Megumi otobüsten inerken yanlışlıkla bir kaç kişiye dirsek attı ama ağzıyla bir özür mırıldanmak dışında bir şey yapmadı. Geç kalmamak için adımlarını koşarcasını hızlandırırken otobüste çaldırmadığından emin olmak için cebindeki telefonunu yoklamıştı.Tanıdık evi gördüğünde Sukuna'nın bahsettiği lacivert arabasını görmek için sağa sola bakındı ama göremedi. Adımlarını yavaşlatırken, koşarken üstünden kayan sweatshirtin kollarını ve şapkasını düzeltti.
Yeni evleri izbe, hatta biraz da tehlikeli bir mahalledeydi. Bulabildikleri en iyi ev orasıydı. Kahve içecekleri yere otobüsle gitmeyi tercih etse bile Sukuna gelip onu almakta ısrar etmişti. Bu yüzden Megumi de eski bir arkadaşının evinin konumunu atmıştı ve evden erken çıkarak otobüsle oraya gitmişti. O mahalleye çoğu zaman kendisi bile girmek istemiyordu, başka birisini o iğrenç ve yıkık evin yakınlarına yaklaştırmayı ise hiç istemezdi. Hele hele de Sukuna gibi birisini.
Telefonunu saate bakmak için kaldırdığında Sukuna'nın yaklaşık on dakika sonra burada olacağını belirten mesajını görmüştü, ama bu mesaj da tam sekiz dakika önce atılmıştı.
Duyduğu korna sesi ile telefonu kapatıp ona korna çalan arabaya gözlerini gezdirdi. Kafasını kaldırdığında mavi bir BMW'nin sürücü koltuğunda oturan Sukuna ile göz göze geldi.
Megumi altına mavi ve biraz bol bir pantolon giymişti. Ayaklarında beyaz bir nike muadili ayakkabısı vardı ve üstüne de kırmızı bir sweatshirt giymişti. Pek özenmemiş gibi gözüküyordu ama en deliksiz ve temiz kıyafetleri bunlardı. Normalde içine de beyaz bir gömlek giymeyi istemişti ama babasının üstüne kustuğunu gördüğü an bu fikirden vazgeçivermişti.
Sukuna ise altına siyah bir pantolon, üstüne ise beyaz bir tişört ve lacivert bir gömlek giymişti. Gömlek üstüne biraz bol gelse bile üstündeki beyaz tişörtü karın kaslarını yeteri kadar gösterecek kadar da dardı. Megumi'nin de spor giyineceğini tahmin ederek o da kıyafetlerine pek özenmemiş olmalıydı.
Sukuna şoför koltuğundan uzanarak Megumi için yolcu tarafının kapısını açtı. "Selam. Gelsene."
Megumi minik ama hızlı bir kaç adımla arabanın yanına gelerek oturdu ve kapısını çekerek kapattı. Arabanın içi Sukuna'nın hoş ve erkeksi olan parfümü gibi kokuyordu. Megumi bu kokuya aşinaydı. Pembe saçlı çocuk ne kadar spor yapıp terlerse terlesin bu koku hep üstünde kalıyordu.
"Selam. Aldığın için teşekkürler." Dedi Megumi kemerini takarken. Sukuna arabayı tekrar çalıştırırken Megumi'ye yandan bir gülümseme sundu. "Toplu taşımalarda sürünmeni istemezdim."
Megumi zaten buraya toplu taşıma ile geldiğini söylemedi ve cevap vermedi. Kendisini gergin hissediyordu. Spor salonunda tanıştığı bir adamla kahve içmek mi? Evet, Megumi delirmiş falan olmalıydı. Bu hareketler asla onluk değildi.
"Nereye gidiyoruz?" Diye sordu sessizliği dağıtmak için. Bir eli kemeri sıkarken diğer eli ile farkında olmadan titrettiği dizinin üstündeydi.
Sukuna cevap vermeden önce uzanarak arabanın teybini açtı ve bluetooth kısmına girdi. "Telefonunu bağlayıp istediğin şarkıyı açabilirsin. Ayrıca bir kahve dükkanına gitmeyi düşündüm. Özel olarak gitmek istediğin bir yer var mı?"
"Hayır. Fark etmez bana." Megumi telefonunu cebinden çıkararak bluetoothunu arabaya bağlamakla uğraştığından sessiz kaldı. Arabaya bağlı tek telefon 'Sukuna'nın İphone'u' isimli telefondu. Anlaşılan pek arkadaşı yoktu. Ya da arabaya bindirdiği pek arkadaşı yoktu.
Ya da Megumi gelmeden önce arabasına bağlı cihazları silmişti. Herneyse.
Megumi telefonunu bağladığında kafasını Sukuna'ya çevirmeden sordu. "Ne tür dinlersin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gymrat / sukufushi
FanfictionSukuna'nın önemsediği iki şey vardı: kas kütlesini arttırmak ve spor salonunun sahibinin oğlunu tavlamak.