'cause he seems like he's good for you,

649 68 32
                                    

♪ the weeknd, moth to a flame

"şahsen o ders için kimsenin not tutmasına gerek yok, hepimiz geçeriz. çerez bir ders." ni-ki içeceğinden bir yudum almadan önce konuşmuştu. jungwon hariç herkes onu onaylamıştı.

"siz zeki olabilirsiniz ama ben değilim. notlara ihtiyacım var." önündeki notları incelerken konuşmuştu jungwon. bir saat sonra ortak sınavları vardı ve haftada sadece iki saat aldıkları bir dersti. diğerleri her ne kadar umursamasa da jungwon her dersini önemsiyordu.

"sevgilin geçmene yardımcı olur zaten, kendini boşa yorma." jay'in imalı konuşmasına alışmıştı herkes ama jungwon yine de kafasını notlarından kaldırıp kendisine bakan hyunguna çevirdi.

"jay hyung, ne demek istiyorsun?" jay omuz silkti ve önündeki kahveden bir yudum aldı. "bir şey demek istemiyorum jungwon. sevgilin her sınavında sana yardımcı oluyor zaten. kendini strese sokmana gerek olmadığını söylemeye çalışıyorum."

jay için güzel bir geri vitesti. lafı güzel çevirmişti. sunghoon ve jake bıyık altından jay'e gülerken jay gözlerini etrafta gezdiriyordu. hava gayet güzel görünüyordu bugün. hava kapalıydı ve beş dakika içinde yağmur yağacaktı.

"beni düşündüğün için teşekkür ederim jay hyung." jungwon gülümseyerek konuştuğunda jay'de ona gülümsemişti. tam o sırada jungwon'un telefonu çaldı.

sevgilim arıyor...

jay, jungwon'un karşısında oturuyordu ama arayan kişiyi rahatlıkla görmüştü. gözlerini telefondan çekip jungwon'un yüzüne götürdü. mimiklerini izlemek istiyordu.

jungwon telefonda arayan kişiyi gördüğünde bir iki saniye tepki vermedi. ardından gamzelerini göstererek gülümsedi ve telefonu eline aldı. "iyi insan lafın üstüne ararmış."

jay gözlerini devirdi, "siktiğimin iyi insanı". kendi kendine mırıldanmıştı ama hemen yanında oturan heeseung bunu duymuştu. dirseği ile jay'i dürtmüştü.

jay bakışlarını heeseung'a çevirmiş 'ne' demeye çalışmıştı. heeseung ise kafasını iki yana sallayarak telefonu ile ilgilenmeye devam etmişti. bu sırada jungwon aramayı cevaplamış ve sevgilisi ile konuşmaya başlamıştı.

"efendim?" elindeki kalemi çevirirken konuşmuştu. jay, onun bu alışkanlığını çok seviyordu. aşırı çekici geliyordu.

"bizimkilerle birlikteyim sevgilim." jay, bir kaç saniye yutkunamadı. artık alışmış olması gerekiyordu. ama hayır, alışamamıştı. alışmak istemiyordu. bu gerçeği kabullenmek istemiyordu.

"sen neredesin?" jungwon gözlerini bir kaç saniye arkadaşlarının üzerinde gezdirdi. jay ile göz göze geldiğinde ise hemen gözlerini başka tarafa doğru çevirdi.

"tamam, bekliyorum." ... "bende seni seviyorum aşkım." jungwon telefonu kapatıp masaya koydu ardından masadakilere döndü.

"daniel, beni almaya geliyor. kalksam sorun olur mu?" herkes kafasını kaldırıp jungwon'a bakmıştı. "mümkünse geri gelme tatlım." sunoo dudaklarına nemlendirici sürerken konuştuğunda jungwon gözlerini devirmişti.

"sana sormuyorum civciv." jungwon iğrenirmişcesine bir bakış atıp diğerlerine döndü. heeseung elindeki telefonu masaya bırakıp, gerindi. "bu tarz şeyleri sorun etmediğimizi kaç kere söyleyeceğiz jungwon. baksana şu gay salaklara."

eliyle jake ve sunghoon ikilisini gösterdiğinde, ikili birbirleriyle elleşmeyi bırakıp heeseung'a bakmışlardı. "hyung bize niye bulaşıyorsun?"

"gözlerime değer veriyorum, lütfen sizde gidin." heeseung kendine acıyormuş gibi konuştuğunda ni-ki ve jay gülmüştü. jake ve sunghoon ikilisi ise hiçbir şey olmamış gibi birbirleriyle uğraşmaya devam etmişlerdi.

jungwon ise hemen eşyalarını toplamaya başlamıştı. daniel gelmeden kafeden çıkmayı düşünüyordu ama evdeki hesap çarşıya uymadı.

"selam herkese." daniel gülümseyerek yedilinin yanına geldiğinde jungwon şaşkınca sevgilisine döndü. "oh.. uzun sürer diye düşünmüştüm."

daniel sevgilisine yaklaştı ve alnına bir öpücük kondurdu. "seni bekletmeyi sevmiyorum sevgilim." bunun üzerine jungwon gülümsedi ve eşyalarını aldı.

"oturmak istemez misin daniel?" jay'in beklenmedik sorusu üzerine herkes ona dönmüştü. jungwon ve daniel ikilisi hariç herkes jay'in bu davranışını sorgulamıştı. aptal bir aşıktı.

"çok isterdim jay hyung ama jungwon'la vakit geçirmek istiyorum. bilirsin onu özlüyorum." jay kendini zor tutuyordu. elinde tuttuğu bardağı sıkıyordu. sıcak olan bardak elini yakıyordu ama hiçbir şey hissetmiyordu.

"biz gitsek iyi olur, görüşürüz." jungwon herkese el sallayarak arkasını döndüğünde. daniel elini tutmuş ve parmaklarını birbirine geçirmişti.

"görüşürüz jungwon, uyumadan önce beni aramayı unutma!" ikili oradan uzaklaşmadan önce jay'den duydukları son sözler olmuştu.




to be continued..



merhaba, yeni bir fic ile sizlerleyim.
anladığınız üzere jay, jungwon'a platonik.
jungwon'un sevgilisi var adı daniel.
daniel'i isterseniz i-land'daki olarak düşünün, isterseniz başka biri olarak. çünkü benim kafamda belirli bir görüntü yok. ismi salladım :(
düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın!
sizi seviyorum, kendinize dikkat edin 💌

does he know, jaywon. ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin