gidiyordu. Mezarın başında durduğumda derin bir nefes çektim içime. Onsuz geçen on dört yıl.

Sarı laleleri mezara bırakıp soğuk mermere oturdum. Bakışlarım Canan Çakır yazısına her değdiğinde acı çekiyordum. Annemi çok küçük yaşta kaybetmiştim ama güneş sarısı saçları ve okyanus mavisi gözlerini asla unutamazdım. Benim annem çok güzel bir kadındı, büyülü bir güzelliği vardı. Bir çok aile dostumuz herne kadar anneme benzediğimi söylesede onlara asla katılmazdım çünkü benim annem eşsiz bir kadındı.

"Anne ben geldim ve biliyor musun bu gün çok üzgün ve kızgınım" dediğimde toprağı avuçlarımın arasına aldım.

"Direnç benden özellikle kaçıyor anne, en ufak bir yakınlaşmamızda günlerce ortadan kayboluyor döndüğünde ise zaten aramızda olan o tel örgülü buzdan duvarlar daha da sağlam ve yıkılmaz oluyor. Direnç beni hem çok kızdırıyor hem de çok üzüyor anne" dediğimde burukça gülümsedim. Anneme Direnç'i anlatmıştım. Daha doğrusu sürekli olarak Direnç'i şikayet ediyordum. Eğer yaşıyor olsaydı kesinlikle Direnç'i beni bu denli üzdüğü için bile vurabilirdi.

Zarif Acı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin