Deniz
Aldıklarımın parasını ödeyip buradan defolup gitmek istiyordum.
Ama maalesef defolup gitmek istememin sebebi olan Çağatay bana sümük gibi yapışmış bulunmakta.
Çocuğun kuyruğumu bırakması için labirent gibi olan reyonlarda hızlı hızlı ilerliyordum.Resmen saklambaç oynuyorduk.
Markette en arkadaki bir reyonun arkasına saklandım,ve o sinir bozucu yüzünü görmemeyi,beni bulmamasını umdum.
Reyonun arkasında dar bir alan vardı.
Ve kaçtığım şahısın görünürde olmayışı rahatlamama neden oluyordu. Sanırım kaybettim puştu.
Aniden önümdeki cocopops'un reyondan indirilmesi ve yerini çağatayın kafası almasıyla korkuyla geriye sıçradım.
Daha sonra yüzünün ne kadar komik göründüğünü görünce kıkırdadım. Onunda bakışı yumuşadı.
"Sobe." Dedi otuz iki diş gülümseyerek. Ne yalan söyleyeyim gülüşü güzeldi.
Hemen ciddilestim bozuntuya vermeden.
"Ne istiyorsunuz Çağatay bey? Peşimde kuyruk gibi ben nereye gitsem ordasınız?" Dedim kollarımı belime koyarak.
"Hiiç....öylesine,canım sıkıldı ve karşıma sen çıktın?" Dedi tekrar 32 diş sırıtarak.
Manyak bu adam.
Resmen değişik!Reyonun arkasından çıkıp kasaya doğru ilerledim. Oda biraz arkamdan peşimden geldi.
Bir süt dilimi, saklıköy bisküvi,Lipton ice tea (tabiki karpuzlu) ve sigara almıştım.
Kasadakilerin parasını ödemiş tam çıkıyordum ki Çağatay bileğimden tuttu,bende reflex olarak ona doğru döndüm ve o kahveleri ile karşılaştım
Rengi tanıdık geldi ama çıkaramadım.
Nedense gözleri...insanın daha çok bakmak istemesine neden oluyordu. Kendimi alamadım resmen. Kafasını hafifçe eğmesiyle kendime geldim.
Piç......
"Benide bırakabilirsin değil mi? Sonuçta aynı yere gidiyoruz?"
"Hayır"
"Ne? Nedenn??"
"Ben,keyfim ve kahyası öyle istiyor varmı bir diyeceğin?"
"Lütfeeen!!"
"Hayır."
"Noğlurrrr!"
"Hayır!"
_______________________________________
Çınar şoför koltuğunda, dudaklarının arasında sigara vardı.Bende yanındaki koltukta ayaklarımı hafif aralamış bir elim ayağımın üzerinde diğer elim sinirlerimi kontrol etmek için alnımı okşuyordu ve bir yandan dikiz aynasından arkadaki ikiliye bakıyordum.
Aynada Çağatay ile bakışlarımız kesişti ve bakışlarımı anlamıştı.
"Yolda gördüm, arabası yoktu. Zaten hepimiz aynı yere gitmiyor muyuz?" Dedi pişkin pişkin.
Yolda giderken Alparslan'ı gördü ve ön koltukların ortadaki boşluğuna abandı "Durun!!" Diye bağırınca çınar yerinde sıçradı ve az daha kaza yapıyorduk.ve zoraki bir şekilde alparslanda aramıza katılmış bulundu.
Çekingen ama kendinden bir şekilde "beni aldığınız için teşekkürler deniz bey" dedi.hafif ama samimi bir sekilde gülümseyerek.
Nedense zaten bu ikili benimle ilk kez karşılaşmalarına rağmen fazla samimiydiler.Özellikle Çağatay.
"Birşey değil" dedim alparslana dönerek. Ve sonra Çağataya dönerek "azıcık örnek almalısın,insanlarla nasıl konusabileceğini Alparslan beyden öğren mesela."
"Nasıl ya?" Öndeki iki koltuğun arasındaki boşluktan kafasını öne uzattı. "Bende düzgün konuşuyorum bikere"
Ellerimi göğsümün üstünde birbirine bağladım. "Yeni tanıştığın kişilerle hemen senli benli olma mesela,sinir bozucu."
Kaşlarını çattı. "Ne yanı sırf senin hoşuna gitmiyor diye sevdiğim adamla senli benli olamayacakmıyım?!"
"Hayır olamayaca- bir dakika ne?-"
"Ne" diye karşılık verdi soruma.
"Ne dedin sen?"
"Ne demişim?"
"Bende onu soruyorum?"
"Sırf sen istiyorsun diye konuşma tarzımı değiştirmeyeceğim dedim"
"Sanki farklı birşey demistin-aman umrumda değil. Saçmalıklarınla kafamı yormayacağım.Bu arada bundan sonra düzgün konuşacaksın!"
"Ama-"
"Öööö! Sus!"
"Tamam bey."
Çınarla alparslan kıs kıs gülüyorlardı,ama bunu denize belli ettirmemeye çalışmakta iyi iş çıkarmıyorlardı.
Alparslan;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STÜDYO | bxbxb
Roman d'amourÇok başarılı bir aktör olan Deniz'in yolu bu sektöre yeni katılan ikiliyle kesişir ve bir romantik komedi başlar.