♪ the weeknd, moth to a flame
"selamlar!" ni-ki ve sunoo arkadaşlarının yanına mutlu bir şekilde gelmiş ve yerlerine geçmişlerdi. her zaman ki gibi içecekleri hazırdı. sunoo, heyecanla gözlerini arkadaşlarının üzerinde gezdirdi ama bunu pişman olmuştu.
çünkü neredeyse hepsi somurtuyordu. ni-ki'de bunu fark ettiğinde kaşlarını çattı. "tam olarak neler oluyor? ne diye suratınız asık?" ni-ki'nin sorusu üzerine jungwon gözlerini kaçırmıştı.
jay ise sinirle jungwon'a bakmıştı. aslında siniri jungwon'a değildi. ona kızamazdı ki? ona söylediği her bir kelimeyi özenle seçerdi. mutlu olacağı sahiplik ekleriyle konuşurdu. ama şuan üzgün ve kırgındı.
"anlatsanız ya artık.." sunoo bıkkın bir şekilde konuştuğunda heeseung telefonunu masaya bıraktı ve ellerini birbirine geçirip masaya koydu. "ben anlatayım sunoo'cum. çünkü bunlar inatçı keçiler."
ni-ki ve sunoo, tüm dikkatlerini heeseung'a vermişlerdi. merak ediyorlardı olan biteni.
"kafeye ilk önce gelen jungwon'du. hepimiz sonradan geldik. sonra dedik ki; sen niye erken geldin, normalde geç gelirsin. jungwon'da; aslında daniel ile geleceğini ama kendisini ektiğini söyledi. e biz sinirlendik tabi. çünkü bu çocuğun her seferinde böyle yaptığını biliyoruz."
heeseung olayı anlatırken eliyle her bir baş karakteri işaret ediyordu. şimdi ise elini jay'e doğrultmuştu.
"bu sevgili gergin beyefendi, çok sinirlendi. jungwon'a; senin sevgilin seni ektiği her dakika başka biriyle, dedi. ki bence doğru ama çok yükselmeye gerek yoktu. sonra jay biraz daha konuştu; sen onu hak etmiyorsun, o da seni hak etmiyor, falan dedi. en sonunda jungwon'da patladı; sürekli böyle söylüyorsun ama kimin beni hak ettiği hakkında hiçbir fikrin yok, dedi."
bir kaç saniye soluklandı heeseung. kavga etsem bu kadar yorulmazdım diye düşündü. bu baş belaları daha yorucu diye düşündü. ve sonra devam etti.
"bunlar laf atmaya devam ettiler, baktık etraftakiler bize bakıyor. ben araya girdim; sikerim sizin kavganızı, oturun aşağıya, dedim. bunlar hemen kuzu oldular. beş on dakika oldu işte, siz geldiniz. şimdi de gergin gergin oturuyoruz. ikisi de barışana kadar devam eder büyük ihtimalle."
ve geriye yaslandı. ni-ki kıs kıs gülerken sunoo içeceğinden bir yudum aldı. "inanamıyorum size. daniel denen çocuk için aranızı bozmanız şaka gibi bir olay."
jay histerik bir gülüş attı. "jungwon bey, sevgilisi daniel'i arkadaşlarına tercih edeceği için bizimle arasının bozulması umurunda değil." jungwon hızla kafasını jay'e çevirdi, kaşlarını çatmış, saldırıya hazır bir kedi gibiydi.
"şuan sadece seninle konuşmuyorum jay hyung, laflarımı çarpıtma." jay yine güldü ve doğruldu. ellerini birbirine bağlayıp masaya eğildi. "o zaman, bana karşı tercih ediyorsun.. sevgilin daniel'i?"
işte şimdi herkes bıyık altından gülüyordu. jay'in sorduğu sorunun altında yatan anlam apaçık ortadaydı. jungwon kaşlarını daha da çattı. ve ayağa kalktı.
ellerini masaya yasladı ve jay'in üzerine eğildi. şuan cidden o kadar baskın bir duruş sergiliyordu ki, masadaki herkes şaşkınca olacakları izliyordu.
"park jongseong, laflarımı çarpıtmaktan vazgeç. asla öyle bir şey söylemedim." jay normal bir şekilde güldü ve jungwon gibi ayağa kalktı, ellerini masaya yasladı, jungwon'a yaklaştı. "aksini de söylemedin yang jungwon."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
does he know, jaywon. ✓
Fanfiction"geceleri uyumadan önce beni aradığını biliyor mu?" [23.04.24, 26.05.24, düz yazı]