Megumi gergin, sinirli ve üzgün bir şekilde evinin önünde bekliyordu. Çıkmadan önce babasıyla ettiği kavga tüm duygularının çökmesini sağlamıştı.Yemekleri kendisi ısmarlamakta kararlıydı. Bu yüzden evdeki gizli para stoğundan bir kaç yüz dolar almak zorunda kalmıştı. Kazandığı paranın bir kısmını babasına verirken bir kısmıyla da evin giderlerine harcıyordu. Kalanıyla borçlarının faizini ödüyor, kalan az kısmını ise birikim yapmak için kenara atıyordu.
Maalesef babasının ayak sesleri çok geç fark etmiş ve elindeki yüklü para ile babasına yakalanmıştı. Megumi ne kadar babasıyla kavga etse bile paraya el koymasını engelleyememişti. Babası on bin dolara yakın miktarla ceketini üstüne atmış ve evden ayrılmıştı. Büyük ihtimalle bir hafta eve gelmezdi, ancak parası bittiğinde gelirdi.
Megumi'nin elindeyse sadece elli dolar ve mor bir göz kalmıştı.
İşte bu yüzden Megumi'nin tüm dışarı çıkma hevesi kaybolmuştu. Bir çok kez telefonunu kapatarak ve Sukuna'ya konum atmayarak günü geçirmek istemişti ama kendisini tutabilmişti. Önceki görüşmelerinde suçlu olanın kendisi olduğunu biliyordu ama Sukuna buna rağmen alttan almış, üstelik sırlarına saygı duyacağını da söylemişti.
Megumi'ye yakışan da çocuğa biraz daha kibar davranmak ve kendini açmak olabilirdi.
Sukuna evin önünde durduğunda Megumi tek kelime etmeden arabanın ön koltuğuna oturdu. Sukuna ise çocuğu beklerken yaktığı dörtlüleri söndürerek arabayı durdurdu ve vücudunu yanındaki çocuğa çevirdi. "Megumi, tanrım. İyi misin? Bunu sana kim yaptı?"
"En yakın büfeye gidebilir miyiz?" Diye mırıldandı Megumi. Görüşü bulanıklaşana kadar gözlerinin dolduğunu fark etmemişti bile. Bir kere ağlamaya başladığını fark ettiğinde duramadı. Hıçkırdı ve her saniye yeni göz yaşları akmasına rağmen elleri ile gözlerini silip durdu.
Sukuna bir kaç saniye ne yapacağını bilemedi ve afallamış suratıyla ağlayan çocuğu izledi. En sonunda gözlerindeki ellerini tutarak çocuğun yüzünden uzaklaştırdı ve aradaki mesafeye rağmen büyük kütlesiyle Megumi'ye sarıldı.
Megumi savunmasızlığını kabul etti. Kafasını Sukuna'nın omzuna gömerek hıçkırarak ağladı. Sukuna ise konuşmadı, teselli etmedi. Ağlamasına gerek olmadığını söylemedi çünkü gerek vardı. Sadece sarıldığı çocuğun sırtını sıvazladı.
Megumi kendini daha iyi hissettiğinde sarılmayı bozan kişi oldu. Geri çekildi ve hemen kızaran gözlerini sildi. "Bira içer misin? Ben ısmarlayacağım."
"İçerim." Dedi Sukuna içmeyecek olmasına rağmen. Zaten reddedemezdi ya. "Bunu sana kim yaptı diye sordum."
"Babam." Megumi tekrar dolu gözlerini silerken morarmış gözüne pek dikkat etmedi ve zorlukla gülümsemeye çalıştı. "Hadi gidelim."
Sukuna bir şey söyleyecekmiş gibi ağzını açıp kapattı ama en sonunda arabayı çalıştırdı. En yakın büfeye uğradı ve Megumi arabadan inerek bir kaç paket cips, fıstık ve kalan parasının tamamıyla da bira aldı. Sukuna ise arabayı sahil kenarına sürdü. Yol boyunca ikisinin arasında hiçbir konuşma olmadı.
Güzel ve insansız bir yer bulduklarında poşetleri Sukuna tek eline aldı ve sporcu vücudundan yararlanarak kolayca taşıdı. Diğer eli tuhaf bir şekilde reddetmeyen Megumi'nin belindeydi. Çocuğun adımları karışıyor ve sürekli tökezleyecek gibi oluyordu ama Sukuna onu tek eliyle bile rahatça sahil kenarına kadar taşıyabileceğinden, Megumi hep pembe saçlı sporcu tarafından tutuluyordu.
Kuma geçtiklerinde ayakkabılarının içine kum girmemesi için adımları yavaşladı ve Megumi de adımlarına odaklanması gerektiği için tökezlememeye başladı. Anlaşılan düz yolda yanındaki Sukuna'ya olan güveninden adımlarına pek dikkat etmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gymrat / sukufushi
FanfictionSukuna'nın önemsediği iki şey vardı: kas kütlesini arttırmak ve spor salonunun sahibinin oğlunu tavlamak.