yeah.

228 36 14
                                    

♪ the weeknd, moth to a flame

FINAL EPISODE

“jay, sorun ne?” heeseung suratı asık oturan arkadaşını uzun süre izledikten sonra bu soruyu sormaya karar vermişti.

“jungwon..” jay sevgilisinin ismini dudakları arasından serbest bıraktığında heeseung şaşırdı. “kavga mı ettiniz?” jay kafasını iki yana salladı.

“peki ya sorun ne? anlat bana.” jay oturduğu yerde geriye yaslandı ve iç çekti. gözleri gökyüzünü izlerken, kafasından milyon tane şey geçiyordu.

“jungwon, yaklaşık iki haftadır bana soğuk davranıyor.. geceleri beni aradığında kısa kesiyor ve uyumadan kapatıyor, evime gelmemeye başladı, mesajlaşmayı kesti. iki haftadır sadece bugün mesaj attı.”

“öpmüyor beni.. ayrıca sarılmıyoruz. inanabiliyor musun hyung? jungwon benden kokusunu esirgiyor. onun kokusu olmadan nefes alamıyorum ben. gördüğün üzere, birbirimize yapışık gezerken bugün buraya tek başıma geldim.”

heeseung bir süre düşündü. “en son bugün mesaj attığını söyledin.. ne yazmış? o kadar süre sonra yazdığına göre bir şey olmuş olmalı.”

o an jay’in gözlerinin dolduğunu gördü. kendini kötü hissetti, arkadaşını bu halde görmek iyi gelmemişti ona.

“bu akşam, her zamanki yerimizde benimle bir şey konuşmak istediğini söyledi.” jay’in kafasından geçen düşünceler gözlerinden okunuyordu.

“jay.. ne düşünüyorsun peki? yani demek istediğim bu davranışlara sebep olan şey sence ne?” jay elleriyle yüzünü sıvazladı.

“bilmiyorum hyung, aklıma hiç iyi şeyler gelmiyor. artık beni sevmiyor ve benden ayrılacak düşüncesi beni yiyip bitirdi. dayanamam. yapamam, o benim hayatıma bu kadar dahil olmuşken, hayatım olmuşken beni bırakıp giderse.. ben yaşayamam hyung.”

heeseung jay’in omuzunu pat patladı, “kötü düşünme, eminim bu davranışlarının arkasında iyi bir sebebi vardır. çünkü biliyoruz ki, jungwon’da seni, senin onu sevdiğin kadar seviyor.”

“umarım hyung.. umarım”

jay’den;

ellerim titreye titreye üzerimi giydim. bugün jungwon’la hiç konuşmamıştım. onu özlüyordum, yanımdayken dahi özlediğim insanla bütün gün hiç konuşmamış olmak canımı yakıyordu.

jungwon’un en sevdiği parfümümü sıktım, belki sarılırdı bana.. uzun süredir yapmadığı şeyi yapardı.

anahtarımı, telefonumu ve cüzdanımı cebime attıktan sonra odamızdan çıktım. çıkarken kenarda jungwon’un terliklerini görmek bana hiç iyi gelmemişti. evimize her geldiğinde bu terlikleri giyordu. çıkardığı sesi çok sevdiğini söylemişti.

gözlerim yavaştan dolarken, kafamı iki yana salladım ve oturma odasına geçtim. heeseung hyung, jake ve sunghoon beni bekliyorlardı. sunghoon ve jake’e heeseung hyung anlatmıştı sanırım. sabahtan beri beni teselli ediyorlardı.

“hey, ağlıyor musun sen?” sunghoon endişeli bir şekilde konuştuğunda tekli koltuklardan birine oturdum. “korkuyorum.” hissettiğim şeyi direkt olarak söylediğimde şaşırmış görünüyorlardı.

does he know, jaywon. ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin