on beş

1.4K 108 48
                                    

"kerem özürlüsü hoca yarın beni ilk 11'e almazsa çekeceğin var benden."

"bize bulaşmasaydın, banane."

önündeki kağıt parçalarını kereme fırlattıktan sonra oturduğu yerden kalkıp diğer arkadaşları gibi antrenmana devam etti barış. arada gözü ismaile kayıyordu. daha doğrusu bacaklarına. kendine hâkim olamıyor aniden dalıp gidiyordu.

ismail, barış, arda, ferdi, kerem, abdulkerim ve yunus daire oluşturmuş kendi aralarında paslaşıyorlardı. ismail çok hareket ediyor, kimsenin atlamadığı toplara atlayarak yere değmeden çeviriyordu. hiç yorulmuyor, ordan oraya atlıyordu.

saat altıya yaklaştığında montella hoca çocuklara bu kadar antrenmanın yeterli olduğunu, onları daha fazla yorarak enerjilerini tüketmekten istemediğini söyleyip odalarına göndermişti. akşam yemeklerini ise odalarına söylemelerini, güzelce dinlenip yarına hazır olmalarını da eklemişti

"ilk ben duşa giricem" barış ve ismail odaya girer girmez ismail hızlı davranmış, barışın bir şey söylemesine fırsat vermeden duşa girdi.

"kıyafet almadın enayi" barış odaya girdiğinde kendini yatağa atarken ismaile seslendi.

"sen verirsin" ismail ise ona kapının ardından karşılık verdi, barış sırıtıp geçiştirmişti.
vermeyi düşünmüyordu, kıyafet yani.
barış üzerini değiştirip üzerindeki ter kokan antrenman kıyafetlerini odanın kenarına attı.
burnu ara ara sızlıyordu ama önemli bir şey olmadığından ki yoktu da, fazla umursamıyordu.

"alper valizimi verir misin?" ismail banyodan barışa seslendiğinde barış sırıtmadan edemiyordu.

"banane"

"ne demek banane"

"gel kendin al başım ağrıyor." burnunun ağrısının başına vurduğu doğruydu.

ismail sızlanarak banyodan çıktığında barış karşısındaki adamı hızlıca baştan aşağı süzdü. beline bağladığı havludan dolayı diz kapağının altı gözüküyordu. bacaklarını kapattığı için üzülmüş olsa da gözlerini karın kaslarına çıkarınca yutkundu. ardından ismailin gözlerine baktığında sırıttığını yeni fark etti. barış ise kızardığını yeni fark etti.

"bende duşa gireyim çekil." barış utandığından ismailin yüzüne daha fazla bakmadan hazırladığı kıyafetlerini yatağın üzerinde alıp banyoya girdi.

ardında sırıtarak bakan bir ismail bırakmıştı.

..

"ben bunu beğenmedim, ne gerek vardı saçma sapan yemekleri söylemeye."

"ben onu da yerim."

"e ben aç kaldım"

barış duştan çıktıktan sonra ismaile acıktığını söylemiş ismail ise odaya çoktan yemek söylediğini söylemişti. barış ne olduğunu bilmiyordu ama aç olduğu için ne olursa olsun yiyeceğini düşünmüştü. yemekler odaya geldiğinde ismail kendi yemeğini bayılarak yerken barışın pek de hoşuna gitmemişti.

"yarramı ye alper"

"olur" barışın böyle bir karşılık vereceğini tahmin edemeyen ismail içtiği suyun boğazında kalmasıyla şaşırdığını belli etmişti.

"şaka yaptım ya, hadi ben açım başka bir şey söyle"

"kendin söyle banane"

"ne demek banane"

"git kendin al, yemek yiyorum" barışın saatler önce ona söylediği şeyleri ismail de barışa iletmişti.

"utanıyorum oğlum ben, ankastrem tutuyor"

"tamam ya ağlama" ismail barışa daha bilindik yiyecekler söylediğinde barış teşekkür etmenin dozunu kaçırmış ve karşısındaki oturduğu çocuğun yanına gidip sarılmıştı. teşekkür etmek bahaneydi kokusunu ve ona sarılırken verdiği huzuru özlemişti.

.
.
.
.
.

teşekkür bahane sarılma şahane

ya siz beni yb diye zorbalıyodunuz da benim aklıma gelmiyo 😔

bir iki bölüm sonra olacak bunlar 🤭



antrenman Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin