eğer rahatsız olacaksanız okumadan geçin lütfen.
....
çağırdıkları taksi geldiğinde ikili arka koltuğa yan yana oturdular. ismail barışın yüzüne bakamıyordu, barış neden olduğunu bir türlü anlayamıyordu. içten içe çok korkuyordu, ama nedenini de bilmiyordu.
taksi otelin önünde durduğunda barış ismaile fırsat vermeden taksiciye parasını verdi. ardından otelin icine girdiler, asansöre binip kaldıkları katı tusladı ismail.
"ismail, ne oldu birden?"
"alper dur"
asansör kaldıkları kata çıktığında ismail asansörden inip odaya doğru adımladı, barış da arkasından gitti.
"neden durayım ki, anlayamıyorum yani birden kalktık geldik otele. şimdi de hiçbir şey söylemiyorsun."
ismail cebindeki oda kartını çıkarıp kapıya taktı. barış susmuyor konuşmaya devam ediyordu. ismail odaya girdi barış da ardından onu takip etti.
"çok garip davranıyorsun ismail."
ismail üzerindeki ceketi çıkarıp yatağının üzerine koydu. yatağın ucuna oturup sadece barışa bakıyordu, dinliyordu. barış da diğer yatağın ucuna oturarak ismaille konuşmaya devam etti. daha doğrusu sitem etmeye.
"ismail cevap vermeyecek misin? boş boş bakıyorsun suratıma."
ismail yutkundu, ardından ayağa kalkarak barışın yanına oturdu.
"eğer ki elini tutmamdan rahatsız-" daha lafını bitiremeden dudaklarına kapanan sıcak dudaklarla sustu barış. gözlerini kocaman açıp, karşısındaki çocuğun onu öptüğünü idrak etmeye çalışıyordu. karşılıklı veremedi, donup kaldı. ismail, barışın ona karşılık vermediğini fark edince geri çekildi.
"rahatsız olmadım alper."
barış dudaklarında hissettiği boşluğun ardından ismailin söylediği kelimelerle kendine geldi. bu sefer o kapandı ismailin dudaklarına. ismail ise karşılık veriyordu. barış başlarda yavaşça öpse de sonradan kendine hâkim olamayıp öpüşünü derinleştirmişti. ismail ise onun hızına ayak uydurmaya çalışıyordu, ama becerdiği pek söylenemezdi.
karanlık odada yankılanan öpüş sesleri ikiliye daha da çok haz veriyordu. pencereden vuran ay ışığı yüzlerini görmeleri için yeterliydi.
barış ismaili belinden tutarak kucağına çektiğinde ismail sorgulamadan kollarını barışın boynuna doladı. barış ellerini ismailin beline sardı. ismail barışın ensesindeki saçlarıyla oynuyor, arada çekiştiriyordu. barış ise ismailin beline sardığı ellerini hareket ettiriyor, kumaşın üzerinde gezdiriyordu.
barış ismailin dudaklarından ayrılıp boynuna yöneldi. ufak ufak öpücükler kondurdu kucağındaki çocuğun boynuna. izlerini bırakmak istedi, onun olduğunu anlasınlar istedi. öpücükleri derinleşti. ismail boynunda hissettiği ıslaklık ve hareketlilik ile ağzından kısık bir inleme kaçırdı. barış duraksadı, kafasını kaldırıp kucağındaki çocuğa baktı.
"istiyor musun?" gözleri kesişti. ismail yutkundu, cevabını böyle vermek istemedi. derin bir nefes çekti içine, ardından barışın dudaklarına kapandı. cevabını böyle vermek istemişti.
barış ismaile karşılık verirken yarım ağız sırıttı. ardından bir çırpıda ismaili yatağa yatırdı ve üzerine çıkarak öpmeye devam etti. ismailin elleri hala barışın boynundaydı, arada sakallarını okşuyor ardından boynuna geri çıkarıyordu.
barış yükünü dizlerine ve tek dirseğine vererek altındaki çocuğu yarın yokmuşcasına öpüyordu. diğer eliyle ise çocuğun vücudunu ezberlemeye çalışıyordu. yıllarca hasret kaldığı vücudunu.